Sayin Ahmet Balaban'a Cevap

--- In b_c_n@yahoogroups.com, Polat Kaya <tntr@...> wrote:

Sayin Ahmet Balaban,

Merhaba. Araya baska durumlar girdi ve sizin mektubunuza cevap
vermekte geçiktim. O mektubunuzda bazi sorulariniz olmustu. Bu
yanitimda onlari sizinle konusmaya çalisacagim.

Gerek bu mektubunuzdaki yazdiklarinizdan ve gerekse sonradan
gönderdiginiz iletilerinizden birbirimize bir hayli yaklasmis
oldugumuzu
görüyorum. Birbirine zit görüslerimiz elbetteki olacak. O çok
normal. Fakat bunun yaninda birbirimizi konudan yorulmadan
dinliyebilirsek, dogru olani dogru kaba, ve egri olani da egri kaba
koyarak ayiklamalarimizi birlikte yapabilirsek eminim ki bir
yerlere varabiliriz.

Size yanit verirken yine, önceden yaptigim gibi, cevaplarimi
sorularinizin arasina isleyecegim. Bu sekilde bir nevi karsilikli
konusuyoruz gibi bir ortam oluyor.


Iletinizde diyorsunuz ki:

> Bir seyin bilimsel olabilmesi icin varilan
> saptamalarin tekrarlanabilir ve tutarli olmasi gerekir.
> Siz "bildung"a uyguladiginiz yontemi, sonu "-ung"la biten tum
Almanca
> kelimelere uygulayamazsiniz. Hatta Ingilizce kelimelere de
> uygulayamazsiniz.

PK. a) Ilk çümlenizde bilimsel olmayi tanimladiginiz için ona
diyecegim yok. Fakat unutmamak lazim ki dil yer çekimi gibi degismeyen
bir sey degildir. Çünkü dil bir kültür isi olarak gelismistir bence.

b) Ben bütün kelimelere uygulayabilirim diye bir sey demedim.
Hatta
her kelimenin türetilmesi ayri bir proje gibi görülüp üzerinde kirma,
karistirma ve yeniden düzenleme isi yapilmis dedim. Böylece dil
bilinçli sekilde ellenmis ve yönlendirilmistir. Yani her kelimenin
üretilisinde tatbik edilen özel bir kural gözetlenmemis, bilakis
kelimelerin asli kolaylikla taninmasin diye her biri ayri ayri
islenmis ve sifrelenmistir. Sifreyi çözmek için de kodlama hakkinda
bilginiz olmasi gerekir.

Konumuz Hint-Avrupa dilleri ile Türkçenin iliskisi hususudur. Ben
derim ki: önceden Türkce konusan ve kendi özel dinleri olmayan gruplar
dil sahibi olabilmek için, Türkçenin sözlerini alip, kirip, karistirip
ve onlari tekrar yeniden düzenleyerek sözcükler yapmissa, ki öyle
oldugu olasiligini "anagrammatizing" ve "anagram" baslikli diger iki
yazilardan da gördük, ve siz bu karman çorman dillerin "bir baska
dilden karistirilmis oldugu ihtimalini" dahi kabul
etmezken, kalkip onu bilimsellik yolu ile çözmege çalisiyorsaniz,
basari dereceniz hiç denecek kadar az olur.

Her kelimesi teker teker yapilmis ve bilinçli olarak karistirilmis bir
dili çözebilmek için olaya bilimsel olarak yaklasmakla beraber
kullanilan sifreyi bilmiyorsaniz, ve yalniz her sözcügün genel bir
"dil nakisina" (pattern) girip girmedigine bakiyorsaniz, kelimenin
kaynagini tanimada basari sansiniz yine az olacaktir. Ancak var olan
bazi ip uclarini kullanirsaniz kökü tanima sansiniz artar. Elde ki ip
uclari yabanci dildeki sözcüklerin tasidiklari anlamlardir ve onlarin
yapilaridir ki onlari Türkçede de bulabiliyor veya Türkçenin deyimleri
ile tanimlayabiliyoruz. Böylece, verilen bir sözcügün anlamini
Türkçede ayni veya benzeri anlamlarda ve ayni ünsüzleri tasiyan
"sözcük ve/veya deyimlerle" karsilastirmak yolumuza isik tutabilir.

Ifadenizin ikinçi cümlesine gelince, dediginiz gibi bir ifade
kullanmadim, yani dediklerimin bütün "-ung" ile biten sözcükler için
de gecerlidir demedim. Sayet benim "bildung" için dediklerimi tüm
"-ung" ile biten Almanca kelimelere de aynen tatbik etmek
istiyorsaniz, durumu biraz daha serinkanli tetkik etmeliyiz. Belki
genel bir uygulama elde edebiliriz veya belki de edemeyiz. Bunu
zaman
gösterecek. Fakat sorunun üzerine varip her kelimeyi ayrica
incelememiz gerekir. Bu arada bir iki hususu dikkatinize getirmek
isterim.

1) Daha evvelki bir yazimda da demistim ki Türkçe bir TUR
dilidir.
TUR eski Tur/Türk dünyasinin üçlu Gök-Tanri dininde Gök-Ata-Tanrinin
adidir. TUR adi Türkçe tanimlamalarin sonuna "tur" eki olarak gelir.
Bu Türkçenin kendi Tanri kavrami ile çok yakindan ilgili oldugunun
isaretidir. TUR ayni zamanda Türklerin atalarinin kendilerine
verdikleri bir addir. Turk adi da "TUR-aKa" (Tur-Aga) dan geliyor.
Bunu dememden maksadim eski Tur dünyasinin "Gök-Tanri" din anlayisi
ile dilleri olan "Turça/Türkçe" birbirine sarmas dolas haldedir. Biri
digerini besler, tanimlar ve kutsallastirir. Türkün eskiden beri
bildigi "Gök-Tanri" kavrami ve bu arada "Gün-Tanri" (gün, günes) ve
Ay-Tanri (Ay) Türkçenin gelismesinde, kendisine yönelinen, bas
vurulan bir
"Kâbe" olmustur. Bu sebeple Türkçe bir "Günes dilidir". "Gün" adi
Türkçenin eklerinden biridir. "-gen, -gan, -ken, -kan" sekillerinde
bazi deyimlerimizin sonuna gelir: çalismak fiilinden "çalis-kan",
gülmek'ten "güles-gen" örneklerinde oldugu gibi.
Eminim siz daha iyi örneklerini bulabilirsiniz. Ayrica, fiillerin
çekiminde ikinci sahis hallerinde de su sekilde kendini gösteriyor:
görmek fiilinden "gördü-gün", okumak'tan "okudu-gun", söylemek
fiilinden "söyledi-gin", bilmek'ten "bildi-gun", vs. seklinde oldugu
gibi yine Türkçede kendini gösteriyor. Ayrica, ol-gun, dol-gun,
ços-kun, tas-kin, belir-gin, vs. de de oldugu gibi.

