Kökü çok derinlere giden OGUZ DILI (TÜRKÇE), OGUZ KÜLTÜRÜ ve OGU Z ADI

Degerli Arkadaslar,


Merhaba.  "dental person" adli yazar üç sözcüklük,  
www.turan.org , iletisi ile Türk dünyasin kültüründen essiz güzellikte görüntüleri bizlerle paylasti. Kendisine tesekkür ederim.  Bu yazismalarin sebebi olan "5. Uluslar Arasi Türkçe Olimpiyadlari" baslikli yazim ilkin bazi yanlis yorumlarla karsilasti. Bazi arkadaslar hiç bilmedikleri beni hiç bir zaman olmadigim kimlik ve kisiliklere taraf olmakla suçlar göründüler.  Hatta Fethiye Temiz hanim kardesimiz "Polat bey, O zaman biraz bilgi edininiz lutfen bu konuda" diye serzeniste bulundu. Diger taraftan Mücella Hasan hanim kardesimiz de güzel ve yüreklendirici sözleriyle, hiç tanimadigi beni, destekledi ve bana arka oldu. Bu arada Kamil Kartal ve Mehmet Ali Sulutas kardeslerim hem beni çok yakindan bildiklerinden ve hem de yazimda neyi söyledigimi çok iyi anladiklarindan aydinlatici  sözleriyle konuya açiklik getirdiler. Bana yüreklendirici desteklerini veren tüm arkadaslara candan  tesekkür ediyorum. Hepsi sag olsun var olsunlar. Ayrica elestirileri ile uyari yapan ve yazimin beklenmedik yanlis yoruma sebep olan yüzeysel görüntüsünün düzeltilmesine önayak olan arkadaslari da saygi ve anlayisla karsiladigimi da bildirmek istiyorum.  Hepiniz sag olun var olun. 

Daha önce de belirttigim gibi, benim taraf oldugum Türk dili ve Türk Dünyasi ve onun sahip oldugu engin tarih ve kültür birikimi idi.  Bunca yillik arastirmalarimin neticesinde Türkçenin ne etken ve ulu bir dil oldugunu gören birisi olarak, gerek Türk dilinin ve gerekse Türk dünyasi (Turan) medeniyetinin tarihte ne kadar derinlere giden bir medeniyet oldugunu ifade etmek istedim. Avrupanin ve baskalarinin dünyaya Türkler hakkinda pompaladigiklari karalamalarin tersine, Türkçenin ve onunla beraber eski Türk dünyasi medeniyetinin hirsizlanmis oldugunu ve Türkçenin eski ve yeni Grek diline, Latinceye ve diger yapay Avrupa dillerine kaynak dil olarak kullanilmis oldugunu dile getirdim. Yazimda Türkçe ile ilgili olarak dile getirdiklerim saniyorum ki zamanla çok daha iyi anlasilmis olacaktir.  

Türk dünyasinin dil ve töre zenginligini gösteren görüntülü bilgiler 
www.turan.org dan gelen resimlerle bir daha kanitlamis oldu. Türk Dünyasinda çok çesitli alanlarda yaptiklari basarili çalismalarindan dolayi  kendisine çok saygi ve sevgi duydugum Sayin Prof. Dr. Turan Yazgan Beyin ve onun liderliginde gelistirdigi Türk Dünyasini Arastirmalari Vakfinin (TDAV) Türk Dünyasinda yaptiklari son derece degerli çalismalarindan ve de Türk Dünyasini birbirine yakinlastiran etkinliklerinden alinan resimlerden bazilarini "dental person" adli yazar bizimle paylasarak aydinlattilar.  TDAV'in senelerdenberi devam edegelen bu çalismalarini izleyen bir Türk olarak bu çalismalardan da ne kadar gururlandigimi ve onlari gerçeklestiren TDAV'in uzmanlarini takdir ve saygi ile andigimi bildirmek isterim. Kendilerinin de bu resimli gösteride, hakli olarak gururla belirttikleri gibi, Türk Dünyasini birlestirici pek çok ilk öneriyi, ilk çalismayi, ilk yaklasimi TDAV in gerçeklestirmis olduklarini bilmek, görmek ve okumak bana ayrica gurur vermektedir.  Bütün bu gibi basarili çalismalarindan ötürü hem kendilerini kutluyorum  ve hem de pek çok konudaki çok degerli yayinlarindan, uzun zamandanberi onlarin bir okuyucusu olarak, bilgi ve aydinlik kazandigim için kendilerine tesekkür ediyorum. 

www.turan.org da verilen resimlerde izledigimiz görkem, renk, çesit zenginligi ve canlilik dolu OGUZ/TUR/TÜRK insaninin KÖY OYUNLARI  eminim ki benim oldugu kadar her Türkün gögsünü kabartmaktadir. TDAV in senelerdenberi gerçeklestirdigi Türk Dünyasi Çocuk Sölenlerini yine TDAV bir eseri olan Türk Dünyasi TARIH Kültür Dergisinde gururla izlerim.  Lütfen bu resimleri dikkatle inceleyin. Türk Dünyasinin çesitli yörelerinden gelen gençlerimizin çogunun baslarinda AL renkli essiz güzellikte bas takilarini görmekteyiz. Bu töre ki ilk yazimda da belirttigim gibi kökü çok eskilere giden AL BAȘ  olan GÜNEȘE tapan ve de ALBAȘLI insani kutsallastiran atalarimizin  eski zamanlardaki inançlarindan günümüze kadar gelen belgelerdir. Bu belgeler Tur/Türk/Oguz insaninin ortak-toplum bellegine yerlesmis binlerce senelerden beri süregelen kültür zenginliginin günümüzdeki görüntüleridir. Bir Türk olarak bütün bu resimlerde gördüklerim gögsümü zorlarcasina kabartir, gözlerimi yaslandirir, ve parlak günes (o-göz) isigi gibi gözlerimi kamastirir. 

