"ANAGRAM" kavrami ve Türkçe sözlerden yabanci sözcük yapma hakkinda

Sayin Yaşar Okur ve Degerli Arkadaşlar,  


Iletiniz için tesekkür ederim.  Sorulariniz aşagida yanitlamaya çalişacagim. 

Türkçe çok özel bir dil yapisina sahip olup pek çok dünya dillerinin türetilmesine kaynak dil olmuştur. Türkçe aslinda tek heceli sözcüklere yine  tek heceli ek sözcüklerin eklenmesiyle geliştirilmiş sözcuuklar ve tanimlamalar içeren eklemeli bir dildir.  Onun tek heceli kök sözcükleri dilin "örme" taşlaridir. Türkçenin sözcükleri ve bilhassa kavram tanimlama sözleri Türkçeden kaçirilarak yabanci kaliplar içinde yeniden dizilerek yabanci sözcükler oluşturmuş ve böylece kaçirilanlar gizlenmiştir.   

Ingilizcede "ANAGRAM" ve "ANAGRAMMATIZING" şeklinde bilinen sözcükler vardir. "ANAGRAM" yahut  "ANAGRAMMATIZING" Ingilizce olarak şöyle tanimlaniyor: "1. a word or phrase formed by transposing the letters of another word or phrase. 2. a game in which the players make words by transposing or adding letters of another word or phrase", [Britannica World Language Dictionary, 1963, p. 52].  Bunun Türkçe sekli: "1. bir sözcük veya degimden, onun harflerinin yerini degiştirmek suretiyle yeni sözcük veya degimler yapmak. 2. oyuncularin verilen bir sözden, harflerin yerini degiştirmek ve gerekirse  harfler eklemekle yeni sözcükler uretme oyunu" diye tanimlaniyor. Sözcügün bu tanimlamasinda öyle bir görüntü veriliyor ki sanki bu işlem kişilerin aralarinda eglenmek için kullandiklari bir vakit geçirme oyunundan başka bir şey degil. Halbuki bu konu ile ilgili gerçek hiçbir zaman itiraf edilmemiş,  ve asil gerçek bir SIR olarak saklanmiştir.  Aslinda bu kavram pek çok dillerin "bilinen ve konuşulan bir dilden" yaratilmasinin temelidir ve temelindedir. 

Bu "anagarm" tekniginde izlenen belirli bir yol yahut kural yoktur.  Her sözcügün yapimi kendine özel bir durum arzediyor. "ANAGRAMMATIZING" kavram kuralini zaten tanimlanmiş. Diyor ki başka bir sözü alip onu kirip harflerine yer degiştireceksin ve verilen sözden yeni sözcük veya söz ifadesi yapacaksin.  Fakat onu nasil yapacagini söylemiyor.  Yani bu işin yapimini oyuncuya birakiyor.  Bir örnek vereyim:  Digelim ki Türkçe "HAVA GÜZEL" seklinde bir örnek Türkçe ifademiz var; ve yine diyelim ki bu ifade piril piril açik, güneşli bir gök yüzünün oldugu ve rahat bir seher yelinin estigi güzel bir günü tanimliyor.

"Anagram" yapma (sözü kirip yeniden dizme) teknigini kullanarak, bu "HAVA GÜZEL" degiminden, örnegin, "EH GÜZV ALA" (EY GÖZÜ ELA) gibi bir Türkçe degimini yapabiliriz. Olasilikla bazilariniz bundan daha baska Tuurkçe ifadeler yapabilir ve onlar Türkçe kurallarina uyan Türkçe bir degimler de olabilir. Bu Türkçe yönünden pek önemli olmayabilir. Zira, buldugumuz bu yeni ifadeye "hava güzel" anlamini veremeyiz ve böyle bir girisimde bulunsak bile inandirici olamayiz. Çünkü bu ifadenin Tuurkçede kendine özel bir anlami vardir. O "gözü ala" olan, yani "ela gözlü" birisine bir hitap tarzidir.  Halbuki, diger diller için durum ayni degildir.


