Re: [bcn2004] kidik koduk koyun gidiklamak...

Kardesim Turhan Tisinli Bey ve degerli arkadaslar,

Hepinize merhaba.  Iletinizde yazdiklariniz ilginç ve konusulmasi gereken konular.  Beraberce onlara dokunalim.  

Diyorsunuz ki:
 

Arapçada iki harf var ki Araplarin kendileri bile bunlarin okunusunda birlesmemektedirler. Bunlar dad (bu yazida bunu "D" olarak simgeleyecegim), bir de dha' (ki burada Z olarak simgeleyecegim)
Misirlilar "D"ile "Z" harflerini bizim arka ünlülerle söyledigimiz "d" ile "z" gibi okurlar, yani "dar" ve "zar" sözlerimizde oldugu gibi. Irak'ta ise bunlar birbirinden ayird edilemez ve her ikisi de "dh" (Ingilizce "mother"in kalin "th"si gibi okunur.

Bu dediginiz dogru.  Amma, bence burada zihinleri karistiran bir durum var. Sizin tanimladiginiz bu "d" ve "dha" Grekçenin "t" (tau) ve "th" (theta) harflerini andiriyor.  Grekçede bu harfler aslinda kaynak olarak kullanilan Türkçe sözler kirilip yeniden dizilirken, Türkçe sözlerin gizlenmesinde yaygin olarak kullanilmaktadir. Greek dilinde bazi sözcükleri açiklarken pek çok Greek harflerinin sahte olduklarini ve Türkçe seslerin yerine kullanilarak sözcüklerin yapisini degistirdiklerini ve dolayisiyle Türkçe sözcükleri ve/veya ifadeleri taninmaz hale getirildiklerini defalarca söylemisimdir.  Olabilir mi ki Arapçanin bu harfleri de benzer bir maksad için kullaniliyor?  Bence birbirlerinin yerine kolayca geçebilen bu gibi harflerin dildeki asil maksadi, birbirinden biraz farkli seleri canlandirmaktan öte ki böyle bir sebep öne sürelür,  aslinda gizli bir maksada hizmet etmek olsa gerek. Sizin verdiginiz örnekte oldugu gibi, bizim "DAR" gibi seslendirdiklerimizi onlar "ZAR" yahut "DHAAR" gibi seslendirerek kaynagi degistirme islemi mi yapiliyor? Bence bazi harflerin kaypak ve çok çesitli kimlige sahip olusu, kaynak dilin karistirilmasina yarayacak bir durumun oldugunu bana isaretliyor. 

Bilinen kaynaklarda itiraf ediliyor ki dünyada tek dil olarak konusulan bir eski dili tümüyle bozmuslar ve o dili konusanlar bir daha da birbirlerini anlayamaz olmuslar. (GENESIS 11;1-8).  Zaten Hint-Avrupa ve Semitik dillerinin egri büyrü (inflected) olusu da bunun kanitidir.  Herkes dil konusunda görünenlerin gerçekten "gerçek" oldugunu saniyor amma gerçekte durum öyle degil bilinenin tamamen tersinedir.  

Diyorsunuz ki:
 

Bizim Türkmenler Arapçada Fa:Dil olarak yazilan adi hem Fazil hem de Fadil olarak söylerler. Bu iki okunus Arapça qaDa:' (" : " uzatmasesidir, " ' " de kesme (hemze) sesidir) (= yargilamak, hüküm kesmek) sözünde de öyledir: hem kaza hem de kada (ve gada) olarak söylenir. Kazi (Islam anayasasinda yargiç) da ayni kökten. Ingilizce "alcalde" de öyle.