Türküsüyle, siiriyle, sarkisiyla  ve de sözleriyle beni büyüleyen Türk dünyasina ait bu gibi muhtesem görüntüleri gördükce gururlanmamak, duygulanmamak elimde degil.  Iste bütün bunlar Türk Dünyasinda nelerin yapilabildigini ve yapilabilecegini gösteren çalismalardir. Bir de düsünün ki bütün Türk Dünyasini tek yürek gibi atan bir Türk Birlesik Devletleri haline getirebildiginizde, fikir, gönül ve el birligi ile her sahada ne muhtesem neticelerin alinabilinecegini hayal edebiliriz. Türklügu çekemiyenlerin tarihte oldum olasiya karalamalarina ragmen, Türk milletinin nelere muktedir oldugunu bilmek elbette ki insana gurur vermektedir.  

Hint-Avrupa ve de Semitik dillerine ait  sözcükler, kök bakimindan, Türkçe sözcüklerin ve kavram tanitimlari olan deyimlerin kirilip yeniden düzenlenmis halleri olduklarindan pek çogunu çozebiliyoruz.  Fakat bazilarini da çozmekte zorluk var, zira temel kaynak Türkçe deyim çok iyi gizlenmis olduklarindan taninmaz olmuslardir. Türkçeyi kirma ve yeniden düzme olayi, baska bir adiyla hirsizlanmis dil malzemesi ile "dil mühendisligi" yapma isi binlerce seneden beri gezginciler tarafindan gizlice devam ettirilmistir. Günümüz Avrupasinda hernekadar pek çok dil konusuluyor ise de, aslinda bu dillerin hiç birisinin gerçek uzun menzilli tarihi temeli yoktur. Hint-Avrupa ve Semitik dillerin tarihte çok gerilere gittigi iddiasi çok ustaca Türk dünyasindan yapilmis bir medeniyet hirsizligina örtü bulma gayretinden baska bir sey degildir. Buna pek çok insani inandirmis olmalarina ragmen eski Türkçe dilli Turan dünyasina ait gerçekler tekrar gün isigina çikmaya baslamistir bile.  Örnegin, Sümerlerin, eski Misirin, eski Anadolu insaninin ve Etrüsklerin Türklükleri artik gizlenemez olmustur. Gizlilikler içinde yapilan dil, din ve ad degistirme oyunlari ile Türk dünyasinin her türlü medeniyeti ve fikir ürünleri aninda hirsizlanmis ve baskalarina mal edilmistir. Elbetteki bu gibi gasp oyunlari yapanlarin ruh-halleri soyduklari kisi ile ayni ortamda bir arada bulunmamayi ön görür. Türklere karsi ürkek oluslari bundandir. Büyük olasilikla Türk dünyasina çesitli gruplardan yönetilen siddedtli kin, nefret, iki yüzlülük ve olumsuz davranis bu bilincin isigindadir.  

Geçen yazimda "OLIMPIYAD OYUNLARI" adi ile bilinen ve Bati kültürüne ait oldugu iddia edilen oyunlarin asil adinin Türkçe "OGUZ KÖY OYUNLARIYIM"  ve "OGUZ GÖY AYINLERIYIM" sözlerinin degistirilmis hali oldugunu belirterek verdim.  Türkçe OGUZ adi kökü çok derinlere giden bir ad olup hem Tanriyi tanimlayan bir addir ve hem de Gök Tanriya tapan OGUZ insaninin adidir. Bu adi baska sekillerde de görüyoruz.  Örnegin, Latince sözlüklerde AUGUSTUS sözcügü Ingilizce olarak "consecrated, holy, majestic, dignified", Türkçe anlamlariyla: "kutsal, görkemli, serefli, söhretli" anlamlarinda olarak veriliyor. Elbette ki "TANRI" kavrami bütün bu anlamlari içerir. Bu sözcügün ikinci bir anlami olarak ona "bütün Roma imparatorlarinin soy adi" diye tanitilir. "Soyadi" kavrami için de "COGNOMEN" sözcügü verilir.  Batili kaynaklarin bu adi Imparator Julius Augustus Caesar in adindan geliyor seklinde yorumlamalarina ragmen, gerçek çok daha baskadir.

Ilkin Latince COGNOMEN adina bakalim.  Bu sözcük "GOC-NOMEN", C=K,  seklinde incelendiginde adin kaynaginin Türkçe "GÖK NAMIN" (GÖK ADIN) anlamli bir tanimlama oldugunu görüyoruz.  Böylece, bilinenlerin ve de bildirilenlerin tersine, bu sözde "Latince" sözcük düpedüz Türkçedir ve  de Türkçe kaynaklidir. Belli ki "soyadlar", eski dünya inancinda, Gök Tanri ile ilgili birer "gök adlaridir". Ikinci olarak AUGUSTUS adina da bakalim.  

1.    AUGUSTUS  adi "UGUSSTA-U" seklinde dizildiginde, ki burada SS=Z harfinini temsil eder, "OGUZDU O" Türkçe deyiminin degistirilmis halini buluyoruz.  Böylece, Tanri OGUZ'un adini Roma imparatorlari kendilerine bir "GÖK ADI", yani "soy-adi", olarak almislar ve kendilerini OGUZ adina sarmalayarak "KUTSAL" göstermislerdir.  Bu deyimde ayrica Türkçe "OGUZ ATA O" deyimini de buluyoruz ki herkesin "atasi" onun soyunu ve "ata adi" da onun "soy adini" belirler. Kavram olarak, TANRI insanlarin "yaraticisi" olmasi dolayisiyle insanlarin "ATASI" seklinde bilinmesi de dogaldir. Böylece OGUZ adi eski dünyada insanlarin ATASI olarak algilaniyordu.  Ne varki OGUZ adi Romalilara degil, Tur/Türk/Oguz diline ve insanina ait bir addir.  AUGUSTUS adi ise onun Türkçeden kaçirilip yeni bir kaliba sokulmus halidir. 

