Re: Kurtce / Demir Göknel -
Rio de Janeiro
--- In b_c_n@yahoogroups.com, Polat Kaya
<tntr@C...> wrote:
Degerli Kardeslerim
Demir Göknel ve Emine Fougner,
Merhaba.
"Kürtçe" ile ilgili sorularinizi saygi ile karsiliyorum. Bu
konu tesadüflerin
neticesi olarak gündeme gelmis oldu. Benim maksadim
politikayi b_c_n
grubuna getirmek degil aksine onu politikadan uzak
tutma niyeti idi.
Fakat, Kamil Beye yazdigim acele bir ifade ile
kendimi iyi
anlatamadim. Belki bir bakima iyi oldu. Hiç olmazsa bir
defalik olmak
üzere, arkadaslar aklindakileri söyleyebildiler. Belki
onda da bir
"hayir" vardir diye düsünüyorum.
Önce bende
belirtmeliyim ki ben politikaci degilim ve hiç bir zamanda
politkaya karismis
birisi deyilim. Zaten politikadan hoslanmam.
O konu benim için
degildir. Fakat Türkiye ile ilgili olan politik
durumlari da çogu
kisi gibi ben de uzaktan uzaga izlerim. Içerden ve
disardan Türkler ve
Türkiye ile ilgili yazilanlari okudugumda
analizini de
yaparim. Yani yazarin açik veya kapali neyi demek
istedigini anlamaya
çalisirim. Ben de Kürt degilim; ayni zamanda
kürtlere de karsi
degilim zira Kürtleri öz-be-öz "Türk" bilirim.
Çünkü onlar da
"Oguz" Türküdürler. Iddia edilenlerin aksine Hind-
Avrupali
degildirler. Türk'ün asli ne ise Kürtün asli da odur. Yani
ikisi de
"Oguz" Türküdür. Dogu Anadolu oldum olasi Türk insaninin
yasadigi yer
olmustur. Bu gerçegi degistirip oralara sahip çikmak
isteyenler
eskidenberi pek çok hileye bas vurmuslar. Türk insaninin
adini, dilini ve
kimligini degistirerek ona sahip çikma adeti belli
ki çok
eskilerdenberi olagelen bir durum. Bu isi çok ustalikla
basaranlar olmus.
Ayni aliskanlik simdilerde de "kendine "Kürt"
diyen Türklere de
tatbik edilmekte ve en basta Türklerin ve bu arada
da dünyanin gözleri
perdelenmektedir.
Dikkat edilmelidir
ki "TÜRK" adi ile "KÜRT" adi biri
digerinin tersidir
ve bu ad degisimi herhalde tesadüflerin neticesi
degildir. Ikisinin
de birbiri ile ilgili anlamlari olmalidir. Nasil
ki Bashkurdistan
bir Türk ülkesi ise, israrla Türkiyeyi bölmege
çalisanlarin ve
bazen israrla "Ermenistan" dedikleri ve simdilerde de
"Kurdistan"
diye isledikleri yerler de yine bir Türk ülkesidir ve
Türkiyenin bölünmez
bir parçasidir. Bu görüslerimi bu sekilde
bildirdikten sonra,
simdi sorularinizi bildigim kadariyla yanitlamaya
çalisacagim.
Soruyorsunuz ki:
Kurtçe dil degilse
nedir? Zazaca gibi lehçeleri de olan bir
.......... nedir?