Bu dediginiz de dogru ve de ilginç.  Bu dediginize paralel olarak Türkçe "KADI" (hakim, yargiç) anlaminda, Arapça KADA ve KAZI (hakim, yargic) anlaminda olan sözleri konusma konusu olarak ele alalim. Bence bu sözcüklerin kökeni yine Türkçededir.  Söyle ki: KADI , "AKDI" seklinde yazilip Türkçe okundugunda Türkçe "hAKDI" yani "HAKDI, adildi, adaletlidi" anlamlarini tasiyan bir sözcük oluyor ki bu hakimlerin, yargiçlarin olmasi gereken vasiflardir. Diger taraftan KAZI sözcügünü de ayni sekilde inceledigimiz de, KAZI  >  "AKZI", Türkçe "hAKCI" yani "adaletci, hak veren, hakliyi haksizi ayirabilen kisi" anlamli bir sözük oluyor ki bu da yine kadiyi, hakimi ve yargici tanimlayan vasiftir. Böylece hem GADI / KADI ve KAZI sözcüklerinin ayni anlamda kullanilmasi beklenir bir durumdur. Bilindigi gibi, "H" harfi çok sessiz bir "ünsüzü" temsil eder. Böylece Türkçe HAK sözcügünün "AK" seklinde gösterilmesi de beklenir bir haldir ki bu ayni zamanda sözcügün gizlenmesine de yardim etmektedir. GADI sözünün baska bir gizli özelligi daha var ki o da onun Türkçe "aGADI" yani "beydi, karar verendi, bas kisidi" anlamini tasiyabilir olmasi.  Bir GADI kendisine verilen yargilama ve karar verme yetkilerinden ötürü, gerçekten de bir "AGADI" (AGADIR). Onun dedigi dediktir. Burada Türkçe DEDIK sözüne dikkatinizi çekmek isterim.  Çünkü Türkçe "DEDIK" sözü "DE" sözcügünden kaynaklanir ve "karar" anlamindadir. Bunu Ingilizce "DECIDE" sözünde buluyoruz. Zira DECIDE  >  "DEICDE" seklinde yazildiginda Türkçe "DEYICIDI" deyimidir.

Gelelim Ingilizce "ALCALDE" sözcügüne ki o da Ingilizce olarak söyle tanimlaniyor:  [Spanish from Arabic "AL-GADI" the judge, from GADA to decide, to judge]. Belli ki bu sözcük "Arapçadan" alinmis ve bir "L" harfi eklemekle degistirilmis ve yabancilastirilmis. Fakat sözün asli yine Türkçeye dayaniyor. Çünkü "AL" (kirmizi) sözcügü eski Turanlilarin dini törelerinde adil ve adaletli Gün-Tanriyi tanimlar. Böylece AL-GADI Tanriyi da temsil eden birisidir ve adil olmasi, adaleti temsil etmesi gerekir.  

Simdi bu iki kelimeye Ingilizce "JUDGE" sözünü de katalim.  Bu sözcükte "J" harfi sahte harfdir.  Zira "J" harfi eski çaglarda yoktu ve simdilerde de çogu zaman "Y" ve "I" harflerinin yerini alan ve dolayisiyle bu gibi harfleri tasiyan sözcüklerin karistirilmasinda (yani yabancilastirilmasinda) kullanilan bir sahte harfdir.  Örnegin "JUDGE" sözünü "GEDU-Y" seklinde veya "GEDI-U" seklinde yeniden dizdigimizde Türkçenin  "GADI O" (KADI O) yani "o hakim, o yargiç" anlamindaki sözler ortaya çikiyor.  Böylece Ingilizce "JUDGE" sözcügünün kökeni dahi, itiraf edilmemesine ragmen, yine Türkçededir. 

Ayrica Latin sözcügü "IUDICARE" (Judge, yani "kadi") anlamli olarak veriliyor. Bu Latince sözü "CADI-ERI-U" seklinde yeniden dizdigimiz de Türkçe "KADI ERI O" sözü ile karsilasiyoruz ki bu Türkçe ifade kavrama konu edilen erin "KADI" oldugunu yani "hakim, yargiç" oldugunu söylüyor.  Diger taraftan "IUDICARE" sözcügünü  "AK-ERIDI-U" seklinde yeniden düzenledigimiz de Türkçe "hAK ERIDI  U" (HAK ERIDI O, ADALET ERIDI O) Türkçe ifadesiyle karsilasiyoruz ki bu da yine bir gadiyi, hakimi veya yargici tanimlayan Türkçe bir ifadedir.  