2. AUGUSTUS  adi "AGUSSTU-U" seklinde dizildiginde, ki burada SS=Z harfinini temsil eder, ondan "AGUZDU O" Türkçe degimini buluyoruz. Ad bu haliyle Türkçe "AGUZ, DIL, SÖZ ve KONUSMA" kavramlarinin hepsini içeren bir Türkçe sözcüktür.  Yine Batililarin kutsal kitaplarinda "Ilkin SÖZ vardi ve SÖZ TANRI idi, SÖZ TANRI ile beraberdi" seklinde deyimler vardir, (JOHN 1-1).  Evet SÖZ yani AGUZ da, OGUZ (O-GÖZ) gibi, yaraticidir ve her havrama ad verendir.  AGUZ kavramlara ad verdigi zaman kavramlar "yasar" hale gelirler. ADI olmayanlar sahis olsun yahut kavramlar olsun yasamamis, can bulmamis kimselerdir ve kavramlardir.  

3. AUGUSTUS  adi "GUT-SAUS-U" seklinde dizildiginde, "GUT-SÖZ-U" (KUT SÖZ O) Türkçe degimini buluyoruz ki bu da adin "kutsal bir söz oldugu tanimlamasini yapiyor. Burada eski "Greklere" ait oldugu iddia edilen ZEUS adini da SAUS seklinde buluyoruz ki bu da ZEUS adinin Türkçe kaynakli oldugunu tekrar isaretliyor. 

Bütün bunlar gösteriyor ki "Latince" diye bilinen ve dünyaya tanitilan AUGUSTUS adi dahi Türkçe asillidir.  Fakat ne var ki OGUZ ve AGUZ Türkçe adlari baska kiliflara sokularak  eskiden beri hep Türk dünyasindan bilincli olarak  uzaklastirilmistir. Bu kisaçik tanitimla OGUZ ve AGUZ kavraminin ne kadar temel bir dünya ve evren anlayisi oldugunu görüyoruz.  En az bu sebepledir ki OGUZ dili olan Türkçe bir GÜNES DILI ve TANRI dili idi.  Onun kökü insanlik tarihinde çok derinlere gider.  Hesiod'un "THEOGONY" (takriben M. Ö. 800 yillari) adli yaradilis destaninda kâinatin "CHAOS" (KHAOS) tan yaratildigi bildirilir.  Çok ilginçtir ki Türkçe OGUZ ve AGUZ adlarini "CHAOS" (KHAOS) adlari içinde de görüyoruz.  Bütün bunlar raslanti degildir. 

Julius Augustus Caesar in bir adi olan CAESAR adi ise Türkçe "GÖI-AS-ER" (Gök yüzünün essiz eri) yani "TANRI"  anlamly Türkçe deyimin degistirilmis halidir.  Türkçe "AS ER" (Tek Er, Essiz Er, Tanri) ünvan sözü grubunda olan adlara OSIR (OSIRUS), USER, SUER, AESIR, HAZAR, AZER, KAYZER ve ZAR (ÇAR) gibi adlar girer ki hepsi Türkçedir ve Türkçe kaynaklidir. Hepsi eski Turan dünyasinin dini anlayislarindan kaynaklanir. 

Insanlik tarihinde gerçek kimligi açiklanmamis din kavramlari çatisi altinda olan çogu gezginci (arayan, garaçi) gruplar, eskidenberi Gök Tanri, Gün Tanri ve Ay Tanri'ya tapan, günesin aydinlaticiligina, ögreticiligine, insana can, kan ve dil (aguz / agiz) vericiligine, adaletine inanan Tur/Türk/Oguz dünyasinin daima karsisinda olmuslardir. Bu inançlari izleyen Tur/Türk/Oguz dünyasi gerek geçmiste ve gerekse halihazirda daima  "AK HAN" kavramli bir dünyayi  temsil etmistir. Gizli dini kavramlari izleyen kara giysili dinler ise birer "KARA HAN" dünyasi gelistirerek AK HAN dünyasinin karsisinda olmustur. Baska bir deyimle, dünya bir AKHANLAR ve KARAHANLAR dünyasi sekline dönüstürülmus ve bu yüzden insanlar daima çatismalara itilmislerdir. 

Itiraf edilmemis olmasina ragmen, görüntü sudur ki geçmiste birbiriyle çok içli disli olan Musevilik  ve Isevilik dini inanislari için asil "kutsal" olan kara, karanlik, gizlilik, kara bulutlar, gece kavrami, ortaligi karistiran kara yel hortumlari, yelin kendisi ve bunlar gibi isigi bogan, ak'in, iyiligin, adaletin ve düzenin tersi olan kavramlar olmustur.Ilginçtir ki CHRISTIAN (KRISTIAN) seklinde yazilan adin asli bile "KARA-ISTAN" ve "KIRI-ISTAN" Türkçe deyimlerinin yozlastirilmis hali olsa gerek.  KARA renksizligi, isigin olmadigi yeri (uzayi) ve zamani tanimlar. KARA bir renk degildir ve üstünü kapladigi her seyi gizler ve gizlilige bogar.  KIRI ise Türkçe "KIRMAK" fiilinin bir çekim halidir ki kirmayi, yikmayi, öldürmeyi, tahrip etmeyi ve kötülügü tanimlar. Günümüzde dini anlayislar sebebiyle, DOGU'ya karsi BATI bir nevi AK-HAN'a  karsi KARA HAN kimligindedir.  Bati din adamlarinin "KARA" giyinisleri bu kara inanisinin gözle görünür simgeleridir. Hatta Avrupa Birligini temsil eden karaya yakin koyu mavi rekli bayrak  zemini üzerine islenmis yildizlar dahi gece vakti görünen kara gök yüzünü temsil eder.  Bu rengin seçilisi bir raslanti olmasa gerek. 

Dilerim yanlis anlasilan ve/veya bilinen bazi hususlara bu yazimla açiklik getirmis oldum.