Şimdi diyelim ki bu Türkçe tanimlamadan kendi icadimiz olan "yeni bir dile" bir sözcük yapmak istiyoruz.  O takdirde harfleri nasil dizecegimize dair hiç bir şartli kuralin olmadigi söz konusudur. Diger bir degimle, bu dokuz harflik sözden pek çok sözcük yapilabilir.  Hele yeni sözcükler Türkçe olmayacaksa o zaman yeni kelimeler üretmekte hiç bir zorlugumuz ve kendimizi kisitlamamiz olamaz.  Örnek olarak, bu "HAVA GÜZEL" degimini harf-be-harf  şu şekillerde yeniden dizelim:

1.    "VAGHALEUZ", yahut
2.    "VEGHALAUS", yahut V / M degişimi ile,  
3.    "MEGAHLAUS", yahut
4.    "AGLAVEZUH", yahut
5.    "HUZEVALGA", yahut Z / S degişimi ile,     
6.    "GALUSHEVA", yahut
7.    "ZULEHVAGA",  yahut   Z / Sh (Ş) degişimi ile,  
8.    "ŞULEHVAGA", vs., vs., vs.   şeklinde çeşit çeşit kaliba soktuk.  

Bunlarin her biri uyduruk bir dile "hava güzel" anlaminda sözcük olabilecek yetenektedir. Hatta öyle ki onlar sekiz ayri yapma dile bile "hava güzel" anlamlia sözcük olabilirler.

Şimdi diyelim ki bu sözcüklerin her biri ayri bir dilin sözcükleri olsun o dili konuşan yerlilerce Türkçe "hava güzel" anlaminda bilinsin. 

Bu durum karsisinda dilciler hemen bu dillerin bazilarinin birbiriyle akraba olduklarini söleyebilirler.  Hatta, bazi dilciler, örnek olarak,  "VEGHALAUS" ve "MEGAHLAUS" sözcüklerine "Eski Grekçe" diye de iddia edebilirler.  Halbuki biz biliyoruz ki bu uyduruk sözcükleri biz Türkçe "HAVA GÜZEL" ifadesinden yaptik ve dolayisiyle yapilan iddialar yanliştir. 

Diger taraftan bu uyduruk dillerde "hava güzel" anlaminda olan bu sözcükleri, merak edip yeniden dizerek, onlardan Türkçe "HAVA GÜZEL" degimini bulursak, o zaman güvence ile diyebiliriz ki bu sekiz dilin bu sözçükleri Türkçe "HAVA GÜZEL" degiminden bilinçli olarak yapilmişlardir.  Işte sözde "Hint-Avrupa" ve Semitik dillerde ve olasilikla başka dillerde de bu gibi Türkçe çakişmalari buluyoruz.  Ve dolayisiyle diyoruz ki bu diller geçmişte bilinçli olarak Türkçeden yapilmişlardir.  

Ayrica, bu sekiz sözcügü birbiriyle kiyaslayarak bu dillerin birbirlerine akraba diller oldugu da söylenebilir ve tartişilabilir. Zira sözcuukler bir akrabalik durumu (hepsinin yapisinda ayni harfler var) göstermektedirler.  Bilhassa dilciler bu sözcüklerin Türkçe "HAVA GÜZEL" degiminden yapilmiş oldugunu bilmiyorlarsa, yahut bilen varsa da söylemiyorsa, o zaman bu tartişmada Türkçenin yeri bile olamaz.  Işte içinde bulundugumuz çesitli dillerin durumu budur.  Bu konu çok siyasi bir durum oldugundan kimse gerçegi gün işigina çikartmak istemez.  Çünkü bu sekiz ayri dilleri konuşan kişiler ayri uluslar olduklarini iddia ederler.  Hele siyasi çikarlar bu işin içine girince bir daha da dil yumaginin içinden çikilmaz.  Halbuki bu misalde hepimiz bu sözcükleri Türkçeden nasil yapildigini gördük ve duruma görgü şahidiyiz. 

Görüldügü gibi bu "anagram" kavrami ve "kuralsiz teknigi" bilinen belli bir dili binbir şekle sokabiliyor ve bir diller curcunasi yaratabiliyor. Bunu da zaten kendileri GENESIS 11 de gayet açik bir şekilde belirtmişler.  Diyorlar ki dünyada tek bir dil konuşuluyordu. Ilah YAHOVA demişki gidin bu dili degiştirin, yani kariştirin. Hem öyle degistirin ki bunu konuşanlar bir daha da birbirlerini anlamaz olsunlar. Sanki Ilah Yahovanin başka yapacak işi yokmuş gibi oturup bu hileyi düşünmüş!  Işte gezgincilerin yaptigi da bu olmuş.  