Dilcilerin verdigi
bilgilere göre, %70 civarinda bir Türkçe içerigi
olan Zaza'ca
Türkçenin bir agzidir (lehçesidir). Yani bir ana dil
degil. Geriye kalan
%30 luk "Farsça" ve "Arapça" içerigi de
kendilerinin
"Hind-Avrupali etnik kökenli" olduklarindan degil,
yasadiklari
çografyadan dolayi öz Türkçe olan dillerine bu dillerden
karismis ve/veya
Türkçeden kirilmis olup eklenenlerdir. Bilindigi
üzere Osmanli
Türkcesine de Arapca ve Farsca'dan, ki benim yönümden
ikisi de Türkçeden
kirilarak yapilmis dillerdir, girmis kelimeler
vardi. Ayni
karismalar "Kürtçe" diye bilinen diger aguzlarda da halen
devam ettigi
bildirilmektedir [1-3]. Bu konuda yalniz Avrupalinin
kendi çikarlari
yönünde yazdiklariyla yetinmeyip Türklerin de
yazdiklarina bakmak
gerekir. Benim küçük olan kitapligimda asagida
adlarini verdigim
üç eser var. Eminim ki daha baskalari da vardir.
Ilgilenenler alip
bakabilirler.
Diyorsunuz ki:
> "Siyasal
nedenlerden dolayi var olan bir dili yok saymamiz ne kadar
> geçerlidir?
Ayni dusunceden yola cikarak örnegin Guney Amerikada
> artik sadece
100 kisinin konustugu bir dili de yazisi olmadigi için
> yok mu
saymamiz gerekir?
Bence, konu
"var olan" bir dilin yok sayilmasindan çok "Türkçenin bir
agzi" olan bir
lehçenin distan ve içten yapilan siyasi baskilar
sebebiyle
"Türkçeden ayri ve hem de Hind-Avrupa asilli" bir dil
oldugu yanlis
görüntüsünü kabul edercesine resmilestirmenin Türkiye
için yaratacagi çok
boyutlu sorunlardir. Türkçenin
bir
"lehçesini" "Hind-Avrupa" dillerine "akraba" bir
dil olarak ilan
ederseniz, en
azindan Türk dünyasinin gövdesinden bir kolunu kesmis
olursunuz. Kolu
kesilen insan noksan insandir. Tek kolu ile günlük
yasam bile
zorlasir. Türkiyeye tatbik edilmek istenilen durumu Güney
Amerikada artik
sadece 100 kisinin konustugu bir dili koruma ve
yasatma olayina
benzetemeyiz. Insanlik kültür hazinesinin bir
parçasi olarak o
dili koruyabilirsiniz ve hatta mümkünse yaziya bile
geçirirsiniz, fakat
olasilikla bunu yaparken Güney Amerikada kimseye
bir zarariniz
olmaz, insanliga yarariniz olur. Diger taraftan gizli
maksatlar için Dogu
Anadoluda çok politiklestirilmis, büyük olaylara
sebep olmus
Türkçenin bir agizini ayri bir dil kimligi adi altinda
resmilestirdiginiz
takdirde zaten Türk milletine büyük acilara, can
ve maddi zararlara
mal olmus bir durumu yeni bas agrilarina kaynak
yapmis olursunuz.
Avrupali demistir diye Türk insanini bölüp "Hind-
Avrupali"
sayamazsiniz.
Ayrica Türkçenin
çesitli agizlari ve bu arada gerek ZAZA dediginiz ve
gerekse KURMANCI
denilen agizlar da zaten konusulmakta ve halk
tarafindan
yasatilmaktadir. Yazma ihtiyacini da resmi dili olan ana
dil Türkçe ile daha
düzgün bir sekilde yapabilmektedir. Yani kaybolmus
lehçeler
degildirler. Onlari inceleyen Türk Türkologlar ZAZA ve
KURMANCi nin
Türkçenin bir agizi oldugunu belirttikleri halde
politikacilar isin
ehemmiyetini kavriyamamislar, konuyu baska bir
maksatla inceleyen
Avrupalinin dedigine daha çok inanarak bir hileye
düsmüslerdir. Bu
dilleri disaridan inceleyenler dili politik
maksatlarla
Hind-Avrupa dil grubuna ait oldugu iddiasini gelistirmis
ve onun üzerine
dikkatlerini teksif etmisler. Böylece, yapmacik
iddialarla Türk
ailesinden iki kardes birbirine karsi getirilmistir.