Greekler ise yine Türkçe KADI sözünü "DIKA" seklinde kullanarak bir süru "Greek" sözcükleri yapmislar. Örnek; Grekce "DIKAZW" (I JUDGE, I DECIDE) yani "BEN HAKIMIM, BEN KARAR VERENIM" anlaminda tanimlanmis. Aslinda bu Greek sözcügü bir bilmece seklinde verilmis. Yani "Ben karar verenim, bil bakayim ben neyim"? seklinde bir tanimlama oluyor. Elbette ki yanit "BEN HAKIMIM", "BEN YARGIÇIM", "BEN KADIYIM" seklinde Türkçe ifadelerinden biri veya hepsidir. Fakat bu Grekçe sözcükde W harfi UU olarak alindiginda ve sözcük   "DIKAZUU" oluyor. Onu "AKZIDU-U" seklinde yeniden düzenlendiginde Türkçe "HAKCIDI O" sözü ile karsilasiyoruz ki bu Türkçe ifade yine bir yargici, hakimi, kadiyi tanimliyor.  Böylece bu Greek sözcügünün kökeni de yine Türkçededir.  Ayrica dikkat edilmeldir ki DIKAZW hem "KADI" ve hem de "KAZU" sözlerini içinde bulundurmaktadir. 

Ne gariptir ki Redhouse Türkçe-Ingilizce sözlükte (1987) Türkçe "HAK" sözcügü (the right; justice, equity, law; right, just) seklinde tanimlanmis fakat Türkçeye degil Arapçaya mal edilmistir.  Bu da Türk dünyasinin medeniyetinin nasil hirsizlandigini, hileli dillerle yok edildigini açikca gösteren bir durumdur. Her defasinda isaretledigim gibi Türk dili Türklerin gözünün içine bakila bakila hirsizlanmistir ve halen de bu durum devam etmektedir. 

"HAK" sözcügünün Türkçeye ve TUR dünyasina ait oldugunu gösteren su hususlari dikkatinize sunarim.  Homerin ILIAD (Grekce sekli "ILIAS" veya "ILIADOS") destaninda TROY (TUR ÖY, TUR EVI) kiralinin ogullarindan birinin adi HEKTOR (Grekçe "EKTWR") ve digerinin adi PARIS olarak verilir.  Bu iki ad aslinda Türkçe olup birincisi "HAKTUR" seklinde "adaleti, hakki" temsil eden destan karakteridir (yazi adidir), ikincisi ise Türkçe "BARIS" sözü olup "BARISI" temsil eden yazi adidir.  ACHILLES (Grekce "AKHILLEUS") PARIS tarafindan öldürüldükten sonra TROY (TUR ÖYÜ) harpleri biter.  Bilindigi üzere BARIS bütün harpleri sona erdirir, baska bir deyimle baris savasi öldürür. Bu destanda Trovalilara (TUR evlilere) aid olan bu adlar, HAK ve BARIS sözcüklerinin Türklere ve Türkçeye aid oldugunu belgeler ve tesbit eder.  Böylece "HAK" sözü aslinda Arapça olmayip Türkçeye ait bir sözdür ve M. Ö. en az 1300 yilinda Türk dilinde var olan bir sözcük idi. Her ne kadar her kes Türkçeyi talan etmis ise de Türkçe yine de en eski bir dildir.  Bu da böyle bilinmelidir.  

Yukarida verdigim Greek,  Latin, Arapca ve Ingilizce sözcüklerin Türkçeden yapilmis olmalari da bu gerçegin belgeleridir.  Aksi takdirde, Türkçe GADI, KADI, HAK, ER kavramlarini ve Türkçenin ekleri yardimi ile onlardan yapilmis Türkçe ifadeleri, sözde kendi baslarina, Türkçeden uzak olarak gelismis diller oldugu söylenen bu dillerde bulmamizin olasiligi sifir veya sifira yakindir. Fakat ne var ki baskalarinin "dilci" geçinenleri basta Türkleri ve hem de dünyayi çok etken bir  sekilde kandirmayi basarmislar ve Türk dünyasini onbin seneyi askin kökünden koparmislardir.  