Selam ve sevgi ile,

Polat Kaya

18/06/2007



dental person wrote:
 

Hide message history



mehmet ali sulutas <malisulutas@...> wrote:

Degerli öbekdeslerim,

 

Gönül ister ki, kisilerin özel ileti adreslerine yazilabilecek yazilar, özellikle, bir baskasini en azindan özensiz gibi gösterircesine ona karsi satasmalar içeren düsünceler öbeklere degil de kisinin özeline yazilsin. Bu nedenle bu muhabbete ben de istemeyerek katiliyorum. Aslinda, tartisma konusu Türkçe Söleni hakkinda zaten bir yazi yazacaktim, ama simdi baska ivedi islerimi birakip bir yorum-yanitla kervana katilmam vacip oldu artik bana...   

 

Sayýn Polat Kaya’nin yorumundan, "OLIMPIAD OYUNLARININ" adinin "Greek" sözünde gizlenmis Türkçe "OGUZ KÖY OYUNLARIYUM" ifadesinden geldigini anliyoruz. Oysa ben geçen yil bu söz konusu söleni irdelemis, bilerek yazdigim övgülerim yaninda, ‘Türkçe Olimpiyadi’ yerine ‘Türkçe Senligi’ denmeli diye de önermistim. Bana da “Sen de mi…” türünden salvolar atilmisti. Oysa denir ki, “ayinesi istir kisinin, lâfa bakilmaz!..”

 

“Fethullahcilikla uzaktan veya yakindan, geçmiste ve halihazirda hiç bir ilgisi veya iliskisi olmamis ve olmayan birisiyim. Böylece, bu yazimda Fethullahcilari veya ona benzer kimseleri desteklemis degilim.” diyen Polat Kaya’nin bu söylemini onayliyor altina kendi imzami da atiyorum. Üstelik, P. Kaya’nin ve Kamil Kartal’in böyle bir kimse olmadiklarini da biliyorum.

 

Baska bir toplanti için gittigim Ankara’da, o sabah Ulus/Anafartalar Çarsisi’nin bombali ve ölümlü terörist saldirisindan sonra yeniden hizmete acilisi törenine, ögleden sonra da, tesadüfen davet edildigim ve seve seve gittigim Türkçe Söleni’nin ‘Yari Final’ etkinliklerine katildim. Sölene giderken birkaç kisiye adres sordum, ama Anandolu Gösteri Merkezi’nin nerede oldugunu bilen olmadi. Üstüne üstlük bana garip garip de baktilar. Ama ‘Anatolia Showland’ diye sordugumda, “Haaa! Orasi mi?..” diye bildik bir adresi kolayca tarif ediverdiler. Ben de sippadanak buluverdim o devasa (çok büyük) çadirin Balat’taki yerini.

 

Simdi yine övgüler yazacagim bu, ‘Uluslararasi Dil Ogretimi Dernegi’ tarafindan duzenlenen Türkçe söleni hakkinda. 'Turkcenin 100 aklari' sloganiyla (söylemiyle) yola cikan olimpiyatta 500 ögrenci siir, sarki, sunum, konusma, yazma, makale, genel kültür, ozel beceriler, ülke tanitim stantlari (çadirlari) gibi kategorilerde (türlerde) yaristilar ve begeni topladilar.. .

 

Fazla kalabalik, otur(t)ma düzensizligi vb nedenlerden dolayi gösteri geç baslasa da, okunan siirlerin çogu Fethullah Gülen’e ait olsa da, etkinlik bir siyasal gösteriye dönüstürülse de, güçlü bir etkinlik sahneleniyordu. Etkilenmemek, duygulanmamak olasi degildi. Tanrim, o ne güzellikti, o ne duygulu ve ustaca siir okumak, sarki-türkü söylemekti. Bu çocuklar üç asagi bes yukari 10-11 yaslarinda hem de hepsi baska ülkelerden gelmisler ve ana dilleri Türkçe degildi…

 

Siir okumalari neyse ne ama sarki-türkü okumalari büyüleyiciydi. Aslinda egitimcilerimizin bu çocuklari egiten ve onlara Türkçe ögretmekle kalmayip, siir nasil okunur, sarki-türkü nasil söylenir ögreten ögretmenlerden ve egitmenlerden ögrenecekleri çok sey var. Bir de siir okudugunu ve sarki-türkü söyledigini sanan sanatçi (!) kiligindaki yeni yetmelerin…

 

Ýzleyenlerin kilik kiyafetini begenirsiniz, begenmezsiniz, etkinlikleri düzenleyip sahneye koyanlari, onlarin siyasal ya da dinsel görüslerini onaylarsiniz ya da onaylamazsiniz, ama Kamil kardesimizin de ifade ettigi gibi, bu görev keske “kara yilanlarin eline dusmeseydi”…

 

Diyecegim o ki, gerilip gererek ona buna satasma yerine, daha iyisini degilse bile, benzerini yapmaya yeltenenimiz var mi? Örnek, besinci kez ortaya kondu, buyurun bayanlar, baylar!..

 

Amerika’dan Afrika’ya, Avrupa’dan Asya’ya kiz ve erkek baska ülkelerin çocuklari ana dilleri olmadigi halde pürüzsüz ve saf Türkçe dilini kullandilar. Ne yazik ki bir bay ve bir bayan sunucular, “performans, partner, detay, sembol” gibi yabanci sözcükleri bol bol kullandilar,

agizlarinda sakiz çigner gibi gevelediler. Etkinlik sahnelendigi sirada baska güzellikler de oldu. Örnegin, adi ‘Anatolia Showland’ olan mekân ‘Anadolu Gosteri ve Kongre Merkezi’olarak degistirildi. Geçen yil da Istanbul’daki ‘Mydonose’ adiyla anilan eglence yeri  ‘Istanbul Gosteri ve Kongre Merkezi’ olarak Türkçelestirilmisti.