Iste arzu edilmeyen
de budur yoksa ZAZA lehçesinin saklanilmamasi
meselesi degildir.
Diyorsunuz ki:
> "Kürtçe
yayin yapilip yapilmamasi
> da umurumda
degil, yani ne karsiyim ne taraftarim ama bir suru insan
> hint-avrupa
dil ailesinden olan ve yine ayni dil ailesinden > > > >
> farsça'nin
akrabasi bir dili konusuyorsa, boyle bir dil var > > > >
> demektir.
Bence asil yanilgi
burada. Yani: ""Kürtce" nin hint-avrupa dil
ailesinden oldugu
ve an ve yine ayni dil ailesinden olan Farsça'nin
akrabasi
oldugu" varsayimi.
Onlari inceleyen
Türk Türkologlar ZAZA ve KURMANCi nin Türkçenin bir
agizi oldugunu
belirttikleri halde nedense dikkate alinmamakta ve
Avrupalinin dedigi
"gerçekmis" gibi alinmaktadir. Neden acaba? Türk
arastirici yalan
söylüyor da Avrupalisi dogruyu mu söylüyor? Neden
Türkün kendine
güveni yok da hep baskasinin tasdikine ihtiyaç
duyuluyor? Üstelik,
ZAZAcayi ve KURMANCI'yi Hind-Avrupa dillerine
benzeten
sözcüklerin ve dil yapisinin da disaridan yönlendirilmis ve
dilin içine
"siringa edilmis" Türkçeden kirmalar olmadigi ne malum?
Kendi dillerinde
bunu yapmis olanlarin Türk insaninin bir kolunun
kimligini
degistirmek maksadiyla ayni isi yapmadigini kim
söyleyebilir?
Izninizle bu dedigimi asagida bir iki misalle açiklamaya
çalisacagim.
Doc. Dr. Tuncer
Gülensoy [1] eserinde (sayfa 34) söyle bir Kürtçe
(ZAZA) ifade vermis:
"BURNOTIYE
TUTUNE JI GAMRUGE RA BASE", (son S = sh). Bu deyimin
anlami ana dil
Türkçede "Tütün tozu gamruz (hastaligi) na iyi (gelir)
dir" diyor
arastirici. "Gamruz" hastaliginin ne oldugu hakkinda bilgi
vermemis. Simdi
"Kürtçe" diye bilinen bu cümlenin analizini
yapalim.
1. "BURNOTIYE
TUTUNE" Türkçenin "BURUN OTU TÜTÜN" yani "buruna
"enfiye"
adiyla çekilen ufalanmis tütün otu" anlamli deyimin korkunç
sekilde kirilmis
halidir. Her kesin görebilecegi gibi bu deyimin asli
bir Türkçe deyimdir.
2. "JI"
sözü aslinda "II" yani Türkçenin "IyI" (iyi) anlamli sözcügü
olup oda kirilip
degistirilmistir. Üstelik "J" sesi ne Türkçeye ve ne
de Kürtçeye ait bir
sestir. Avrupalinin uydurdugu bir "yanilmaca"
harftir. Söyle ki:
Cassel's LATIN
ENGLISH Dictionary "J" harfi bölümünde (sayfa 127)
söyle diyor:
"J IS UNKNOWN IN CLASSICAL LATIN: INVENTED BY ITALIAN
HUMANISTS TO
REPRESENT THE CONSONANTAL "I", BUT NOW RARELY USED IN
CLASSICAL
TEXTS" seklinde bir kayit veriyor ve bu bölümde "J" harfi
ile baslayan hiç
bir sözcük vermemis. Görüldügü üzere "J" harfi
sonradan bazi
maksatlar için icad edilmis olup aslinda "I" (i) ve
"ye/ya"
sesini temsil etmektedir. Bu harf ayni zaman da sayi olarak
"I"
seklinde "bir" rakamini temsil etmektedir. Böylece, sayet Türkçe
"bir"
sözünü yazi içinde gizlemek istiyorsaniz onu "i" seklinde
yazmaniz sizi
maksadiniza ulastirir. Bu verilerin isiginda, "Kürtçe"
"JI" sözü
Türkçenin "IYI" sözünün kirilmis hali oldugu gün gibi
asikardir.