Bu arada Türk dilcilerinin Türkçenin pek çok sözcügünü hep baska dillere bilinçsizce armagan etmeleri neticesi, Türkçe elbette ki yetersiz kalir ve sözde "dilcilerin" ifadeleriyle hep çesitli dillerden sözcük almis, kültürü "kisitli" olan bir ulusun dili olarak tanimlanir.  Kusura bakilmasin amma ben bu gibi ifadeleri kabul etmiyorum ve her zaman dedigim gibi Türkçenin dünyada bir "TEMEL DIL" oldugunu söylüyorum.

Diyorsunuz ki:
 

Türkçedeki kada/gada/kaza Arapçadakinden ayri kullanilmaktadirlar. örnegin "araba kazasi" yerine "araba olayi" karsiligi kullanilir. "kada bela"da olan kada "Tanri yargisi/hükmü" demektir. 

Güzel de, TANRI YARGISI da insanlar için pek fena olabilir.  Sayet TANRI yargisi "BELA" veya "KAZA" seklinde gelecekse yine Tanridan dilegimiz onun dahi olmamasidir.  Zaten Görünür gözükmez kazalar eninde sonunda hep Tanriya atfedilir.  Gerçekte çok olasilikla hata sahisin kendisine ait bir yanlis davranisin veya yanlis kararin neticesidir.  Suçu kendisi yüklenmektense TANRIYA atmak isin daha kolay tarafidir.  Bunda da görülduugü üzere "GADA", "KAZA" (BELA, ÜZÜNTÜ, vs. ) ayni anlamlari içeriyor. 

Diyorsunuz ki:
 

koduk (sipa); koyun < koy < *kodh; koç < *kot (Ing goat ile kars.); gidikla- / kidikla- / gicikla-(to tickle) ; gidis- (to itch), gicikli (hyperactive, restless), géçi / keçi anlamca hep birbiri ile iliskili olabilir, ve "kit-" = kinç- = "kes-" kökünden gelebilirler. Örnegin oglagin me'e'e'e'e'e' olarak bogumlanmis sesi gidiklanan kizenin gülmesi gibidir.


Evet burada kelimeler dis görünüs itibariyle birbirine benziyor amma kavram bakimindan çok farklidirlar. Kavram ayriliklarina bilhassa dikkat edilmelidir.  "Koduk' ve "gidik" sözcük olarak birbirine benziyorlarsa da yine de ayri kavramlarin adlaridir.  Birisi "esek" yavrusu digeri ise "keçi" yavrusudur.  Bu yaratiklar yapi bakimindan birbirinden fazlasiyla ayridirlar. 

Türkçe "GIDIKLA / KIDIKLA" ve  "GICIKLA" sözcüklerinin birbirine benzer taraflari var ise de yine birbirlerinden ayri kavramlarin adlaridirlar.  Zira karin "gidiklanir" ve o zaman gidiklanan kimsede "gülme olur".  Diger taraftan bogaz "giciklandiginda" kiside öksürme olur.  Görüldügü üzere bunlar birbirinden farkli kavramlardir.  

Ingilizce "TICKLE" sözü ise Türkçeden asirilip (usurped) ve gizlenmis bir sözcüktür.  Zira TICKLE sözcügünü "KITCLE" seklinde yazip Türkçe okudugumuzda kelimenin gerçekte Türkçe "KITIKLA" (GIDIKLA) oldugu görülür.  Dikkat edilmelidir ki sözcükteki "C" harfi sebepsiz yere "K" sesi ile seslendirilmektedir. Bu bir tesadüf olamaz. Görüldügü üzere, bu ses farkliligi Tuurkçe kaynak sözdeki "K" harfinden gelmektedir. Bu bilinçli yapilmis bir asirmadir. Bu da tekrar isbat ediyor ki birileri "Ingilizce" dilini yaparken ve ona gereken  sözcükleri üretirken Türkçe sözcük ve/veya ifadeleri alip, kirip ve yeniden düzenleyerek Ingilizceye Türkçeden kelimeler üretmislerdir.  Iste bu basit teknik bati dillerinin temel hilesidir. Görülüyor ki Bati ve Semitik diller için Türkçeden söz kaçirmak hiç bir zaman sözü edilmeyen bir sir, gizli bir adet ve el çabuklugudur. 