Simdi Almanlara gelelim. Türkçede "al-man" adi ("men-Al") anlaminda
hem "kirmizi renkli adam" anlaminda bir mana tasiyor ve hem de
belirsiz bir sekilde Günesin Türkçedeki bir adi olan "AL" i ifade
ediyor. Eski zamanin Gök-Tanri inançlarinda "Gün" gök yüzünün
"Al-Eridir". Böylece Almanlar da kendilerine Günesten kaynaklanan
yükseltici bir ad almislar ve bunu da Türkçe dilde yapmislardir. Bunun
dogrulugunu "GERMAN" adinda da görüyoruz. GERMAN bir anlaminda <
Türkce "GOR-MAN" ("men-kor" ve/veya "kor-adam") anlamiyla yine Gün'ü
(Günesi)) tanimliyor ve diger bir haliyle < Türkçe "GÖR-MAN"
(""men-kör" ve/veya "kör-man") anlamlarinda mecazli olarak AY'i
tanimliyor. Bunu Türkçe "Alman" yerine "Alaman" seklinde
söyledigimizde de görüyoruz. Zira "ALAMAN" deyimi de eski Türk
dünyasinin inaçlarinda dünyadan bakildiginda "alaca" göruunen "AY" i
(Ay-Tanriyi" tanimliyor. Böylece Almanlar da adlarini eski Türkçe
ad-koyma törelerinden almislardir.

Bu arada, bazilarinin tanimlamasina göre, Almanlar da "Hiristiyan"
olmadan önce "barbar", "pagan", vs. idiler, yani onlar da eski
Tur/Türk dünyasinin evrensel Gök-Tanrisi "gün" e tapiyorlar ve
"barbar" idiler. Ancak tanimlamalara göre, Hiristiyan olduktan sonra
bir nevi "evcillestiler" yani "civilization" sahibi oldular.

Bunu bu sekilde açikladiktan sonra ben derim ki Türkçe "gün" adi,
Türkçeden "anagram" teknigi ile yapildigini söyledigim Almancaya da,
diger Hint-Avrupa dillerinde oldugu gibi, o dilin bir eki olarak
"-ung" seklinde girmistir. Ayni sekilde Türkçe "gün" adi Ingilizceye
"-ing" seklinde ("read-ing", "writ-ing", "eat-ing", vs. de oldugu
gibi), tersine çevrilmis olarak ve bir çoklarinda da "Kon/Con"
seklinde alinmistir. Model Türkçe olduguna göre, Türkçeden yapilan
dillerde de Gün-Tanrinin adi olan "Gün" sözüne yer vermek dogal olsa
gerek. Dikkat edilmelidir ki GENESIS adi da Türkce GENESH/GÜNESH
adindan gelir. TORAH adi da Türkçe "TOR-AHA" ("TUR-AGA", "TURUG",
"TURUK", "TURK") adindan ve ayni zaman da Türkçenin TORE / TORA
deyiminden gelir. Simdi bunu bu sekilde açikladiktan sonra, gelelim
sizin dediklerinize.

Diyorsunuz ki:

> Uygularim diyorsaniz size birkac ornek: Zeitung
> (gazete), Kupplung (vites), Entzündung (iltihap), Bewegung
(hareket),
> Nahrung (besin), Erfahrung (deneyim, tecrübe).


PK. Ben de diyorum ki:

Gazete anlaminda olan "Zeitung" sözcügü için su hususlari dikkatle
incelemenizi öneririm:

1a) <"Zeitung" < "ZEI-T-UNG" seklinde bakildiginda Türkçe:
"YAZ-TI-GUN" (yani "yazdigin") anlaminda bir deyim olup "bildigun"
sözcügünün yapisina da benzemektedir. "Gazete" ise
"yazdigin/yazdigun" bir yazittir. Bunu inkar edemezsiniz.

1b) Gazete anlaminda olan "Zei-t-ung" Türkçe "yAZIT-GUN"
(yani "günlük
yazit") anlaminda bir Türkçe deyimin karistirilmis halidir. Gazetenin
"günlük bir yazit" oldugu gercegini de inkar etmemeniz gerekir.

1c) Gazete anlaminda olan "zeitung" kavraminin bir "günlük konusma
ortami" yahut "auzu" (aguzu) olduguna göre onun Türkçe "AGuZ-ITUN"
anlaminda bir Türkce deyimin kirilmis sekli oldugunu da kabullenmeniz
gerekir. Zira, gazete "zeitung" bir "aguz" dur yani "söz söyleme
yeri", "fikirleri dile getirme" ortamidir.

Gerçekte Türkçe "GAZETE" sözcügü de "EGAZ-TI" ("aguztu") anlaminda
Türkçe bir deyimdir. "Aguz" ve "dil" birlikte "sözü" üreten bir uzuv
oldugu için ayni zamanda "söz" ve "dil" ile es anlamlidir, Türkçenin
"aguzlari" deyiminde oldugu gibi. Aguzu ve dili olmayan kimseye
Türkçede "lal" ve/veya "dilsiz" denir ki onlar da daha çok "ölmüs"
olanlardir. Dili olmayan "millet" te "ölü" millettir.

1d) Gazete anlaminda olan "zeitung" sözcügüne "ZEI-T-UNG" seklinde
baktigimiz da, Türkçe "aYAZ, aTa, GUN" (AY, ATA, Gün) seklinde eski
Türk dünyasinin uçlü Gök-Tanrisinin adini karistirilmis bir sekilde
(anagram) buluyoruz. Bu da ona Tur/Türk dünyasinin kavramlara
"ad-verme" töresine uygun bir sekilde ad verilmis oldugunu gösteriyor
ve OGUZ adindan gelir. Zaten GAZETE adi da Türkçe "GAZ-ATA"
("GOZ-ATA", "GÖZ-ATA", "aGUZ-ATA", "OGUZ-ATA") sekilleriyle hep eski
Türk dünyasinin OGUZ-ATA'sinin adidir. Zira "OGUZ-ATA" eski Türk
inançlarinda Gök-Tanrinin "gözüdür", "sözüdür" ve "aguzudur". Gazete
de halkin aguzudur, sözüdür ve gözüdür.

Çok olasilikla, eski Tur/Türk dünyasinin yaziyi icat etmis olmalari
sebebiyle "gazeteye" de "GAZ-ETE", "GUZ-ATA" ("Oguz-Ata), ve/veya
"OGUZ-ATI" ("ADI-OGUZ") denilmis olsa gerek.

1e) Zeitung < "Zei-tung" < Türkçe "YAZi-ITUNG" ("Yazi idun")
anlaminda
Gazetenin yazi oldugunu tanimlayan bir Türkçe deyimin kirilmis sekli
oluyor.

1f) Zeitung < "Zei-t-ung" < Türkçe "GUN-EIZ'Tu" (Günlük agus'du,
sözdü,
haberdi, konusmadi") anlamlarinda bir deyimin karistirilmis hali
olabiliyor.

1g) Zeitung < "Ze-it-ung" < Türkçe "GUN-EZ-TI ("Günesti")
anlaminda
"günesi" ve ayrica "GÜN-AZ-TI" seklinde Günesin az/essiz oldugunu ve
"BIR" oldugunu isaretliyor.

1h) Bunun gibi, baska bir sözcük te "GAZETTER" ("cografya ad
sözlügü")
Türkçenin "GAZ-ETe-TER" ("GUZ-ATi-TER", "Oguz adIdIr") anlaminda olan
sözcük olup Oguz-Ata'yi tanimlayan çesitli Türkçe deyimler çografya
adlari, sehir adlari, vs. olarak verilmis oldugundan yine Oguz Atanin
adini tasir. Bütün bunlardan görülüyor ki "Dil" bir kültür ve töre
isidir. Bu is te Türkçe olarak yapilmis.