[Bunun gibi
herkesin BIJI! BIJI! diye bagirdigi söz de Türkçenin yine
"YASA"
anlaminda olan "BÜYÜ" sözünün degistirilmis halidir. Ancak
"yasayan"
"büyür". Böyleçe Türkçenin YASA! YASA! ("BÜYÜ"
"BÜYÜ")
deyimi
degistirilerek "BIJI" olmus. ]
3. "GAMRUGE RA
BASE" sözü ile bir hastalik yahut rahatsizlik ifade
ediliyormus ve
"burun otu tütün" ona iyi geliyormus. "GAMRUGE RA
BASE" sözünü
"ga-m-ru-ge-r-a bas-e" seklinde ayirip "ag-ru-ma-ge-er
bas" seklinde
yeniden düzenledigimizde Türkçenin "AGRUMA GE-l-ER BAS"
(yani "bas
agruma gelir") anlamli deyiminin kirilmis hali oldugu
görülüyor.
4. Simdi bunlarin
hepsini bir araya getirdigimizde, sözde "Kürtçe"
diye bilinen
"BURNOTIYE TUTUNE JI GAMRUGE RA BASE", (son S = sh) sözü,
aslinda Türkçenin
"BURUN OTU TÜTÜN, BAS AGRUMA IYI GELER" deyiminin
pörçük pörçük
kirilip, agzinin burnunun yer degistirilmesiyle elde
edilmis oldugu
görülür. Iste bütün Türklere ve bu arada Dogu
Anadolunun
"Kürt" diye kandirilan piril piril Türk gençlerine "Kürtçe"
diye satilan dilden
bir örnek. ZAZA ve KURMANCi bilen dilcilerin
gösterdigim bu
"yeniden düzenleme" teknigi ile olasilikla pek çok
deyimleri
çözebileceklerine inaniyorum.
Bu örnekle demek
istiyorum ki belirli gruplarca çok etken bir sekilde
binlerce seneden
beri kullanilmis olan "anagrammatizing" dedikleri
teknigin ne kadar
güclü bir teknik oldugu ve onun bir sivil-harp araci
olarak politik
karisikliklar çikarmak maksadiyle ne etken bir sekilde
kullanildigi
hepimizi hayrete düsürecek sekilde ortaya çikiyor.
Sayet sabrinizi
tüketmezsem, bir misal daha vermek istiyorum.
Internette
"Kurdis-Turkish lessons" baslikli bir sitede söyle bir
ifade misal olarak
verilmis:
Muhammad and Zara
are brothers = Kürtçe: "MEMED U ZARA BIRA NE" Yani
"Mehmet ve
Zara kardestirler" anlaminda bir deyim oluyor.
1) Bu deyimde
"U" sözü Sümerçe olup "ve" anlamindadir. Türkçede enine
boyuna
kullanilmistir. Kelime Iranlilara yani Hint-Avrupali
"Farsçaya"
atfedilir.
2. "Bira
ne" sözü "kardes anlaminda oluyor. Simdi "bira-ne" deyimini
inceleyelim.
"BIRA-NE" sözü "BIR-ANE" seklinde yeniden
düzenlendiginde
Türkçenin "BIR ANA" deyimi ortaya çikar. "Kürtçe" "A
ve B bira ne"
degimi ile "A ve B kardes" olduklarina
göre "A ve B
bir ana" dan olma demektir. Yani ifade en açik bir
haliyle Türkçe
"ayni anadan dogan kimselerin kardes" olduklarini
tanimlayan Türkçe
bir deyimdir. Isin ilginç tarafi, birileri
Türkçenin "bir
ana" deyimini kirarak "bira ne" seklinde iki sözcüge
ayirmis ve ona göre
de tanimlamasini yapmistir.