Ben Türkçe "koç" ile  *kot ayni oldugunu düsünmüyorum. Ayrica Ingilizce "goat" sözünün ise "*got" kökünden geldigine de inanmiyorum.  Benim bu konudaki görüsüm sudur ki bu teknik, yani "kök" kelime oldugu sanilan kelimeleri  * isareti ile belirleyip tanitmak bati dilcilerinin bati dillerinin Türkçeden yapilmis oldugu gerçegini gizlemek için uydurduklari sahte bir kavramin ifadesidir.  Buna bilhassa dikkat edilmelidir.  Bildiginiz gibi bu konuda bu forumda yüzlerce yazi yazdim.  Bu yazida verdigim örnekler de bu gerçegin belgeleridir.

Yine "geçi / keci" sözlerinin "giciklama" ile iliskisi oldugunu da sanmiyorum. Kavramlar çok ayridir. Keçinin ve/veya kuzunun "melemesi" ile "gidiklama" neticesi "gülmenin" veya "giciklama" neticesi "öksürmenin" aralarinda görüntü benzerliginden baska bir baglanti olmasa gerek.  Fakat Ingilizce ve Greekce "MELODI" sözcügü Türkçe "MELEDI" (inledi, türkü söyledi) sözünden yapilmistir diyebilirim. 

Diyorsunuz ki:
 

koduk ile koyun koy- eylem kökü ile iliskilidir ( Arapçada da dogurmak yerine koymak karsiligi kullanilr), o zaman koduk dogurduk anlaminda olan bir "koyduk"tan gelmelidir. Koymak bile anlamca "kiymak" = "kesmek", dogramak da dogmak ile iliskilidir.

Türkçe "koymak" sözü "tohum koyma" kavrami ile de ilgilidir.  Tohum konur ve ekin ekilir.  Bu bakimdan Arapcada "dogum" yerine "koymak" sözünü kullanmis olabilirler.  Fakat "KOYMAK" ile "KIYMAK" birbirinden tamamen farkli kavramlardir.  Etten "KIYMA" yapilir yani et kiyim kiyim kiyilir. Insanlara "soy kiyimi" yapilir. Fakat kiyima ugramis seyi yeniden yerine "KOYMAK" imkansizdir. 

Sayin Tisinli, iletinizle ilgili benim görüslerim bunlar.  Ümid ederim ki konu ile ilgili bazi açiklamalar getirdim.  Bati dillerinin Türkçeden yapilmis oldugu gerçegine dikkatinizi bilhassa çekmek isterim.  Bu is pek göründügü gibi degildir.


En iyi dileklerimle,

Polat Kaya



Turhan Tisinli wrote:
 