Böylece dedigim bütün bu Türkçe kaynak deyimlerden "zeitung" sözcügüne
"etimoloji" olarak seç diledigini.


2) Kupplung (vites, Ingilizce "coupling") anlamlarinda olan bu
sözcük
"Kup-plu-ng" Türkçe "PAK-LU-GAN" ("bag-la-yan", "bir seyi baska bir
seye baglayan") anlamlarinda Türkçe bir deyimden karistirilarak
yapilmis oldugu göruuntüsünuu veriyor. Çünkü "vites" dediginiz araç
vasitayi motoruna baglar ve yürümesini saglar. Baglama isini
yapmazsaniz araba da yerinde durur. Bu sözcügün Ingilizcesi
"coupling" olup "to couple" fiilinden geliyor ki Türkçe "baglamak"
demektir. Zaten "Couple"
sözcügünün ad olgusu da "co-p-le" seklinde baktiginiz da, K/G/C
degisimi ile, Türkçe "PAGLI-O" ("Bagli-O") anlamini tasiyor.
"Coupling" sözcügü ise, "coup-li-ng" seklinde Türkçe "BAGLIGAN-O"
("bagliyan-o") anlaminda Türkçe deyimden karistirilmis bir sözcük
oluyor.

"Vites" sözcügü de Türkçe "ITESi-U" (ITICI-U") anlaminda degimden
yapilmis olmalidir.

3) Entzündung (iltihap) anlaminda dediginiz bu sözçük
olasilikla
"EN-T-ZU-ND-UNG" seklinde bakildiginda ve tersinden okundugunda
"GUN-DeN UZ-EN-Tü" seklinde Türkçenin "GUNDEN UZUNTU"
(Günden-üzüntü") anlaminda deyiminin kirilmis sekli olabiliyor.
Bilindigi üzere, gün altinda çok kalirsaniz günes çarpmasi olur,
basiniz agrir, göz kararmasi olabilr, mideniz bulanabilir, çildiniz
yanip kipkirmizi olabilir, daha fenasi kabar kabar oup içine yanik
suyu dolabilir. Bunlarin hepsi "gunden dolayi olan üzüntülerdir.
Aslindan karistirilarak yapilmis olan bu almanca sözcük te tersinden
okundugunda Türkçe olarak bunu anlatiyor. Bu bir tesadüf eseri
olamaz. Bu, baska sözcüklerde oldugu gibi, bunda da karistirmalarin
oldugunun isaretidir.

4) Bewegung (hareket) diye bildirdiginiz bu sözcük "Be-weg-ung"
seklinde
bakildiginda Türkçenin "GUN-BE-GUN" seklinde hareket ifade eden
deyiminin
karistirilmis halini çagristiriyor. Bu karistirmada N harfi W
sekline çevrilmis görüntüsündedir. Diger taraftan GUN dünyaya nazaran
her günkü görüntüsünde hep haraket ("gun-be-gün") halindedir.

"Hareket" < "ha-reket" seklinde < Türkçe "TEKER-O" ("tekerlek-o",
"yuvarlak-o") anlamlarinda olup "dönebilen" her seyi ve bir anlaminda
da "günesin yuvarlak gövde görüntüsünü" temsil etse gerek.


5) NAHRUNG

"Nahrung" (besin) diye tanimladiginiz bu sözcük çok ilginç bir deyim
olarak karsimiza çikiyor. Ilk bakista "NAH-RUNG" seklinde
bakildiginda Türkçenin "GARUN HAN" (yani "garunun hani", "karin-hani",
"midenin hani", "midenin beyi") anlamlarinda mecazli ve dolayli bir
sekilde yenilen besiler tanimlaniyor. Gerçekten de yenilen yemekler
hep insanin karnina gider ve onun yasamini temin ettigi gibi agzinin
tadini da
verir. Böylece, yedigimiz yemekler hep gerek agzimizin ve gerekse
midemizin, karnimizin beyidir, ve bu sözde "Almanca" deyimde oldugu
gibi "han'idir". Kelimenin bu anlamini teyid için konuyu daha da
genisletecegim. Bu sebeple su kelimelere de bakmakta yarar vardir:

Latin 1: 1) ALIMENTUM < "A-LI-MEN-TU-M" < Türkçe "UT-LI-AM-MEN"
(Otluyam men", "ben otluyum") anlaminda insanlar ve hayvanlar
tarafindan yenilen ot, ekin, sebze ve meyveleri isaretliyor.

Latin 1: 2) ALIMENTUM < "A-LI-MEN-T-UM" < Türkçe "AT-LI-AM-MEN"
("Etliyem men", "ben etliyim") anlaminda insanlar ve hayvanlar
tarafindan yenilen et cinsinden bütün yemekleri isaretliyor. Eskinin
Tur/Türk dünyasinda "AT" da et olarak yenilirdi.

Latin 1: 3) ALIMENTUM < "AL-I-M-EN-TUM" < Türkçe "I-MAL-TUM-
MEN"
("Bir yasayan canliydum men") anlaminda insanlar ve hayvanlar
tarafindan yenilmek üzere öldürülmüs bir mal'in agzindan söylenilmis
Türkçe bir ifade olup et cinsinden bütün yemekleri isaretliyor. Eski
Türk dünyasinin dilinde hayvanlarin adi "MAL" idi.

Latin 1: 4) ALIMENTUM < "AL-I-MEN-TU-M" < Türkçe "UTILANUM-MEN"
("utulanum-men", "yutulanum men", "ben yenilip yutulanum") anlaminda
yine
insanlar ve hayvanlar tarafindan yenilen ot, ekin, sebze ve meyveleri
isaretledigi gibi etli ve diger yutulan besileri de isaretliyor.

Böylece, Almanca "NAHRUNG" ile es anlamli olan sözde "Latince"
ALIMENTUM sözcügünden onun gerçekten de "besi" oldugunu tesbit ettik.
Hem üstelik Türkçe deyimlerle. Böylece, NAHRUNG sözcügünün Türkçe
"GARUN-HAN" deyimi ile tanimlanmasi, dolayli ve dolambaçli bir tanitim
olmasina ragmen, geçerlidir.

Latince "besi" anlaminda verilen sözcüklerden bir baskasi da "CIBUS"
seklinde söyleniyor. Simdi ona bakalim:

Latin 2: 1) CIBUS < "CIB-US" < Türkçe "ÇÖPÜZ" ("Otuz", "biz
otuz", "sapuz")
anlaminda insanlar ve hayvanlar tarafindan yenilen ot, ekin, sebze ve
meyveleri isaretliyor. Bilindigi üzere Türkçe "çöp" otun kurumus
halidir. Ekingillerde ona "SAP" denir, yani arpa, bugday, vs. gibi
ekinlerin basaklarini tasiyan çöpler saptir. Sap saman haline
getirildikten sonra hayvanlara yedirilir. Arpa ve bugday basaklari da
diri ve un yapilmis sekli ile insanlar yer. Ayni zamanda meyvelerin,
sebzelerin üstünde gelen sapin adi da "çöp" dür. Elbetteki SAP'in
Türkçede baska anlamlari da vardir. Böylece Türkçe bir sözden
yapilmis bu Latince söz "cibus" da "besin" karsiligidir.