3. Buna benzer bir
sözcük te "Hint-Avrupali" dillere ait oldugu iddia
edilen
"BROTHER" sözcügüdür. Türkçede de "birader" seklinde
kullanilir.
Kelimenin Latince sekli "FRATER" seklindedir. "Frater"
sözcügünü"
"fr-at-er" seklinde ayirip fonetik bir sekilde okudugumuzda
"FIR-ATA-ER"
yahut Türkçe "BIR ATA ER" deyimi olup Bir Ata'dan olmus
kimselerin
"kardes" oldugunu çok dolayli bir yoldan tanimlayan Türkçe
deyim oluyor. Bu
Latince kelime için yapilan kirma isinde B/F
degisimi
gerçeklestirilmistir. Bunun böyle oldugunu "brother"
sözcügünde
görüyoruz. Zira, "br-o-th-er" deyimi Türkçenin ayni
anlamda "BIR
ATA ER O" deyimi olup ayni atadan doganlarin "kardes"
oldugunu
tanimliyor. Ilginç olan sudur ki Hint-Avrupa dillerinde
"birader"
kavramini tanimlarken "bir atadan olma" kavrami kullanilmis,
fakat "Kürtçe
için "bir anadan olma" kavrami kullanilmis. Elbetteki
Türkçe yönünden her
ikisi de "kardes" demektir. Böylece, "bira ne"
("bir
ana"), "frater" ("bir ata er") ve "brother"
("bir-ata-er-o")
sözleri hep
Türkçeden yapilmis olduklari ortaya çikiyor.
4. Ayrica,
"MEMED" adi yalniz Dogu Anadoluda kullanilan bir ad
olmayip
bütün Türk
dünyasinda kullanilan çok eskilerden beri kullanilagelmis
Gök-Tanrinin
"MA-METE" adi olup en azindan METE-HAN zamanindan (M. Ö.
birinci bin yil) ve
onun adindan gelen Türkçe bir addir. Türkün
askerinin adi olan
"Mehmetcik" adi da ondan kaynaklanir. Müslüman
Türklerin adlari
olan Ahmet, Mehmed, Hamid, vs. de ayni Tanri adindan
kaynaklanir.
Elbetteki Islam dininin Peygamberinin adi olan
"Muhammed"
de yine eski Türk dünyasinin Gök-Tanri'sinin adindan ve
bilhassa Ay-Tanri
"MAh-Ma-ATA" ("Görkemli Ay-ATA") anlaminda adindan
gelir. Böylece adin
asli çok eskilere gittigi ve adi Türkler
Araplardan almis
olmayip aksine Araplarin Türklerden almis oldugu
ortaya çikiyor.
Elbetteki eski Iranda ki Türkçe dilli "MEDE devleti
ve ayni sekilde
tarihte "MITANNIler" diye bilinenler de adini Türkün
bu Gök-Tanrisina
verdigi addan almislardi.
5. Dikkat
edilmelidir ki Avrupalilar "Kürt" gençlerine "MED-TV" diye
bir kanaldan yayin
yaptirirlar. Bu tesadüflerin neticesi olmasa gerek.
Bunun dile
getirilmeyen anlami eski Iran topraklarinda kurulmus TURK
MEDE devletini
simdilik "Kürtlere mal edip sonradan da "Hind-Avrupali"
diye dünyaya ilan
etmek olsa gerek. Böylece Tarihe yön ve medeniyet
vermis Türk
devletleri birer birer Türk Dünyasindan alinip baska
birilerine
aktarilmis olacak. Bu arada Türklere asagilayici sekilde
asilanmis
"göçebe, yersiz yurtsuz, medeniyetten uzak kalmis, "Türk
irki" diye bir
seyin olmadigi fikri ile yani "NOMAD" olarak)
tanimlanmaya devam
edilecek. Böylece Türk gençleri baskalarinin
yaninda hep boynu
eyik, kendilerine güveni olmayan nesiller olarak
devam ettirilecek.