Sayin Polat Kaya bey
Arapçada iki harf var ki Araplarin kendileri bile bunlarin okunusunda birlesmemektedirler. Bunlar dad (bu yazida bunu "D" olarak simgeleyecegim), bir de dha' (ki burada Z olarak simgeleyecegim)
Misirlilar "D"ile "Z" harflerini bizim arka ünlülerle söyledigimiz "d" ile "z" gibi okurlar, yani "dar" ve "zar" sözlerimizde oldugu gibi. Irak'ta ise bunlar birbirinden ayird edilemez ve her ikisi de "dh" (Ingilizce "mother"in kalin "th"si gibi okunur.
Bizim Türkmenler Arapçada Fa:Dil olarak yazilan adi hem Fazil hem de Fadil olarak söylerler. Bu iki okunus Arapça qaDa:' (" : " uzatmasesidir, " ' " de kesme (hemze) sesidir) (= yargilamak, hüküm kesmek) sözünde de öyledir: hem kaza hem de kada (ve gada) olarak söylenir. Kazi (Islam anayasasinda yargiç) da ayni kökten. Ingilizce "alcalde" de öyle.
Türkçedeki kada/gada/kaza Arapçadakinden ayri kullanilmaktadirlar. örnegin "araba kazasi" yerine "araba olayi" karsiligi kullanilir. "kada bela"da olan kada "Tanri yargisi/hükmü" demektir. koduk (sipa); koyun < koy < *kodh; koç < *kot (Ing goat ile kars.); gidikla- / kidikla- / gicikla- (to tickle) ; gidis- (to itch), gicikli (hyperactive, restless), géçi / keçi anlamca hep birbiri ile iliskili olabilir, ve "kit-" = kinç- = "kes-" kökünden gelebilirler. Örnegin oglagin me'e'e'e'e'e' olarak bogumlanmis sesi gidiklanan kizenin gülmesi gibidir.
koduk ile koyun koy- eylem kökü ile iliskilidir ( Arapçada da dogurmak yerine koymak karsiligi kullanilr), o zaman koduk dogurduk anlaminda olan bir "koyduk"tan gelmelidir. Koymak bile anlamca "kiymak" = "kesmek", dogramak da dogmak ile iliskilidir.
Saygilarimla
Turhan Tisinli
Date: Mon, 6 Feb 2006 12:09:58 -0800 (PST)
From: Tonyukuk Kagan <tonyukuk_kagan@...>
Subject: Hun dilindeki Kut ve İng.Kid
Asya hun dilindeki Tengri Kutu Şanyü (Tanrının yeryüzündeki oğlu)ünvanındaki Kutu kelimesini Shiratoriy Tunguzcada oğul anlamına gelen Gudo kelimesiyle ilgili olduğunu düşünür.F.W.K.Müller bu kelimenin Uygur dilindeki Majeste anlamına gelen Kut ile ilişkilendirmiştir.İng. Çocuk anlamındaki Kid bununla ilişkili olabilir. İlginç bir benzerliği Türkiye Türkçesinde de görmek mümkündür. Erzurum dilinde kadınlar yaramazlıklarından bıktıkları çocukları için şöyle bir söz kullanırlar. ''Karnımdan çıkmış gada Kime gideyim imdada ''
Bu gada kelimesini bayağı bir araştırdım ama doğru dürüst bir sonuca ulaşamadım.Kimileri bu kelimenin çocuk demek olduğunu kimi ise belalı çocuk ya da bela anlamına geldiğini söylüyor.Kid kelimesi aynı zamanda keçi yavrusu(oğlak) anlamını da taşır.Anadolu da hala oğlak için kullanılan şu kelimeler bu bağlamda düşündürücüdür. Gıdik: oğlak,keçi yavrusu
Gıdıme:keçi yavrusu,(sondaki me eki havanın çıkardığı sesi ifade eder.) yani kelimenin aslı Gıdı'dır.
Bence kelime Hun dilinden İngilizceye iki anlamda (hem oğlak gidi hem de çocuk gada (bunun Hun dilinde karşılığı ne olur bilemem,belki de Kud )) geçmiş olmalıdır. İngilizler farklı anlam taşıyan bu kelimeler arasındaki sesçil benzerliği zamanla tek bir kelimeyle ifade edecek şekilde Kid kelimesine indirgemiş olmalıdırlar.Türk dillerinde Gada çocuk dışında Oğul anlamına da gelmekte midir?
__________________________________________________
Do You Yahoo!?
Tired of spam? Yahoo! Mail has the best spam protection around http://mail.yahoo.com [Non-text portions of this message have been removed]
________________________________________________________________________
________________________________________________________________________
Message: 2 Date: Tue, 07 Feb 2006 10:18:27 -0500
From: Polat Kaya <tntr@...>
Subject: Re: Hun dilindeki Kut ve İng.Kid
Tonyukuk Kagan Bey,