Latin 2: 2) CIBUS < "CI-BUS" < tersinden okundugunda
Türkçe "SABCI"
("sapci") anlaminda yine insanlar ve hayvanlar tarafindan yenilen
arpa, bugday, vs. seklindeki ekinleri, ot, sebze ve meyveleri
isaretliyor.

Ingilizce: 1) FOOD < "F-O-OD" < Türkçe "OT-O" anlaminda
insanlar ve
hayvanlar tarafindan yenilen ot, ekin, sebze ve meyveleri isaretliyor.

Ingilizce: 2) FOOD < "F-O-OD" < D/T deyisimi ile Türkçe "ET-O"
anlaminda insanlar ve
hayvanlar tarafindan yenilen etli yemekleri isaretliyor.

Ingilizce: 3) FOOD < "F-O-OD" < Türkçe "ODOF" ("uduf", "utup",
"yutup") anlaminda yine insanlar ve hayvanlar tarafindan yenilen ot,
ekin, sebze ve meyveleri isaretledigi gibi etli ve diger yutulan
besileri de isaretliyor.

Fransizca: 1) NOURRITURE < "N-O-UR-RITUR-E" < Türkçe "O-iENUR-
eRITUR"
("O-yenir eridur", "o yenir seylerdir") anlaminda yenilen besileri
tanimliyor.

Fransizca: 2) NOURRITURE < "N-O-UR-RITUR-E" < Türkçe "O-NUR-
ERITUR"
("O isigin yetistirdigi erdir") anlaminda dogada günesin altinda
yetisip sofrada yenilen her seyi isaret etmektedir.

Fransizca: 3) NOURRITURE < "N-O-UR-RITUR-E" < Türkçe "ER-
ONURITUR"
("Er-onurudur") anlaminda "YEMEK" evinde ve sofrasinda yemek yediren
erin serefidir onurudur. Misafire "yemek" yedirmek ezelden beri
bilinen ünlü bir Tur/Türk töresidir ve Tur/Türk dünyasinda ondan onur
duyulur.

Fransizca: 4) NOURRITURE < "NOUR-RITUR-E Türkçe "ONUR-ERITUR"
anlaminda "YEMEK" yigitin onuru oldugu gibi kendisi de sofranin "onur
eritur". Yemeksiz sofra bostur.

Italyanca: CIBO < "CIB-O" < Türkçe "ÇÖP-O" ("çöp-o", "sap-o"
(arpa,
bugday)) anlaminda yenilen, yutulan seyleri isaretliyor; "sap" ve/veya
"çöp" arpa ve bugday basaklarini tasiyan sararmis sapa denir.

Ispanyolca: 1) ALIMENTO < "AL-I-MEN-T-O" < "O-TI-LE-NAM" < Türkçe
"UTULANAM" ("yutulanam") anlaminda yine yenilen yutulan besileri
isaretliyor.

Ispanyolca: 2) ALIMENTO < "A-LI-MEN-TO" < Türkçe "OTLIAM-MEN"
("otluyum men", "ben otluyum") anlaminda yine yenilen yutulan ot,
ekin, sebze ve meyveleri isaretliyor.

Ispanyolca: 3) ALIMENTO < "A-LI-MEN-TO" < Türkçe "ETLIAM-MEN"
("etliyem men", "ben etliyim") anlaminda yine yenilen yutulan etli
besileri isaretliyor.

Isveçce: FÖDA < "F-ÖDA" < Türkçe "ODOF"
("uduf", "utup", "yutup")
anlaminda yenilen yutulan seyleri isaretliyor. Bu da Ingilizce "food"
adinda oldugu gibi bir tanimlama oluyor.

Yiddish: 1) ESNVARG < "ES-NV-A-GR" < Türkçe "GARUN-
ESi" ("garun
esi", "mide esi", (s=sh)) anlaminda karina giden, mideye eslik yapan
bütün besiler isaretleniyor.

Yiddish: 2) ESNVARG < "ES-NV-A-GR" < Türkçe "GARUN-
iSI" ("garun
isi", "karinin isi", "ev haniminin isi", (s=sh)) anlaminda karina
giden, mideye eslik yapan bütün besiler mecazli olarak isaretleniyor.

Yiddish: 3) "ES-N-V-AR-G" < Türkçe "GeSERAN-U"
("yeseren-o")
anlaminda bütün ekinleri ve bitkileri isaretliyor.

Simdi bütün bunlarin isiginda Almanca NAHRUNG kelimesine tekrar
bakalim:

Almanca: 1) NAHRUNG < "NAH-RUNG" < Türkçe "GaRUN HAN"
("garunun
hani", "midenin hani", "midenin beyi") anlamlarinda mecazi ve dolayli
bir sekilde yenilen besiler tanimlaniyor.

Almanca: 2) NAHRUNG < "NAHR-UNG" < Türkçe "GUN-AHaRaN"
("Gün-Agaran")
anlaminda dolayli olarak ekinleri isaretliyor. Bilindigi üzere "arpa"
ve "bugday" her kesin her gün en az "ekmek" seklinde yedigi
besinlerdir. Köyde arpalar tarlada olgunlastiginda "arpalar agardi"
denir. Arpalari agartan da elbette ki "GÜN" dür.

Almanca: 3) NAHRUNG < Türkçe "GUHARAN-aN"
("Gögerenler",
"yeserenler") anlaminda yenen yesillikler, meyveler, otlar, sebzeler,
ekinler, vs. tanimlaniyor. -an eski Türkçenin -ler/-lar anlaminda
çogul ekidir.

Almanca: 4) NAHRUNG < "NAH-R-UNG" seklinde tersinden
bakildiginda
Türkçe "GUN-eR-HAN" deyimini, yani Günesi tanimlayan bir Türkçe deyimi
buluyoruz. Bu da bize Türkçeden yapilmis dillerin dahi Türkçe
"GÜNES DILI" kavraminda yapilmis oldugunu kanitliyor. Bunca
yazdiklrimda bu hususu tekrar tekrar vurgulamaktayim.

Bütün bu çesitli dillerdeki örneklerle "besin" karsiligi olan
sözcüklerin analizini yapmis bulunuyoruz. Görüldügü üzere karsimiza
"yemek" ve "besin" ile ilgili çok çesitli Türkçe deyimlerden
kaynaklanarak Bati
dillerine çesitli sözcüklerin turetilmis oldugunu açikca görüyoruz.
Latinler Türkçeden kendilerine sözcükler türettiklerine göre
kendilerine Hint-Avrupa soylu digen diger Avrupalilar da ayni isi
neden yapmis olmasinalar? Bu konuyu çok iyi düsünmek gerekir.

Bu analizlerde eski Türk dünyasinin "yemek" konusundaki ifadelerinin
azametini de görmüs oluyoruz. Onun içindir ki eski Türk dünyasinin
dini ve dili beraberce iç içe ve sarmas dolas gelismis muhtesem bir
Tur/Türk töresi teskil ettigi gibi, Türkler için "yemek" konusu da çok
görkemli bir "OGUZ-töresidir ve AGUZ-töresidir".

Bütün bunlar çok göz açici ve bilinmeyen bir ufuk sergiliyor bizlere.
Eski ve yeni Türk kültürünün ve dilinin nelere muktedir oldugunu ve
ondan Avrupa dillerinin yapilmis oldugu gibi kimbilir daha baska ne
gibi dillerin yapilmis oldugunu yahut olunabilinecegini inkar
edilemeyecek sekilde görüyoruz. Bu açiklamalarimiz dillerin BIR-ATA
dil Türkçeden onu-kirma (anagram)
yoluyla nasil yapildigini örnekleriyle izah etmektedir.