 

Bos kalan yerleri birileri mutlaka dolduracaktir, kuskunuz olmasin. Istiklal sairimiz rahmetli Mehmet Akif Ersoy'un, "Sahipsiz memleketin batmasý haktýr, / Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktýr" sözlerini unutmayalim ve özellikle çocuklarýmýza da ögretelim…

 

Saygi ve sevgilerimle,

M. Ali Sulutas, MBA, arastirmaci, yazar, çevirmen / 12.06.07

 



Kamil KARTAL <kamil.kartal@ gmail.com> wrote:

Adnan Bey'e ve Fethiye Hanim'a katiliyorum. Polat Bey'e daha cok 
katilmakla beraber... Keske bu "en onemli" ve "en buyuk" is kara 
yilanlarin eline dusmeseydi de, kendim dahil kimse kasitsizca ve 
dolayli yoldan dahi olsa bunlari ovmek zorunda birakilmasaydi. ..

Yerini gercek melekler alana kadar, yasasin kara yilan!

Kamil

--- In TurkBirDev@yahoogro ups.com, "Fethiye Temiz" <GentleDoe_4@ ...> 
wrote:
>
> Polat bey,
> 
> O zaman biraz bilgi edininiz lutfen bu konuda..
> 
> Sevgiyle,
> Fethiye
> 
> 
> --- In TurkBirDev@yahoogro ups.com, Polat Kaya <tntr@> wrote:
> >
> > Degerli kardesim Adnan Atabek,
> > 
> > 
> > Merhaba Adnan. "Åžu Fettullahçıları destekleme iÅŸi hiç iyi 
> olmadı..." 
> > demissin. Bu görüsünde bir yanlislik olmasin? Ben 
> Fethullahcilikla 
> > uzaktan veya yakindan, geçmiste ve halihazirda hiç bir ilgisi 
> veya 
> > iliskisi olmamis ve olmayan birisiyim. Böylece, bu yazimda 
> > Fethullahcilari veya ona benzer kimseleri desteklemis degilim. 
> > Yazdiklarimin sizin dediginiz gibi algilanmasi dogru yorum 
degildir 
> ve 
> > olamaz da. Ben sadece Türk dilinin muhtesemligini ve dünyanin 
> pek çok 
> > yöresinden gelen gençlerin Türkçe dille okuduklari siirlerin 
ve 
> > sarkilarin bende uyandirdigi derin duygulari dile getirdim. 
Ayrica 
> Türk 
> > dilinin ve kültürünün ne kadar eski oldugunu bilhassa 
> vurgulamak 
> > istedim. Türk dünyasinin birlesmesinin ne kadar elzem oldugunu 
ve 
> > "olmazsa olmaz" oldugunu söyledim. Bunun disinda herhangi bir 
> siyasi 
> > veya dinci grubu desteklemek aklimdan bile geçmez. Beni 
Türkün 
> ve de 
> > Türkçenin ebediyen huzur ve güven içinde dünyada yasamasi 
> ilgilendirir. 
> > Türkçe bir zamanlarin dünya dili idi ve yine de olabilir. Bu 
dil 
> ki 
> > ondan sayisiz diller yapilmistir. Bu arada sanal ortamda 
> gördügüm bu 
> > Türkçe söleni hazirlayanlarin gayretlerini de tesekkürle yad 
> etmek 
> > kadirsinaslik olurdu ki ben de onu yaptim. Ayrica maksadim 
> OLIMPIYAD adi 
> > ile bildiklerimi dile getirmek idi ki onu da sizlerle paylastim. 
> Hepsi 
> > bu kadar!
> > 
> > 
> > Selam ve sevgi ile,
> > 
> > Polat Kaya
> > 
> > 
> > Adnan Atabek wrote:
> > 
> > > Polat Abi,
> > > 
> > > Şu Fettullahçıları destekleme işi hiç iyi olmadı...
> > > 
> > > 
> > > Saygılarımla,
> > > 
> > > Adnan Atabek
> > >
> > >
> > > 
> > > On 6/8/07, Polat Kaya <tntr@ <mailto:tntr@ >> wrote:
> > >
> > > Degerli Arkadaslar,
> > >
> > >
> > > 5. Uluslararasi Türkçe Olimpiyatlari' nda 100 ülkeden 
> Türkiye'ye
> > > gelen 550 ögrencinin Türk dilinde sergiledikleri 
kültür 
> birligi
> > > gerçekten görülmeye deger muhtesem bir görüntü idi. 
Ben
> > > yarismalarin ilk elemelerinden sona kalan seçilmis 
> çocuklarimzin
> > > birbirinden güzel okuduklari Türkçe siirlerde, 
sarkilarda 
> ve
> > > konusmalarda sunduklari becerili yorumlari seyrettim. 
Sevgili
> > > çocuklarimizin dinlenmesine doyum olmaz gösterileri ile 
> gögsüm
> > > gururla doldu, tasti ve pek çok defa gözlerimden akan 
> sevinç
> > > yaslarini tutamadim. Inaniyorum ki bu gençler gelecegin 
> Türk
> > > Dünyasinin önde-giden birincileri arasinda Türk dilinin 
> genis bir
> > > cevrede yasaticilari olacaklardir. Bu toplantiyi 
gördükten 
> sonra
> > > TurkBirDev toplumunun ön gödügü "Türk Devletleri 
> Birlessin"
> > > çagrisinin nekadar önemli oldugunu ve bir "olmazsa olmaz" 
> oldugunu
> > > tekrar vurgulamak istiyorum. Türk Birligi fikri dogmustur, 
ok
> > > yaydan çikmistir ve eminim ki çok yakinda hedefini 
> bulacaktir.
> > >
> > > Dünyanin dört bir bucagindan bu yarismaya gelmis her biri
> > > birbirinden güzel, renkarenk çiçek çiçek kizlarimiz ve 
de
> > > delikanli oglanlarimiz Türkçe dilli Türk Dünyasi için 
> gelecegin