Türkçenin tanimlamalarini Hint-Avrupa ve Sami dillere ait sözcüklerin yapisinda sakli olarak buldugumuz içindir ki, dünyada bir zamanlar tek dil olarak konuşulan dilin Türkçe oldugu neticesine varabiliyoruz. Işte o "tek dil" OGUZ dili olan Türkçe idi, başka bir degimle "O GÖZ" dili yani "GÜNEŞ DILI" idi.  Belli ki bu dili enine boyuna degiştirip çeşit çeşit diller yapmişlar ve Türk dünyasi bu dil aşirilmasinin farkinda bile olamamiştir.  Halen de bu konuda Türklerin derin bir uykuda mişil mişil uyuduklari rahatlikla söylenebilir. Daha çok yakinda bu grupta ve kendi sitelerimde "Kürtçe" dille ilgili bir çalişma yayinladim, ne yazik ki kimseden tek bir ilgi sesi bile çikmadi. 

Türkçeden yapilmiş yabanci sözcüklerin her biri ayri bir bilmecedir. Sözcüklerin Türkçe kimliklerinin tayininde en önemli ip ucu onlara verilen anlamlarda gizlidir.  Böylece söyleyebilecegim kural her sözcügün tanimladigi kavrami ve ona verilen adin anlamini çok iyi anlamaktir. Kavramlari ve onlara verilen "anlam tanimlayan" adlari iyi bilmiyorsaniz bu bilmeceleri çözmeniz de imkansi gibidir.

Işte şimdiye kadar Türkçeyi hirsizlayip ondan kendilerine çeşit çeşit diller üretenler, "anagarm" yapmanin yarattigi bu gizlemenin arkasina saklanmişlar ve bu hilenin hiç bir zaman keşif edilemeyecegine inanarak, günümüze kadar elleri Türkçe denen "bal küpünün" içinde olmuştur.  Bu "bal küpü" öyle bir hazine ki ondan nekadar hirsizlanirsa hirsizlansin, onda azalip göze gelen bir hal olmuyor. Başka bir degimle "Türkçe dil" hirsizlandikca azalan bir madde gibi bir varlik degildir. Bu sebeple, "bal küpü" sahibi de her hangi bir şeyin hirsizlandiginin farkinda olamamaktadir.  Böylece tarih tekrar edip gidiyor, hirsizlik devam ediyor ve çogu grup ta halinden çok mutlu halde "çok gelişmiş dillere sahip" uluslar olarak yola devam ediyorlar.  Bu arada, dilinden dil yapilanlar ki bunlar Tur/Türk/Oguz dünyasinin insani oluyor, kendi dilinden kaçirilan dili yeniden ögrenmek için hayatinin büyük bir bölümünü sarfediyor.  Hatta Türkçeden hirsizlanmiş bu dillerin, Türkçe aleyhine yayilmasi için paralar sarfediyor, okullar yaratiyor, ögrenciler yetiştiriyor. Elbetteki bu işte birileri çok karli çikip ileri dogru giderken, evi soyulmuş olan da habire geriye dogru gidiyor ve "çag yakalamaya" çalişiyor, şayet yakaliyabilirse!!!


Selam ve sevgi ile,

Polat Kaya

16/12/2007



yasar okur wrote:
 

Sn. Polat,

Bilmediğim için soruyorum, etimolojik olarak sizin "nifak", "demokratia" ve diğer sözcüklerde , " "NIFAK sözcügü "KANIF" şeklinde yeniden dizildiginde, yani tersinden yazildiginda, Türkçenin "KANIF" (KANIP) sözcügünü buluyoruz ki bu da Ärapca NIFAK sözcügünün Türkçeden yapilmiş oldugunun bir işareti ve belgesidir. Turkçe sözcüklerden ve sözlerden, onlari yeniden şekillendirme yoluyla, yeni sözcükler türetmek pek çok "dillerin" yapisinda ve geleneginde binlerce seneden beri olmuştur" şeklinde açıklamaya çalıştığınız bir teknik var mıdır.?? Varsa bu teknik, sizn "Nıfak", "demokratia" ve diğer sözcüklere uyguladığınız şekilde mi uygulanır.?

 

Bilgilendirirseniz sevinirim...

 

Sevgi ve esenliklerle,

 

Yaşar Okur  


Polat Kaya <tntr@...> wrote:

Sayin Bülent Esinoglu ve Degerli Arkadașlar,


Ilk yazinizda NIFAK sözcügü için şöyle dediniz: 
    

"Nifak Arapça, Türkçe karşılığını bulamadım. Geçimsizlik, anlaşmazlık gibi karşılıklar vermişler. Karşılamıyor. Nifak’ı içindekinin tersini yansıtma diye anlarsak doğru anlarız. (Örtülü ihanet)."