Bütün bu analizlerde görülüyor ki Türkçenin GÜN yahut Almancanin -UNG
eki her zaman ayni sekilde kullanilmamaktadir. Fakat onun Türkçedeki
kullanisi haddinden fazla düzgün ve önçeden tayin ve tesbit
edilebilinir sekildedir. Türkçenin bünyesinde "GUN" sözcügüne verdigi
önemli yere karsilik, olasilikla Almanlar da GUN'ün tersi olan "UNG"
ekine yer vermisler ve bazi kelimeleri GUN'ün tersi olan -UNG ile
bitirmekteler. Bu durum Ingilizcede de -ING seklinde görülmektedir.
Bütün bunlar tesadüflerin neticesi olamaz.


6) "Erfahrung" (deneyim, tecrübe) seklinde tanimladiginiz bu
sözcük
"ER-FAHR-UN-G" seklinde bakildiginda, bence, Türkçenin "ERUN-FIGHRi"
("Erin
fikri", " Erin-bilgisi", "erin-tecrübesi" anlamlarinda Türkçe bir
deyimin
karistirilmis hali oluyor.


"Culture" için verdiginiz örneklerde diyorsunuz ki"

"Culture" icin getirdiginiz oneri "-ture"la biten tum sozcuklere
kolaylikla
> uygulanabilir mi? Mesela "adventure", aparture, architecture,
> armature, capture, conjecture, creature, curvature, venture, mature,

PK. Bu isin kolay oldugunu söylemedim. Bunca karistirilmis
sözcükleri
yeniden eski haline getirmek hiçte kolay is degil. Fakat bilinçli bir
inceleme ile Türkçe yönünden çok ilginç sonuçlara varabiliyoruz.
Unutulmamalidir ki her kelime özel bir proje gibi üzerinde calisilmisa
benziyor. Sayet birisi Türkçeden kendisine dil yapiyorsa, elbetteki
kolaylikla taninabilecek sekilde yapmaz. Nitekim yapmamislardir da.

7) Aparture (aperture) "bir aciklik", "bir delik" anlaminda olan
bu
sözcük, "A-PER-TU-RE" seklinde bakildiginda, Türkçenin "PIR-ARA-TU"
("bir aradu", "bir açiklikti") anlamindaki deyiminin karistirilmis
hali olabiliyor.


8) "Architecture" "yapit türü" anlaminda alinabilecek bu sözcük
Türkçenin
"TIKERCI-TÖRE" ("dikerci töresi") anlaminda yahut "TIKICI-ER-TURE"
("dikici-er töresi") anlaminda Türkçe bir deyimin karistirilmis hali
pek ala olabilir. Eski Türkce deyimlerde "ev-dikmek" deyimi vardir.
Böylece, "architecture" deyimi de bir ev dikme töresi veya bilgisidir.
Nitekim "elbise dikme isi de" bir mimarliktir.


9) "Armature" sözcügü Türkçenin "ÖRMETUR-O" degimi olup
bütün "örme"
törelerini tanimliyor. Hali-örme, duvar-örme, çorap örme, gövdeyi
korumak için çelik ipliklerle zirh örme, motorun dönen kisminin bir
miknatis alan içinde dönebilmesi için onun bakir tellerle örülmesi
töresi, vs. vs. Böyleçe, "armature" Türkçe "ÖRME-TÖRE" deyiminden
kaynaklanmis olmalidir.

10) "Kapture" "yakalamak" anlaminda olan bu sözcük "KAP-TURE"
seklinde
bakildiginda Türkçenin "kapmak" fiilinden gelen "kap" (yakala, avla)
anlamlarindaki "kök' sözcügü ile "töre" sözcügünün birlesmesinden
meydana gelen Türkçenin "KAP-TURE" ("Av-töresi", "yakalama-töresi")
anlamindaki Türkçe deyimin deyistirilmis hali olabiliyor. Ikinci bir
seklinde Türkcenin "KAPATUR", yani bir seyi yakaladiktan sonra bir
yere "kapatmak deyimi ile ilgilidir.

11) "Creator" sözcügü, y/c degisimi ile, Türkçe "YARATUR" sözünden
yapilmis olabildigine göre, "creature" sözcügü de "k-rea-tu-re"
seklinde bakildiginda Türkçe "yARA-TUK-ER" seklinde Türkce deyimin
önce karistirilip sonra yeniden düzenlenmesiyle elde edilebilecek bir
sözcük olmalidir. Bunlar gibi "create" sözcügü de Türkçe "yarat"
deyiminden yapilmis olmalidir.


12) "Curvature": Bu sözcügü daha iyi anlayabilmek için
önce "curve"
kelimesine bakalim. "Curve" < "cu-r-ve" < Türkçe "KIVIR" sözünden
yapilmistir. Kivrilan sey egrilmistir ve egri olan da
Ingilizcede "curve" sözüyle tanimlanir. Ayni sekilde Ingilizce
"curved" sözü Türkçenin "KIVIRDI", "kivirmak" fiilinin 3. sahis
geçmis zaman hali, sözünden yapilmistir. "Curvature" sözü ise
Türkçenin "KIVIRTUR" ("kivirdur", "egritur", "kivridur")
anlamlarinda sözünden
yapilmis olsa gerek. Görülüyor ki burada "töre" degil Türkçenin
"-tur" eki kullanilmis. Böylece bir "örnek nakis" izlenmemis, fakat
sanki bir kalip "-türe" eki varmis gibi kelime "türe" ile
bitirilmistir. Elbette ki bu da bir yaniltmaca gayretinin
neticesidir.

13) "Curvature" ile ilgili olarak kelimenin bir baska anlaminda
yine
Günesle ilgili olarak, Türkçenin "KOR-EVA-TUR" < "KOR-EVITUR" (Günesin
evitur", "Göktür") anlamlarin da günesin evi olan ve bir kubbe
seklinde hep egri gözüken "gök" yüzünü tanimlayan bir Türkçe deyimin
karistirilmis hali olabilir.


14) "Mature" sözcügü Türkçe "olmus", "yetismis", "dolgunlasmis"
ve "ermis"
anlamlari karsiligi olan bir sözcük olup "ma-tu-re" seklinde
bakildiginda Türkçenin "ERMATU" ("ermedi", "olgunlasmadi", "ermis
olmadi") anlamlarinda bir deyimden yapilmis oldugu görülmektedir.
Burada da yine "türe" yahut "töre" deyiminden yararlanilmamis fakat
yaniltma maksadiyla olsa gerek ki yeniden düzenlenen sözcük "ture" eki
ile bitirilmistir.


Diyorsunuz ki:
>
> Felsefi acidan dusunecek olursaniz benim goruslerim dogrudur, cunku
> ben bir gorus bildiriyorum ve bu gorusun dogrulugu tartisilmaz. Siz
> olayi inanc kaliplarina yaklastirdiginiz icin böyle diyorum. Fakat
> siz bilimsel bir olgu, "gercek" one suruyorsunuz ve bunun dogrulugu
> tartismaya aciktir.