Bir milletin kendine güvenini kirdiginiz zaman onu
yari yari zaptetmis
sayilirsiniz. Bunlari da bilmekte yarar vardir
görüsündeyim.
Bu arada ZAZA
adinin da AZ-OZ (Essiz OGUZ) deyiminin sitilize edilmis
bir sekli oldugunu
da söylemek isterim. Nitekim KURMANCi adi da yine
eski Türk
dünyasinin üçlü Gök-Tanrisinin "KOR (Gün-Tanri), MAN
("Ma-ANU"
(Muhtesem Gök-Tanri) ve EÇE (Ay-Tanri)", ayrica "KOR-MANCI"
(Ates Adam,
Gün-Tanri) ve "KÖR MANCI" ("Kör Adamci, AY-Tanri) adindan
geldigini bildirmek
isterim. Çünkü Tanrinin adini her seye vermek
eski Türk
dünyasinin basta gelen törelerinden birisiydi. Eski Türk
dünyasinin dini ve
onun ifadesi olan Türkçe evrensel idiler.
Belki sözü fazla
uzattim. Fakat konu çok önemli oldugundan bir
defalik bazi
hususlari da sizlerle paylasmak istedim. Görüldügü gibi
"Türk'ü
Kürt'ten yahut Kürt'ü Türk'ten ayri tutan" bir görüsü
savunmuyorum, fakat
"uydurma" dillerle Türk halkini birbirine
düsürmelere karsi
oldugumu ifade etmek istiyorum. Kalin saglikla.
Selamlar,
Polat Kaya
Kaynak eserler:
1. Doç. Dr. Tuncer
Gülensoy, "Kürmanci ve Zaza Tuurkceleri Üzerine
Bir Arastirma
(Inceleme ve Sözlük)" Türk Kültürünü Arastirma
Enstitüsü, Ankara,
1983.
2. Doç. Dr. Tuncer
Gülensoy, "Dogu Anadolu Osmanlicasi (Etimolojik
Sözlük
Denemesi)", Türk Kültürünü Arastirma Enstitüsü, Ankara, 1986.
3. M. Serif Firat,
"Dogu Illeri ve Varto Tarihi", Türk Kültürünü
Arastirma
Enstitüsü, Ankara, 1983.
=============
Demir Gknel wrote:
>
> Part 1.1 Type:
Plain Text (text/plain)
> Encoding:
quoted-printable
Polat Agabey, size
saygim gerçekten de sonsuzdur. Ancak:
Kurtçe dil degilse
nedir? Zazaca gibi lehçeleri de olan bir
.......... nedir?
Siyasal nedenlerden
dolayi var olan bir dili yok saymamiz ne kadar
geçerlidir? Ayni
dusunceden yola cikarak örnegin Guney Amerikada
artik sadece 100
kisinin konustugu bir dili de yazisi olmadigi için
yok mu saymamiz
gerekir?
Simdi polemik
yaratmamak icin aciklayayim hemen: Ben Kürt degilim,
hayatimda da sahsen
ne bir kürdü yakinen tanidim ne de kürtçülük, Apo,
PKK taraftari veya
sempatizaniyim. Kürtçe yayin yapilip yapilmamasi
da umurumda degil,
yani ne karsiyim ne taraftarim ama bir suru insan
hint-avrupa dil
ailesinden olan ve yine ayni dil ailesinden farsça'nin
akrabasi bir dili
konusuyorsa, boyle bir dil var demektir.
Ben profesyonel
cevirmenim, Türküm, Türkçeyi korumak öncelikli
gorevimdir.
Meslegim icabi ceviri yaptigim diger iki dili de korumak
gorevimdir. Dillere
merakli bir kisi olarak insanlik ve uygarlik
adina tum dillerin
korunmasini istemek de gorevimdir.
Saygilarimla,
Demir Göknel - Rio
de Janeiro