Bu görüşünüzde haklisiniz.  Sözcüklerin yapisi beni ilgilendirdiginden, siz dile getirdikten sonra, NIFAK sözcügü benim de dikkatimi çekti. NIFAK sözcügünün "geçimsizlik, anlaşmazlık" şeklinde olan tanimini ben yanliş buluyorum.  Fakat, "ara bozuculuk" tanimi ise NIFAK sözcügünün dogru tanimi olmalidir görü
șündeyim.  

Kavram alarak, "geçimsizlik" , "anlaşmazlık" ve de "ara bozuculuk" üç ayri kavram olup ilk ikisi üçüncünün dogurdugu neticelerdendir. Elbette ki "geçimsizlik" ve "anlaşmazlık" illada "ara bozuculuk" dan dogmaz.  Iki dost ki
și aralarinda her hangi bir konuyu tartișirken aralarinda olan görüș farklarindan dolayi "anlaşamamazlı k" içine girebilirler ve birbirlerine karși kullandiklari sözlerin dozuna göre aralarinda geçimsizlik, tartișma ve kavga bile bașlayabilir.  Halbu ki NIFAK kavraminda A ve B kișileri arasinda üçüncü bir C kișisinin "ara bozuculuk" tohumlarini atmasi gerekir. Bu C adli kiși her şeyden önce A ve B yi sevmeyen, çekemeyen, yikilmalarini isteyen, sinsi, hilekar, iki yüzlü, sahtekar ve gerektiginde hem A'nin ve hem de B'nin yüzüne gülen, yaltaklanan, diger taraftan A ve B nin kötü günü için içinden yanip tutușan kara yürekli hain birisidir. A'nin ve B'nin birbirlerine düșman olup aralarinda kavga çikmasi ve hatta birbirlerini yok etmesi C'nin kendi çikarlari için yaptigi planlarin geregidir.

C ara bozuculugu nasil yapar? Genellikle, C A ve B arasinda yalan söz getirip götürmekle,  A ve B yi birbirine kar
și oynamakla, A ve B'yi ilgilendiren temelsiz bilgileri (disinformation) yaymakla, ve  benzer yollarla yapar.  Böylece, "ara bözuculuk" kavramin temelinde A ve B'yi bilinçli olarak yaniltma, kandirma ve yanliș düşünmeye ve hareket etmege yöneltme hilesi vardir.  Bașka bir degimle C nin maksadi, en azindan ya A nin yahut B nin, yahut ta her ikisinin kendilerini kendi arzulari ile bir uçuruma atmalarini saglamaktir.  

Bu durum kar
șisinda "NIFAK" sözcügü ile Türkçe "KANMA" ve "KANDIRMA" sözcügü arasinda bir dil baglantisi vardir. Bu durumu şu şekilde daha iyi görebiliyoruz:  NIFAK sözcügü "KANIF" şeklinde yeniden dizildiginde, yani tersinden yazildiginda, Türkçenin "KANIF" (KANIP) sözcügünü buluyoruz ki bu da Ärapca NIFAK sözcügünün Türkçeden yapilmiş oldugunun bir işareti ve belgesidir. Turkçe sözcüklerden ve sözlerden, onlari yeniden şekillendirme yoluyla, yeni sözcükler türetmek pek çok "dillerin" yapisinda ve geleneginde binlerce seneden beri olmuştur.   


Selam ve sevgilerle,

Polat Kaya



Bülent Esinoğlu wrote:
 

Sn. İlgili,

İlginize çok teşekkür ederim. Bakıyorum artık “Nifak” sizi de ilgilendiriyor.

 Öyle bir  fitnenin içindeyiz ki bu fitnenin içinde ılımlı ve bağımlı İslam da var.

TÜSİAD’da var. Bölücü Kürtler de var. Üç düşman üç İsrail.

 Ama hepsinin arkasından Amerika’yı çekerseniz Türkiye güllük gülistanlık olur.

Bundan kurtulmak “için aydın namusuna ihtiyacımız var”.

Namuslu aydın, örgütlenip sorumluluk alandır.

Örgütsüz aydın, gevezedir, korkaktır,kişilikli gibi görünür kişiliksizdir.

Selamlar sevgiler.

Bülent Esinoğlu

From: baldakituzum@ yahoogroups. co.uk [mailto:baldakituzum @yahoogroups. co.uk] On Behalf OfTEZKAN's GM
Sent: Friday, December 07, 2007 11:35 PM
To: baldakituzum@ yahoogroups. co.uk
Subject: [ SPAM ] Re: [baldakituzum]

 


 

Hata! Dosya adı belirtilmemiş .