PK. a) Görüyorum ki yine ya yanlis anlama içindesiniz yahut kelime
oyunu yapmaya çalisiyorsunuz. Elbetteki her görüsün dogrulugu ve
yanlisligi tartisilabilinir. Sizin "us gözünüzün" 20/20 gördügünü
nereden bilelim? "Bu benim "görüsüm" deyip kendinize "dokunulmamazlik"
saglayamazsiniz. Önce sunu demeliyim. Siz görüslerinizle "felsefe"
yapiyorsunuz da ben de "bos laf olsun torba dolsun" diye mi
söylediklerimi söylüyorum saniyorsunuz? Sayet öyle ise çok
yaniliyorsunuz ve sizinle sarfettigim bu tartisma zamani bosa gitmis
olur.

Sayet "gerçegi" bilmek istiyorsaniz o takdirde bütün görüsler, gerek
sizin ki, gerek benim ki ve gerekse diger baskalarinin bizlere
gerçekmis gibi ögretilen görüsleri de dahil olmak üzere hepsi
tartisilmalidir. Iste ben onu yapiyorum. Siz de ayni sekilde size
düseni yapip benim görüsümü yargiliyorsunuz. Bu da gayet dogal.

b) Benim söylediklerim de dillerin yaplisi ile ilgili bir görüs.
Lütfen kelime oyunu oynamayalim. Ben dillerin bir Türkçeden
kaynaklandigini, alindigini, örnek edindigini delilleriyle söylüyorum.
Elbetteki bu ilk tanitimda yeteri kadarinca örnek vermemis bile olsam
ki verdigime inaniyorum, siz de onu teyid etmek yahut çürütmek için
benim söyledigim yöntemlerle denemelerinizi yapmalisiniz. Böylece ya
beni dogrularsiniz veya dediklerimi çürütürsünüz. Bunu da dogal
karsiliyorum. Fakat siz bunlarin hiç birisini yapmadan, sirf
söylediklerim sizin ön yargilariniza ters düstü diye beni kesip
atamazsiniz. Nasil ki ben açik konusuyorsam siz de ayni sekilde açik
görüs ile soruna
yaklasmalisiniz. Maksadiniz Polat Kayayi nasil çürütüp mahcup ederim
olmamalidir. Maksadiniz Polat Kayanin dedikleri acaba dogrumudur?
olmalidir. Bunu nasil deneyebilirim seklinde olmaldir. Ben
karsinizda olsam da olmasam da söylediklerim sizinledir. Düsünün ki
ya bir de dediklerimin dogrulugunu siz de kanitlarsaniz, o zaman sizin
de göklere uçmaniz gerekir.

c) Hangi "inançtan" bahsediyorsunuz? Ben olaylari "inanç"
kaliblarina
yaklastirmiyorum, fakat size söylediklerim bir inançtan degil yasayan
bir Türkçeden ve onun temelini besleyen Tur/Türk dünyasinin töreler
birikiminden bahsediyorum. Ve ayrica, bunca senelik çok boyutlu derin
arastirmalarimin neticesi olarak, dünyada esine rastlanilmaz
bir "oyunun"
oynanmis oldugunun bilincine varmis oldugumu sizlere anlatiyorum. Bu
oyun Türk dünyasinin basina oynanmis. Geçmisteki binlerce senelik
zaman süresi içinde Türk dünyasinin gelistirmis oldugu muhtesem bir
din ve dil kültürünün yikilmasini ve talan edilmesini ön gören bir
oyun. Siz o dili ve onun temeli olan töreleri iyi bilmemisseniz, ilk
bakista dedigim konulari anlamak ta elbetteki zorluk çekeceksiniz.
Dikkat ederseniz benim yabanci kelimeleri taniyisim her defasinda daha
basarilidir. Bu bir inançtan degil bilakis yabanci kelimeleri tanima
isine çok bilimsel yaklastigim içindir. Siz bu ise daha yeni
tanitilmis
birisisiniz. Onun için de zorluk çekmeniz dogaldir. Fakat açik
fikirli olmanizda da çok yarar var.

d) Elbetteki öne sürdügüm "bilimsel bir "olgu" ve "gercek" tir,
ve siz
de onun dogrulugunu tartismaya hak kazanmis durumdasiniz. Dolayisiyle
sorulariniz olacaktir. Fakat onu yaparken hedefiniz Polat Kaya'yi
yere vurmak degil, gerçegi adil bir tavirla bulmak olmalidir.


Diyorsunuz ki:
>
> Sayisiz soru doguracak aciklmalariniza deginmek yerine tek diyecegim
> sizin bahsettiginiz sekilde sozcuk obeklesmelerinin, bilesik
> kelimelerin Turkceyi zorladigidir.
>

PK. Hiç te degil. Bütün bu açiklamalarim "Türkçeyi zorlamiyor"
bilakis "Türkçeyi
evrensellestiriyor". Görüyorsunuz ki Türkçe karsisina çikarilan
"bilmece sözcükleri" cesaretle çözebilir yetenektedir. Benim ortaya
attigim yöntemle dillerin nasil olustugunu yeniden elestiren bir
yöntem yüzeye çikmis bulunuyor. Ve bu yöntem diyor ki günümüzde
konusulan bunca dil pek te bize anlatildigi gibi olusmamis. Bilakis
onlar Türkçeden bilinçli olarak yapilmis görüntüsü içindeler. Bu
görüsün dogrulugunu göstermek için de pek çok yabanci dil
sözcüklerinin kaynagi olan Türkçe sözcük ve deyimleri gayet açik ve
samimi bir sekilde sizlerle paylastim.


Diyorsunuz ki:

> Hatta "-logy" olguysa, "logos" nereden turemistir.


PK. Herhalde bu soruyu Grek'e sormaniz gerekir. Bence:
a) "-logy" ekindeki "y" harfi sahte bir harftir ve aslinda "U"
harfidir. Oldukça yakin zamanin gelismesidir. (EB, 1963, Vol. 1,
"Alphabet" bölümüne lütfen bakin). Dolayisiyle, bu ek aslinda "-logy"
degil "-logu" seklinde olup türkçenin "olgu" sözünden kirilmistir.

b) "-logy" ekinin Grekçe "logos" tan geldigine neden inaniyorsunuz?
Herhangi bir "bati sözlügü" öyle yaziyor diye mi? Ben derim ki "-logy"
ile "logos" un bir ilgisi yoktur. Batili öyle yaziyor çünkü onlar
aslinda Türkçeden yapilmis Avrupa dillerinin gerçek temelinin bu
gelisi güzel "etimoloji" bilgisiyle rahatlikla kapatilabilineceginin
bilincindeler. Kaç kisi sözlüklerde verilen etimolji bilgilerini
sorguluyor?