Merhaba. Türkçenin Dogu Anadolu agzinda GEDE erkek çocuk (oglan) ve genc erkek anlamindadir. GADA ise bildigim kadariyla, "hastalik, kötülük, kaza, bela, keder, üzüntü" gibi anlamli bir sözcük olup olasilikla "zalimlik" kavrami ile de iliskilidir. Kars ve köylerinde "Allah insani GADADAN BELADAN KORUSUN" seklinde derler. Bu sözün diger bir sekli "Allah insani GÖRÜNMEZ KAZADAN BELADAN KORUSUN" seklinedir. Bu degimdeki KAZA ve onun beraberinde getirdigi kötülükler birinci deyisteki "GADA" karsiligi olmalidir. Baska bir bir deyimde sevgi isareti olarak "GADANI ALAYIM" denir ki bu deyimde "SANA GELEN KÖTÜLÜKLER, DERT, KEDER, VS. BANA GELSIN" anlamindadir. Diger taraftan "GADAMI ALASIN" seklinde söylendiginde bu bir beddua deyimi oluyor. Bunda da "sözü söyleyenin basina gelebilecek kötülüklerin beddua edilen kisiye gitmesi dileginde bulunulmaktadir.
GADA sözü ile ilgili olarak aklima GADDAR ( zalim, zorba) ve GADDARLIK sözleri gelmektedir. GADDAR kimse herhalde insana "GADA" getiren bir kimse olsa gerek. Bu iki sözcügün "GADA" ile ilgisi oldugu görüsündeyim. Sizin verdiginiz örnekde:
''Karnımdan çıkmış gada Kime gideyim imdada ''
Bu degimde GADA olasilikla iki anlami içermektedir. Birincisinde "GEDE" yani "oglan çocuk" anlamindadir ki anadan dogan odur. Yani dogumla dünyaya gelen bir "GEDE" dir. Elbette ki dogumla beraber çocugun anneye getirdigi bir sürü bas agritici sorumluluklar vardir ki onlar da anne için birer "GADA" (kötülük, sikinti, keder, üzüntü) kaynagidir. Bu sebeple anne birilerinden yardim istiyor.
Türkçe "GEDE" sözüyle ilgili olarak Bilgamesh Part-3 baslikli yazimda, http://groups.yahoo.com/group/Polat_Kaya/message/321, ENGIDU adindan bahsederken Ingilizce olarak sunlari yazmistim:
***
The name ENGIDU (ENKIDU):
The name ENGIDU (ENKIU) represents a young man in the Sumerian epic story of Bilgamesh. The following is a description of him as written by N. K. Sandars in his book. He writes: [26]
"So the goddess (Aruru) conceived an image of her mind, and it was of the stuff of Anu of the firmament. She dipped her hands in water and pinched off clay, she let it fall in the wilderness, and noble ENKIDU was created. There was virtue in him of the god of war, of Ninurta himself. His body was rough, he had long hair like a woman's; it waved like the hair of Nisaba, the goddess of corn. His body was covered with matted hair like Samuqan's, the god of cattle. He was innocent of mankind; he knew nothing of the cultivated land.
Enkidu ate grass in the hills with the gazelle and jostled with wild beasts at the water-holes; he had joy of the water with the herds of wild game."
Similarly Will Durant writes: [27]
"Aruru kneads a bit of clay, spits upon it, and moulds from it the satyr Engidu, a man with the strength of a boar, the mane of a lion, and the speed of a bird. Engidu does not care for the society of men, but turns and lives with the animals". These descriptions of ENGIDU (ENKIDU) actually represent the young peasant boys of the village. At a young age village boys were asked to attend lambs and goats in the nearby fields, and later on as they grew older they would work in all kinds of hard work that village life required of them. By the time they were teenagers, they were well developed and powerful. They would tend herds of sheep, cattle and horses, and thus become extremely familiar with them. Young boys in the village were called by the Turkish name "GEDE" (GIDE, GEDA, OLA, OGLAN, ÇOCUK). Hence the name ENGIDU personifies a young man of the village. This we will see below when we analyse the name ENGIDU.
Encyclopaedia Britannica World Language Dictionary defines the term "satyr" as: [28] "In Greek mythology, a woodland deity in human form, having pointed ears, pug nose, short tail and budding horns, and of wanton nature." The mythological Satyr is an imaginary being combining man and goat features.