NİFAK...

 

Güncel Türkçe Sözlük'te Söz

[          ] [ARA]

nifak 
isim (nifa:kı) Arapça nif¥®

    Geçimsizlik, anlaşmazlık, ara bozuculuk:
       "Nifak unsurları her ikisinin iyi niyetlerinden yavaş yavaş, sinsi sinsi kendi çıkarlarına yararlanmasını bilecekti."- Y. K. Karaosmanoğlu.

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller

Birleşik Sözler

 

 

 

26 Eylül 2006'dan bu

Hata! Dosya adı belirtilmemiş .

 


 

 

 


 


 


 


 

----- Özgün İleti -----

Gönderme tarihi: 07 Aralık 2007 Cuma 17:08

Konu: [baldakituzum]

 

Değerli Dostlarıma,

Başarılar dilerim.

Nifak Ve İttifaksızlaştırma

Bülent Esinoğlu

    Nifak Arapça, Türkçe karşılığını bulamadım. Geçimsizlik, anlaşmazlık gibi karşılıklar vermişler. Karşılamıyor. Nifak’ı içindekinin tersini yansıtma diye anlarsak doğru anlarız. (Örtülü ihanet)

    Bizim gençliğimizde dini kültür donanımı olanlar “nifak” sözcüğünü ağızlarından düşürmezlerdi. İmanı zedeleyen tavır, davranış ve eylemlere karşı nifak sözcüğü çok kullanılırdı.

    Fethullah Gülen’in seri İman ve Nifak Tebliğ’leri oldu.

    Meğersem “içindekinin tersini yansıtma” öyle büyük ve gerçek bir meseleymiş ki yıllar sonra öğrendim. Nifak üzerine doktoralar yapılmış, tezler verilmiş. Batı “nifak” konusunda uzmanlaşmak için bilimden yararlanmış.

    Amerika devletler arasına nifak sokmak için psikolojinin bütün imkanlarından yararlanmış. Velhasıl psikolojik savaşın temel direği “nifak” olmuş.

Örtülü İhanet

    Komplolar dolu bir dünyada yaşıyoruz.

    Sırasıyla komplolar, arkasından propaganda, depolitizasyon ve kitleleri sindirme sistematiği altında kaldık.

    Stratejik ortağımızın stratejik düşmanlığı ile yaşamaya çalışıyoruz.

    Yaşı ellinin üzerinde olanlar hatırlayacaktı r. Önce bir “soğuk savaşın” tezgahından geçtik. Soğuk savaşın kitleler üzerinde sindirici etkisi oldu. Aradan yıllar geçtikten sonra öğrendik ki Amerika NATO içine yerleştirdiği “Derin NATO” vasıtası ile suikastlar düzenliyor. İtalya da bu durum ortaya çıkınca, Amerikanın denetimindeki Derin NATO’ya Gladio demişlerdi.

Geçtiğimiz yıllarda Amerikan üst düzey yönetimlerinde de bulunmuş bir diplomat Poll Henze, Türkiye’de eskiden CIA vasıtası ile elde ettiklerimizi CIA’ ya gerek kalmadan halediyoruz demişti.

    Para vererek oluşturdukları sivil ihanet örgütleri ile yıllarca devlete karşı savaş verdiler.

    AB ve ABD parası ile siyaset yapan bir sürü dernek ve vakıflar var. Bunların temel görevi devlete karşı savaşmaktır. 22 Temmuz turuncu devrimi bunların eseridir. Darbe geliyor ha, demokrasi gider diyerek, kendileri sivil ihanet darbeleri tezgahladılar.

    İçeride atılan her bomba, yapılan her suikast biline ki CIA tarafından ülkemizi yalnızlaştırmak ve ittifak potansiyelini ortadan kaldırmak üzere tezgahlanmıştır.

    Amerikanın “ittifaksızlaştı rma ve yalnızlaştırma” işini nifak sokarak yaptığını artık biliyoruz.

    Şimdilerde İran ve Türkiye arasına kama sokulmaya çalışılıyor. Bir taraftan “ılımlı ve bağımlı İslam” ı savunan Amerika, öte yandan laikliği İran’a karşı kullanabiliyor.

    İman ve Nifak Tebliğ’leri verenlerin İran ile aramıza sokulan nifaktan söz ettikleri yok.

    Münafıklar.

    2007-12-07, bulentesinoglu@ gmail.com

     

sinoğlu