c) "Söz" anlaminda olan Grekçe "logos" deyimi, bence, "l-ogos"
seklinde bakildiginda < Türkçe "aL-OGOS" seklinde
Gök-Tanri/Gün-Tanri Oguz'un (günes) in adi oldugu gibi ayni zamanda
"uLu-OGOS" ("uLu-Agos/Agus/Aguz" yani "ulu söz") anlaminda Türkçe
deyimden gelmedir. Söz, dil, lisan, aguz gerçekten de çok ulu bir
yaratiktir. O harplerden de daha güçlu bir varliktir. Sözünü ve
dilini iyi konusanlar genellikle hep en yukari ekonomik ve politik
yerleri kapmaktadirlar. Bildirilerimde defalarca isaretledigim gibi
OGUZ
eski Türk dünyasinin Gök-Tanrisinin adidir ki simdiye kadar bunu kimse
bilmiyordu ve ben onu gün isigina çikarmis bulunuyorum. (Web sayfama
lütfen bakin). Fakat, OGUZ ayni zaman da Türkçede "Aguz" ile ayni ses
olusumu içindedir ve dolayisiyle bir dil akrabaligi içindedir. Onun
içindir ki "yaradilis destanlarinda "ilkin "söz" (word) vardi deniyor.
Bilinir ki "söz" söylenmeden yani "aguz" söylemeden hiç bir fikir var
olamaz. "Oguz" Türkçe "Aguz" olabildigi gibi "Zeus" de düzünden veya
tersinden Türkçe "Söz" dür. Isin ilginç tarafi Latincede de "OS"
(mouth) "aguz" anlaminda olup Türkce "Os", "aus", "agus", "Ogus"
sözcüklerinden kaynaklanmis olmalidir. Oguz" adinin diger bir anlami
da, benzerlik sebebiyle, "aguz" olup insanin "canini" saglayan
uzuvdur. Aguz olmadan canli yasayamaz. Dolayisiyle eski Türk
dünyasinin "dilcileri" her seyi inceden inceye hesaba katarak Türkçe
dili yaratirken "aguz" un Oguz kadar güclü ve hayat verici oldugunu
görmüsler ve ona göre dildeki tanimlamalarini yapmislar. Demek
oluyor ki "aguz" insana can verdigi gibi, fikirlere de "can" veren bir
uzuvdur. Diger taraftan AGUZ/OGUZ Gök-Tanrinin adi olup bütün evreni
yaratan diye tanimlanmis. Türkçe bu "can" sözü, bati dillerinin ve
kültürünün "John" adi ve sözcügü haline çok kurnazca geçirilmis.

Bunu bir "inanç" olarak algilayip bilimsel bir "gerçek", yani "yer
çekimi" gibi olmadigini öne sürseniz bile, bu inancin Türkçenin ve
diger dillerin olusmasinda en büyük bir "felsefe kaynagi" oldugu bir
gerçektir. Zaten su anda tartistigimiz konumuz da "dillerin olusumu"
ile ilgilidir. Dillerin olusumu insan oglunun yarattigi törelerin
neticesidir. Yer çekimi gibi doga tarafindan islenmis bir kanun
degil.


Diyorsunuz ki:

> Turkceden baska bir dile gecen ve hepimizin bildigi bir
> sozcuge ornek vereyim: Kiosk.
> "French kiosque, from Turkish kosk, from Middle Persian goshak,
> corner, from Avestan *gaoshaka"


PK. Sizin örnek olarak verdiginiz isin çok yüzeysel ve kandirmaca
tarafi. Ara sira herhangi bir sözcügün Türkçe oldugu itiraf edilirse,
dilin gerisi sorgulanmaya hedef olmaz. Halbu ki aslinda dilin tamami
Türkçeden yapilmis. Bunu nasil örtmek lazim? Onun için de arada bir
bazi dürüstlük isareti vermek gerekir. Mesela, yogurt, kirbash, bosh,
yenichery, vs. gibi.

"French kiosque, from Turkish kosk" diyorsunuz. Ben öyle görmüyorum.
"Kiosk" ile Türkçe "kösk" ayri ayri kavramlardir. Her ne kadar
"kiosque" Türkçenin "kösk" sözüne çagirisim yapiyorsa da iki kavram
arasinda fark vardir. Fransizca "kiosque" daha çok sokak köselerinde
gazete, tütün, yenecek ufak tefek seyler, vs. satan küçük ve hatta
bazan tekerlekler uzerine oturtulmus öteye beriye sürülen üstü kapali,
en iyi haliyle "köse bakkalidir". Halbuki Türkün "Kösk" kavrami çok
baskadir. O bir küçük saray gibi bir evdir. O zengin Pasalarin vs.
yazlik evidir. Iyi ve saglam yapilmistir, iyi dösenmistir ve iyi
bezenmistir. Zira kösk'te oturanlar genellikle zengin kimselerdir.
Osmanlinin "kösklerini" köse bakkali yeri ile kiyaslayamazsiniz.
Böylece ikisinin arasinda kavram olarak daglar kadar fark vardir.

Bence, Fransizca "kiosque" sözcügü "KI-OS-Q-UE" seklinde
incelendiginde kimligini daha iyi açiklamaktadir. Söyle ki:
"KI-OS-Q-UE" Türkçe "KÖSEKI-ÖY" anlaminda sokak kösesindeki saticinin
"öyü" anlaminda Türkçe bir deyimdir. Hatta eski zamanlarda bu gibi
yerler belkide evin uygun bir kösindeki odasinda yapilirdi. Adam
evinin bir odasina, çay, seker, ekmek, sigara, tütün, sakiz, vs.
koyup gelip gidene satardi. Iste Türk insaninin eskiden beri
gelistirdigi bu kavram çagdas Fransanin "kiosque" olmus. Biz de ona
kanmisiz.

Burada dikkat edilmesi gereken ikinci ve çok ince bir hal vardir ki o
da rahatlikla gözden kaçmaktadir. Muhtesem bir "köskü" bir köse bakkal
odasina benzetirseniz "köskün" degerini küçültmüs olursunuz. Bunun
verdigi görüntü ise "Türkün Agasi, Pashasi iste böyle "kiosque"
yerlerde yasiyorlar" kandirmacasidir. Aga pasha olanlar "kiosque"
içinde yasiyorsa diger halkini siz varin düsünün. Böylece bu
benzetmede Türkü karalama vardir. Onun da bilincinde olmak gerekir.

"Köshk" sözcügüne biraz daha bakalim. Diyorsunuz ki:

> "French kiosque, from Turkish kosk, from Middle Persian goshak,
> corner, from Avestan *gaoshaka"

PK. Sayet "Middle Persian "goshak" sözü Ingilizce "corner"
karsiligi
ise, ben derim ki bu "Persian" sözcügü" de Türkçe "köshe", "kösheki"
sözcüklerinden agiz degisimiyle yapilmis sözcüktür. Dil olarak bunun
baska yolu yoktur. Kimse Türkçe "köshe" kelimesinin Iranin
"Hint-Avrupa" asilli dilinden alindigini iddia edemez. Sayet birisi
birisinden almissa, oda Hint-Avrupa" asilli Iranlilarin sözü Türkçeden
almis olmalaridir. Iran oldum olasi Türklerin oldugu ve Türkçe
konustugu bir cografyadir. Günümüzde dahi orada yasayan otuz milyona
yakin Türk vardir ki onlarin binlerce sene geçmise dayana kültürleri
ve dilleri top yekun inkâr edilip bölgenin Hint-Avrupali Iranlisina
mal edilemez. Iki grup uzun sure beraber yasamislardir. Belli ki
bazi dilciler ya konuyu iyi anlamiyorlar yahut konuyu çok iyi
biliyorlar fakat genel halki, bilhassa Türk insanini kandirma
gayretindeler. Zira her Türkçeden degismis dile "Türkçe asilli deme"
yerine baska bir "dil" deyip suyu bulandirma gayretindeler. Bunu bir
ordu kadar insan yapinca her kes te sürü ile gitmeyi tercih ediyor.
Tabii ki bu arada geriye itilen, üstü bazilarinca bilinçli sekilde
örtülen, karanliklara gömülen ve her dile "ata" olmus olan Türkçe
oluyor.