> > > umud ile dolu oldugunu göstermistir. Hepsini 
basarilarindan 
> ötürü
> > > kutluyorum. Ayrica bu gençleri dünyanin dört bir 
> kösesinde
> > > yetistiren ögretmenlere ve bu toplantilari hazirlayip Türk
> > > dünyasina sunanlara tesekkür ediyorum.
> > >
> > > KIRGIZISTAN' dan AIDA RISBEKKIZI adli kizimizin M. Ö. 1500
> > > yillarinda Ege denizindeki adalarda bilhassa Grit adasinda 
> essiz
> > > bir medeniyet gelistirmis MINOS (MENAS, MANAS) kiralligina 
ait
> > > medeniyette yetisen kizlarin giysileri ile ayni olan çok 
> özel
> > > giysisiyle, okudugu "BENIM ADIM KEPEZ" adli siiri onun 
> yorumunda
> > > dinlemek duyulmasi gereken bir güzellikti. Kirgiz kizimizin
> > > giysileri MANAS destaninda ki MANAS adi ile 3,500 yil evvel
> > > yasamis MINOS (MENAS, MANAS, MENOUS) adi arasindaki 
> benzerlige de
> > > dikkatinizi çekti.
> > >
> > > Vietnamli HANHNGUYEN HUA DIEU adli hanim kizimizin kendine 
> özge
> > > Türkçesiyle "IHLAMURLAR ÇIÇEK AÇTIGI ZAMAN" siirini 
> okumasini
> > > dinlemek, benim görüsümde çok nadir olan bir olaydi. 
> Onun "SIZI,
> > > TÜRKÇEYI ve TüRKIYEYI ÇOK SEVIYORUM DEMESI" 
dinleyenleri 
> aglatti
> > > ve gönüllerini fethetti.
> > >
> > > TÜRKMENISTAN dan AJAYIP ALLAShOVA kizimizin o acayip 
> güzellikteki
> > > muhtesem giysisiyle "KARA GÖZLERINE BENI DE GÖTÜR" 
siirini 
> okumasi
> > > ve "AVAREYIM, ASUDEYIM, YORGUNUM / BILMEM NEDEN SANA 
> VURGUNUM"
> > > ikililerini yorumlamasi isitilmeye deger bir Türkçe 
> güzelligi idi.
> > >
> > > Diger taraftan "Merhaba Türkiye! MOZAMBIK ten size selam 
> getirdim"
> > > diyen o genç ve cevval INRANEK KALAU adli delikanlinin 
> Tükiyeye,
> > > samimi Anadolu insanina ve de kendini yetistiren 
> ögretmenlerine
> > > hediye ettigi "ȘANLI GELECEK" adli siirini kendi 
Türkçesi 
> ile
> > > yorumlamasi onu yerimizde dik oturarak heyacan dolu bir ruh 
> içinde
> > > dinlememize sebep oldu. Bunlar benim aklimda kalanlar. 
> > >
> > > Elbetteki yalniz bu güzel yüzlü sirin dilli kizlarimizi 
> görkemli
> > > delikanlilarimizi zikretmek digerlerine haksizlik olur. 
Zira
> > > gösterinin son kisminda benim gördügüm yariscilarin 
hepsi 
> ayri
> > > ayri yetenekli ve birbirinden sirin Türkçe dilli idiler. 
> Herbiri
> > > hem ülkelerini ve hem de kendilerini en güzel sekilde 
> tanittilar
> > > ve temsil ettiler. Türkçeye olan sevgilerini basarili 
> gösterileri
> > > ile belirttiler. Eminim ki dinleyicilerin gönüllerinde 
> herbiri
> > > kendine özel bir taht kurdu. Hepsi sagolsun hepsi 
> varolsunlar. Ben
> > > sahsen hepsi ile gurur duydum ve hepsini kendimden bildim. 
> > >
> > > 5. Uluslararasi Türkçe Olimpiyatlarindan edindigim 
> intibalarimi bu
> > > sekilde dile getirirken asagida bir iletisi olan Kurmanbek 
> Mamitov
> > > kardesimizin söyledigi bir sözünü dile getirmek 
isterim: 
> Dediler
> > > ki: "Ben bir yabanciyim". Ben derim ki: Hayir Kurmanbek 
siz 
> bir
> > > yabanci degilsiniz. Siz de hepimiz gibi Türksünuz. Siz
> > > bizdensiniz ve biz de sizdeniz. Aramizdaki fark, ki o bir 
> fark
> > > sayilmaz, Türkçenin biraz farkli agizlarini 
konusmamizdir. 
> Bu ise
> > > bizi birbirimizden ayirmaz aksine kökü tarihin çok 
> derinlerine
> > > inmis ve de basi göklere ulasmis engin yasli bir 
çinarinin 
> baska
> > > baska kollari yapar. Böylece sakin kendini bizden ayri
> > > hissetmeyesin. Sensiz ve senin gibi olan bütün diger 
Türk 
> dünyasi
> > > kardeslerimiz olmazsa kurulacak Türk birligi zayif olur, 
> çelimsiz
> > > olur, gösterissiz olur. Bu birlikte hepimiz birimiz için 
ve
> > > birimiz hepimiz için olmaliyiz ve olacagiz. Ancak o zaman
> > > birlikten güc dogacaktir. Amacimiz bir bütün oldugumuzu 
> hem
> > > kendimize ve hem de dünyaya göstererek Türk dünyasinin 
> gelecekteki
> > > devamliligini güvence altina almaktir. Siz köklü TÜRK 
> adli ulusun
> > > essiz KIRGIZ kolusunuz. Tarihte her bir kolu dünyanin bir 
> baska
> > > kösesine uzamis TÜRK dünyasini temsil eden bu ulu 
çinarin 
> her bir
> > > kolu digerleri kadar önemlidir ve azizdir. Bu muhtesem 
agacin
> > > ebediyen basi yüçelere varir sekilde kalabilmesi için 
her 
> bir
> > > kolunun degeri, yardimi birbirinin aynidir. Ben derim ki bu