Interestingly, the Turkish word "OGLAK" maning "kid" or "young goat" is similar to the word "OGLAN" meaning "boy". Additionally in Turkish, the word "GIDIK", or in short "GIDI", also means "kid", that is, the "baby goat". These similarities in the Turkish names for "young boy" and "young goat" could have been the reason for the ancient Greeks to come up with the mythologic name "Satyr" as defined above which is really a putdown expression against the ancient Turanians.
It is important to note here that the English term "KID", meaning both "baby goat" and "child", has the features of these Turkish words, that is, "GIDIK" (GIDI) meaning "baby goat" and "GEDE" meaning "young boy". Hence this English term too has been usurped from Turkish and Sumerian.
With this backgrond information let us now turn to the name ENGIDU (ENKIDU).
The so-called Sumerian name "ENGIDU' is made from two parts. Namely: "EN + GIDU" which are respectively Turkish "HAN" meaning "lord" and "GEDE" (GIDE, GEDA) meaning "boy". Thus the name ENGIDU means "Lord Boy". Parallel to this expression there is the Turkish saying "GENÇLIK HANLIKTIR" (GENÇLIK SULTANLIKTIR) meaning "one is a lord in his/her youth". Thus Sumerian ENGIDU is a form of the Turkish expression "HAN GEDE" meaning "Lord Boy". Linguists should be able to see how this Turkish expression "HAN GEDE" can be reduced to Sumerian "ENGIDU".
In the epic story of Bilgamesh ("Gilgamesh") ENGIDU (ENKIDU) becomes the closest friend of Bilgamesh which is a true statement because "man" and his "knowledge" are always together and are "closests of friends". Additionally while man, as represented by "ENGIDU", is "mortal" and eventually dies away, his knowledge is passed on to others. Hence it is in a way "immortal" and stays with the rest of the living men almost forever. This "immortallity" of knowledge gives a divine quality to itself.
Thus from all of this it is clear that the Sumerian name ENGIDU (ENKIDU) is also a Turkish based name used as a character name in the Sumerian "BILGAMESH" epic story. Evidently the name "GILGAMESH" was an altered and disguised form of the Turkish expression "BILGAMESH" or "AGILGAMESH". These two words can be changed into "GILGAMESH" by replacing the letter "B" with "G" in the first case, or by dropping front vowel "A" in the second one. 
Görüldügü üzere bu yazida Ingilizce "KID" sözünün Türkçe "GIGIK" ve "GEDE" sözlerinden kaynaklandigini da isaretlemistim.
Esenlikler dilegimle,
Polat Kaya
Tonyukuk Kagan wrote:
Asya hun dilindeki Tengri Kutu Şanyü (Tanrının yeryüzündeki oğlu)ünvanındaki Kutu kelimesini Shiratoriy Tunguzcada oğul anlamına gelen Gudo kelimesiyle ilgili olduğunu düşünür.F.W.K.Müller bu kelimenin Uygur dilindeki Majeste anlamına gelen Kut ile ilişkilendirmiştir.İng. Çocuk anlamındaki Kid bununla ilişkili olabilir. İlginç bir benzerliği Türkiye Türkçesinde de görmek mümkündür. Erzurum dilinde kadınlar yaramazlıklarından bıktıkları çocukları için şöyle bir söz kullanırlar. ''Karnımdan çıkmış gada Kime gideyim imdada ''
Bu gada kelimesini bayağı bir araştırdım ama doğru dürüst bir sonuca ulaşamadım.Kimileri bu kelimenin çocuk demek olduğunu kimi ise belalı çocuk ya da bela anlamına geldiğini söylüyor.Kid kelimesi aynı zamanda keçi yavrusu(oğlak) anlamını da taşır.Anadolu da hala oğlak için kullanılan şu kelimeler bu bağlamda düşündürücüdür. Gıdik: oğlak,keçi yavrusu
Gıdıme:keçi yavrusu,(sondaki me eki havanın çıkardığı sesi ifade eder.) yani kelimenin aslı Gıdı'dır.
Bence kelime Hun dilinden İngilizceye iki anlamda (hem oğlak gidi hem de çocuk gada (bunun Hun dilinde karşılığı ne olur bilemem,belki de Kud )) geçmiş olmalıdır. İngilizler farklı anlam taşıyan bu kelimeler arasındaki sesçil benzerliği zamanla tek bir kelimeyle ifade edecek şekilde Kid kelimesine indirgemiş olmalıdırlar.Türk dillerinde Gada çocuk dışında Oğul anlamına da gelmekte midir?