"Goshak" adinin baska bir anlami Türkçe "shak-og" ("shah-öy")
olmalidir ki bu da hem "iyi ev" anlaminda ve hem de bir "shaha/agaya
ait ev" anlamindadir. Türkçe "köshk" sözünün bu kavramdan gelmis
olmasi daha akla yakindir. Dogaldir ki bir "shah-öy"kavrami bir
"kiosque" kavramindan çok farklidir. Görülüyor ki bu sekliyle,
Persian "goshak" sözcügünün Türkçe "shah-öy" deyiminden kirilma
yoluyla yapilmis olmasi ihtimali büyüktür.

AVESTAN adina gelince bu ad da yüzü boyanmis bir addir. Söyle ki:
AVESTAN Türkçe "AUS-ESTAN" deyimidir ki bu ad hem "AGUS-ÖYÜ" ve hem de
OGUS-ÖYÜ" anlamindadir. Ayrica eski Türk dünyasinin Gök-Tanrisi
OGUZ'un adi ile ilgilidir. Böylece yine Türklerle ve Türkçe ile
ilgili bir deyimdir. Dikkat edilirse Türk ülkelerinin adinin sonunda
olan ESTAN/ISTAN eki bu adin içinde de vardir. AVESTAN seklinde
adlandirilan eser "AUS/OUS-ISTAN" (Ogus-istan) seklinde adlandirilmis
olsa idi, onun Türkçe bir ad oldugunu ve kimden geldigini hemen
görebilirdiniz; fakat Avestan olunca görüntü çarpitiliyor ve adin kökü
karismis ve bulandirilmis oluyor. Elbetteki bunlar hep tesadüflerin
eseri olmasa gerek.

AVESTAN'da geçen *gaoshaka" adi da çok dikkatle incelenmelidir. Zira
onun kendisi de birden fazla anlam içeren Türkçe deyimlerin bilesigi
olan bir sözcük olsa gerek. Eminim ki onlarin anlamlari Avestan
içinde anlatilanlarda saklidir. Bu anlamlar arasinda en göze
gelenleri Türkçenin "AGOS/OGUS-aHA-KOY" (Oguz köyü), "OGUS-SHAH-ÖY"
(Türklerin Atasi olarak bilinen OGUZ öyUu), "OGUZ-ISIK-OY"
(Gün-Tanri-Oguz'un öyü, gök), "AG-ISIK-ÖY" (Gün-Tanri-Oguz'un öyü,
gök),, "GÖy-ISIK-ÖY" (Gök yüzü) ve "GÖShEKI-ÖG/ÖY" deyimlerini
çagristiriyor. Avestay'i okumamis oldugumdan daha fazla bir sey
diyemiyecegim.


Diyorsunuz ki:

> Yeni dil ne demek ve nasil bir sey?

Yeni dil Türkçeden Türkçenin degimlerini kirararak yapilan dildir,
yani Grekce, Latince, Semitik, diger bütün Hint-Avrupa dilleri buna
girer. Türkçe ise "ANA" yahut "ATA" dildir. Kalip dil ana dildir.
Kaliptan yapilanlar daha yenidir. Türkçe çok eski bir evrensel dildir.
Digerleri bu evrensel dilden kirilarak, yeniden yontularak ve
düzenlenerek yapilmis diller olup iddia edildigi gibi çok eski
olmayan dillerdir. Böylece onlar Türkçeye nazaran "yeni" dillerdir.


Diyorsunuz ki:

> Golge etmeyin sozunuze gelince, isigin oldugu yerde golge de olur.

PK. Elbette, isigin oldugu yerde gölge de olur. Daha önçede
söylemistim. Eski Türk dünyasinin eski Gök-Tanrisi Gunes iki
görüntülü bir tanridir (duality) ve Ay-Tanri da öyledir. Gün isiginin
düstügü yerde gölge de vardir. Kendi gölgemizde oldugu gibi ve Günes
var oldukce ve biz de gün isiginda yürüdükce gölgemizden pek
kurtulamayiz. Gerçek budur. Bununla beraber, ne var ki sayet hep
isigin önünü kesersek karanlikta
kaliriz ki o zaman da hiç bir seyi göremeyiz. Onun içindir ki
gözümüzü kamastirsa bile isigin gelmesine izin vermeliyiz.

Sunu da isaret etmeliyim ki Gök-Ata Tanri da iki görüntülüdür.
Gerçekte Gök tanrinin "ANA" mi yoksa "ATA" mi oldugu bilinmez. O hem
ANA dir ve hem ATA. Sümercede, Gök tanrinin bir adi ANU dur. Bu ad
Gök Tanriyi "ANA" yapar. Eski Türkçe dilde AN" Gök anlamindadir. AN
(Gök) içinde her seyin dogdugu bir yer olmasi dolayisiyle bir "ANA"
dir. Onun içindir ki "ANA" kutsaldir. Eski Tur/Türk dünyasinin
töresinde ANA ve ATA es degerlidir.


Yine diyorsunuz ki:

> Golge etmezsem, bizi yeterince aydinlatamiyorsunuz demektir.

PK. Ne demek istediginizi anliyorum. Bununla beraber,olmadi!
herhalde
söyle demek istediniz: "Golge ediyorsam, bizi yeterince
aydinlatamiyorsunuz demektir" demeliydiniz bence.

Eminim ki bazilariniz pek çok konuda fikirlerinizi benden çok daha iyi
sekilde anlatma yetenegine sahipsiniz. Bu yetenek birçoklarinizda
olabilir ve umid ederim ki vardir. Eserlerinizi görmekle ancak övünür
ve gurur duyarim Ondan hiç süpheniz olmasin. Bu arada ben de elimden
geleni yapmaya ve sizlere görüslerimi positif bir sekilde iletmege
çalisiyorum. Dünyada bence en zor is, iyi, düzgün, anlamli, özlü ve
az sözlü konusabilmektir. Bunu yapabilmek zor istir. Yeni konulari
anlatmak isi ise iyice zordur. Bilinmeyeni dile getirmek kolay
degildir. Ben de bunu dile getirmeye çalisiyorum.

Dikkat etmelisin ki size verdigim bu yanit uzun bir arastirmanin
neticesi olan bir makaledir. Gelisi güzel yazilmamistir ve onun için
de zaman almistir. Umid ederim ki bu konustuklarimiz bosa gitmez.

Bu konuda yeterince konustugumu saniyorum. Gerek olmadikca daha da
konusacak degilim. Zira gruptaki gelismelere katilirken asil bitirmem
gereken yazilarimi epey zamandir ki ihmal ediyorum. Onlara dönmem
lazim.

Türkçe ve diger diller konusundaki görüslerimi enine boyuna sizlere
acikladim. Gerisi size kalmis. Ister inanirsiniz isterseniz
inanmazsiniz. Alan alir almayanin yolu açik cani sag olsun. Benim
yönümden ok yaydan çikmistir. Elbetteki bir gün hedefini bulacaktir.
Kimseye zorla fikrimi kabul ettirmege niyetim yok. Böylece bu konuyu
burada kesiyorum.

Kal saglikla.
Hepinize selam ve sevgiler,

Polat Kaya