> > > toplumda asla kendinizi yabanci hissetmiyecegiz yeterki 
Türk
> > > oldugumuzu bilelim, Türklügümüzü unutmayalim. ve
> > > <http://unutmayalim. ve/> Türklügümüzle gurur duyalim.
> > >
> > > Mehmet Kilinc Bey kardesimiz 5. Uluslararasi Türkçe
> > > Olimpiyatlari' nda sunucularin kullandigi Türkçede 
> pürüzlerin
> > > oldugunu belirtti. Her defasinda dikkati çeken bazi 
> Ingilizce
> > > sözcükler elbetteki Türkçeye ters düstü. Tümüyle 
> Türkçe üzerine
> > > kurulmus bu gösteride bu kelimelerin kullanisi bir kusur 
> olmakla
> > > beraber bu kardeslerimizin Türkçeye olan bagliliklarindan 
> da süphe
> > > etmemeliyiz. Sunucu olarak onlar da basarili idiler. 
> Olasilikla
> > > arzu edilmeyen bir aliskanlik neticesi Ingilizce "final",
> > > "erosion" gibi kelimeler ve bilhassa "performans" 
> (performance)
> > > sözcügünü pek sik kullandilar. Bazanda onun 
> yerine "YORUM" sözünü
> > > de kullandilar ki dogrusu da bu idi. Umulur ki Türkçeye 
> aykiri
> > > olan bu gibi pürüzler ivedilikle düzeltilir. En iyisi 
> yanlislari
> > > aliskanlik haline getirmemek. Sayisiz dillere örnek ve 
> kaynak
> > > olmus bir dil olan Türkçe kendi kullanim alaninda da her 
> kavrami
> > > dile getirecek yetenektedir.
> > >
> > > Ilginçtir ki Ingilizce "PERFORMANCE" , Türkçelestirilmis 
> haliyle
> > > "performans" , sözcügüne baktigimizda, benim görüsümde 
> onun da
> > > Türkçe "BIR YORUMSUN" tanimlama deyiminin degistirilmis 
hali
> > > oldugunu görüyoruz. Zaten her sanat icraati da "bir 
> yorumdur".
> > > Türkçe kaynak metinin degistirilmesinde "F" harfi 
> Türkçe "Y"
> > > harfinin ve "C" harfi de Türkce "S" harfinin yerini 
> almistir..
> > > Elbetteki okuyucunun icrasina Türkçede "BIR YORUMSUN" 
> denmiyor,
> > > sadece "YORUM" deniyor. Zira siir okuyanin, türkü 
> söyleyenin,
> > > vs., ancak "YORUMLARINI" görüp ve/veya dinliyoruz. Her 
> okuyucu
> > > yaptigi kendi "YORUMU" ile okudugunu canlandiriyor ve 
kendine 
> has
> > > bir yorum sergiliyor ve böylece hem kendini ve hem de 
> okudugunu
> > > tanitiyor. Görülüyor ki "PERFORMANS" sözcügünün 
> karsiligi Türkçe
> > > YORUM sözcüdür. 
> > >
> > > Bununla beraber, Kurmanbek Mamitov kardesimizin belirttigi 
> gibi
> > > sunu da hatirlamak gerekir ki bu gibi etkinliklerde her 
konuda
> > > yüzde yüz iyi olacak beklentisini yapsak bile her sey 
> diledigimiz
> > > gibi olmayabilir ve genellikle olmaz da. Tümüyle çok 
güzel
> > > hazirlanmis ve 100 ülkeden gelen 550 genclerce çok iyi
> > > canlandirilmis bu sölenin çok iyi geçtigine inaniyorum.
> > > Katilimcilarin hepsini kutluyorum. Ben onlari seyrederken 
> pek
> > > çok heyacanli ve duygulu anlar yasadim. Diger taraftan 
> pürüzlerin
> > > görülüp ve tekrar edilmemek üzere düzeltilmesi yeni 
> etkinlikleri
> > > daha da iyiye ve mükemmele dogru gelistirmeye yol açar. 
Bu 
> da
> > > daha iyiye dogru yol almanin kurallarindan biridir. Bir 
> etkinlikte
> > > kusurumuzu görmek ve onu bir dahasinda tekrar etmemek 
için
> > > düzeltmeler yapmak.
> > >
> > >
> > > Bu arada yarismalarin adi olan "5. Uluslararasi Türkçe
> > > Olimpiyatlari" adindaki Türkçeye "yabanci" düsmüs yahut
> > > düsürülmüs OLIMPIYAD adina da izninizle dokunmak 
> istiyorum. Zira
> > > bu söz de çok önemli anlamlari içinde 
> saklamaktadir. "Divry's
> > > Modern English-Greek and Greek-English" adli sözlükte 
> (1988, s.
> > > 6150 "Olympic Games" (Olimpiyad Oyunlari) için 
> Grekce "OLUMPIAKOI
> > > AGWNES" sözü veriliyor.
> > >
> > > Iki kelimeden olusan bu deyimdeki G harfi, yani 
Greek "gamma"
> > > harfi hem G ve hem de Y harfini temsil eden iki kimlikli bir
> > > harftir. Bunun gibi Greek Alphabesinde R harfi Latince P 
> sembolü
> > > ile yazilmaktadir ki bu da P ve R harflerinin iki kimlikli
> > > oldugunu ve yerine göre, biri digerinin yerine gizlice
> > > kullanabildigini isaretler. Ayrica W alfabe isareti de 
sahte 
> bir
> > > harf olup birden fazla kimlige sahiptir. W harfi aslinda 
hem 
> UU,
> > > VV, YY birlesik harflerini ve hem de U, V, Y harflerinin
> > > aralarinda ikili bilesimlerini temsil etmektedir. Grek 
> alfabesi
> > > Türkçeyi kaynak kullanabilmek için ayarlanmis çesitli 
> kimlikleri
> > > olan sahte harflerle doludur. 
> > >
> > > Bu bilginin isigi altinda, "OLUMPIAKOI AGWNES" deyimi harf-
be-
> harf
> > > "OLUMPIA KOI AGUNUES" seklinde yeniden düzenlendiginde 
> Türkçe
> > > "OLIMPIA KÖY OYUNUYUZ", baska degisle "OLIPIYAD KÖY 
> OYUNLARIYIZ"
> > > anlamli bir Türkçe deyimini buluyoruz ki bu da Grekce 
> sözün Türkçe
> > > tanimlamasi oluyor. Bu tanimlama da "OLIMPIA" bir köyün 
adi
> > > oluyor ve bu ad "OLIPIYAD KÖY OYUNLARI" nin adini 
> tanimliyor. Bu
> > > bulusumuzun ilk hamlede öne çikardigi husus sözde "Grek"
> > > oyunlarinin aslinin Türkçe kaynakli "KÖY OYUNLARI" 
> oldugunu akla
> > > getiriyor.
> > >
> > > Bununla beraber, "OLUMPIAKOI AGWNES" adi çok daha önemli 
> olan
> > > baska bir bilgiyi bünyesinde sakliyor ki onu da gün 
isigina
> > > çikarmamiz gerekiyor. Söyle ki "OLUMPIAKOI AGWNES" ( =>
> > > "OLUMPIAKOI AGUUNES") deyimi harf-be-harf "OGUS-KOI-
> AYENLAPIUM"
> > > seklinde yeniden dizildiginde, ki burada Grek P harfi ayni 
> zamanda
> > > R harfidir, iki Türkçe ifade ile karsilasiyoruz: 
> > >
> > > 1) "OGUZ KÖY OYUNLARIYUM" ki bu haliyle Olimpiyad 
> Oyunlarinin
> > > aslinin "Oguz Köy Oyunlari" oldugunu yani eski OGUZ / 
TUR / 
> TÜRK
> > > dünyasina ait oldugunu gorüyoruz. 
> > >
> > > 2) "OGUZ GÖY AYINLERIYUM" (OGUZ GÖK AYINLERIYIM) yani 
Tanri
> > > OGUZ'u kutlayan dinsel ayinler oldugu tanimlamasi ile
> > > karsilasiyoruz. OGUZ adi hem TUR/TURK insaninin baska bir 
> adidir
> > > ve hem de Gök Ata Tanri, Gün Tanri ve Ay Tanri kavramina 
> ortak
> > > bir addir ki "O GUZ" (O GÖZ) seklinde de eskiden Gök 
> Tanrinin
> > > gözleri diye algilanan Günes ve Ay'i tanimlar.
> > >
> > > 3) Ayrica "OLUMPIAKOI AGWNES" (W = YU degisimi 
> ile, "OLUMPIAKOI
> > > AGYUNES") adi "AY-GUNES KOI-OUMLAPI" seklinde yeniden
> > > dizildiginde ve P = R ve M =N degisimi ile "AY GÜNES KÖY 
> OYUNLARI"
> > > Türkçe tanimlamasini buluyoruz. Böylece bu ifade de 
> oyunlarin
> > > aslinin yine eski Turan dünyasinin Ay ve Günes inanci ile 
> ilgili
> > > köy oyunlari oldugunu gösteriyor.
> > >
> > > Böylece denebilir ki eski çaglarda her dört senede bir 
> yapilan bu
> > > sözde "Greek" OLIMPIYAD OYUNLARI aslinda eski TRAKIA (ki 
> TRAKIA
> > > adi "TURKIYE" yahut "TÜRK ÖYÜ" (TÜRK EVI) anlamlidir) 
> > > bölgesindeki ve Anadoludaki OGUZ dünyasinin kavimleri 
> arasinda
> > > yapilan AY ve GÜNES ile ilgili dinsel ayinli ve töresel 
halk
> > > oyunlu sölenlerdi ve aslinda gezegen olan Greklerle (Rum) 
bir
> > > ilgisi yoktu. Eski Türklerin dinsel sölenlerini daglarin 
> basinda
> > > kurbanlar keserek ve oyunlar oynayarak yaptiklari bilinir 
bir
> > > gerçektir. "Olimpiyad Oyunlarina" adi verilmis olan yer de 
> yine
> > > böyle ulu bir dagin adidir. Eski "YUNANISTAN" 
(AYHANISTAN /
> > > IONISTAN) bölgesinde, baska bir deyimle "PELASGIAN" adi 
ile
> > > bilinen ve Greklerden çok önce yörenin yerli insanlari 
> olan "BALCI
> > > ve BALIKCI Tur/Türk/Oguz SAKALARIN" diyarinda olan bir 
yüce 
> dagin
> > > adi idi. Iste bu yüce dag sözde Grekce olarak "OLUMPOS" 
adi 
> ile
> > > bilinmektedir. Efsaneye göre ZEUS ve onun aile efradi bu 
> dagin
> > > tepesinde yasarmis.
> > >
> > > Aslinda OLUMPOS adinda gizli bir kaç çok önemli Türkçe 
> anlam var. 
> > >
> > > 1. OLUMPOS adi "OLU-POSM" seklinde yeniden dizildiginde 
> Türkçe:
> > >
> > > 1a) "ULU BAȘUM" (ULU BAȘIM, ULU TEPEYIM) anlamli 
> olarak "ULU BIR
> > > DAG" oldugunu Türkçe olarak açikliyor; ve ayrica
> > >
> > > 1b) "ULU BAȘUM" (ULU TEPEM) anlami ile ZEUS ve efradinin
> > > oturdugu yerin aslinda insanin BAȘI (TEPESI) oldugu 
> gerçegini de
> > > gizlice söylüyor. 
> > >
> > > Iste bu Türkçe "ULU BAȘUM" sözcügü 
> Helenlestirilerek "OLUMPOS" 
> > > sekline dönüstürülmüstür. OLUMPOS sözcügü de, 
OGUZ / 
> AGUZ
> > > kavraminda oldugu gibi, bütün bilgilerin yaraticisi olan, 
> her
> > > kavrama ad veren insan basini (tepesini) tanrilastiran ve
> > > tepelestiren eski Turan dininin en önde gelen adam (atam, 
> insan)
> > > ve evren kavramlarini birbirine baglayan bir görüsün ve 
> inancin
> > > temsili seklidir. Bu anlayis eski TURAN dini 
görüslerinde 
> Tanri
> > > ile Insani bir nevi eslestiren (ayni yapan) çok derin bir