Nostratic Sözcügünün ad-olgusu hakkinda: Bildiri-2 823


--- In b_c_n@y..., "allingus" <allingus@...> wrote:

----- Original Message -----
From: Polat Kaya
To: allingus
Sent: Thursday, May 02, 2002 2:46 AM

Subject: Nostratic Sözcügünün ad-olgusu hakkinda: Bildiri-2



Sayin [biz_cevirmenlere_nooluyor] Grup Üyeleri,

Hepinize selam ve saygilar. Öncelikle, Bildiri-1 yazim hakkinda has
ve hos görüslerini bildiren bütün dostlara en içten tesekkürlerimi
sunarim. Hepiniz sagolun.

Her birinizin ilginç olan yazilarinizi izlemek güzel bir sey, fakat
benim için onlara zamanli yanit verebilmek oldukca zor. Bu sebeple
benim yanitlarimi daha aralikli iletilerimde ve belki de sizinkilere
kiyasla biraz uzunca yazilarlarimda bulacaksiniz. Ümid ederim ki bu
sizlere bir sorun yaratmaz.

Bildiri-1 de demistim: "Eski Tur/Türk dünyasinin yaratmis oldugu çok
muhtesem bir dünya medeniyetinin dini, dili, kültürü ve insanini hedef
alan oyunlar oynandigi" ifadelerimi uzun yazimin içinde pek çok yere
serpistirmistim. Bu konuda ki görüsümde pek bir degisme yoktur.
Haluk Berkmen Bey kardesimiz benim bu görüslerime dokunarak, asagida
tanimladigim yazilariyla dediler ki:


Subject: [biz_cevirmenlere_nooluyor] Gunes Dil Kurami (aciklama VII)
Date: Sat, 20 Apr 2002 08:13:44 +0100
From: "Berkmen" <haluk@t...>
Reply-To: biz_cevirmenlere_nooluyor@y...
To: <biz_cevirmenlere_nooluyor@y...>


Sayin Uyeler,

Sayin Polat Kaya'nin yollamis oldugu uzun yaziyi zevkle okudum.
Gercekten de cok dogru noktalara deginmis. Proto-Turk (Tur) kulturu ve
dili ile ilgili birkac noktayi biraz acmak istiyorum.

Turkceden bircok dile gecmis sozcukler var, bu kesin. Acaba dilciler
bu
gercegi neden kabul etmek istemiyorlar? Bunun bircok nedenleri var,
sirasiyla:

1) Turkceden diger dillere gecmis sozcukler sadece
yuzeysel sozcukler
olsalar kabul edebilirler zira her dil birbirinden etkilenmistir ve
sozcukler almistir. Mesela Turkcede 'radio', 'asansor', 'televizyon'
gibi
odunc alinmis sozcukler vardir. Bunlar 'yuzeysel' sozcukler gurubuna
girer.
Oysaki Turkceden diger dillere gecmis sozcukler cok daha temel
kavramlar
iceren sozcuklerdir. Ornek olarak su, ak (akmak islevi), kur (kurmak
islevi), ata, ok, kos, ac, as (ashmak), gun, tepe,vs..... gibi 'temel'
kavramlar iceren sozcukler. Bu sozcukler odunc alinacak sozcukler
degildir
zira gundelik hayatin parcasidirlar. Temel kelimelerden yoksun bir
dile
'dil' demek zordur. Olsa olsa bir ilkel ve yerel lehce denilebilir. Bu
gercegi de diger milletlerin dilcileri asla kabul etmezler.

2) Temel sozcukleri odunc alan dil kendi telaffuzu
(konusma tarzi) ile
aldigi bu sozcukleri degistirecek ve nesiller gectikce 'kok' sozcukler
taninmaz hale gelecektir. Bu olgu icin bir "conspiracy theory" (komplo
teorisi) gelistirmeye gerek yoktur. Olay kendiliginden ve uzun yillar
hatta
bin yillar icinde gelismistir. Son derece dogaldir. Dogal olmayan
kendine
'dil bilgini' sifatini layik goren sahislarin bu 'kok' sozcuklere
inmek ve
ortaya cikarmak istemeyisleri veya cikarmaktan korkmalaridir. Daha
once de belirttigim gibi bu bir oz guven meselesidir. Bu oz guvene
sahip Kazim
Mirsan, Polat Kaya ve Selahi Diker gibi degerli sahislari kutlamak
gerekir."

Aziz Kardesim Haluk Beyin bu güzel sözlerini saygi ile karsiliyorum.
Yalniz kendinden ayrildigim bir hususu da tekrar belirtmek isterim.
Söyle ki:

a) "Benim görüsümde, sözde Hint-Avrupa dilleri pek sanildigi ve
satildigi kadar uzun bir geçmise sahip diller degildirler. Bu diller
Türkçeyi konusan çok usta dil bilimcileri, çok olasilikla din
adamlari, tarafindan eski ve çagdas Türk dünyasinin dili olan
Türkçenin sözcük ve deyimlerini bilinçli olarak kirip (anagrammatize)
gelistirdikleri dillerdir. Bu kirma ve yeni sözcük gelistirme çok
olasilikla günümüzde dahi devam etmektedir. Kanimca, Türkçe "kaynak
dil malzemesi olarak kullanilmistir". Elbetteki bunu dilciler ortaya
çikip itiraf etmezler. Bunu yapmazlar: a) olasilikla gerçek durumu
bilmiyorlardir. Bu takdirde arastirmalarinda yanlis yolda olmakla
beraber samimi olduklari söylenebilir; b) yanlis yönlendirilmislerdir
ki bu taktir de yine de hos görülebilinir; c) yanlis bilgiyi bilinçli
olarak tagitmaktadirlar ki bu takdirde elbetteki hos karsilanamazlar.

b) Temel sözcüklerin zaman içinde gelismeleri, "Son derece dogal
olan" sözcükler içindeki "ünlülerin" agiza göre degismesidir.
Ünsüzler sözcügün "iskeletini teskil etmeleri bakimindan" pek fazla
bir degisime ugramazlar. Ugrasalar bile ancak T nin D'ye veya tersi,
B nin P'ye veya tersi, S nin Sh ye veya tersi gibi degisimlerin olmasi
dogaldir. Bunlarin disinda bir Türkçe deyimin (phrase) içindeki
hecelerin ve/veya ünsüzlerin yeni bir sözcük içinde serpilmiscesine
yerlesmesi ve anlamlarinin hem Türkçede ve hem de yeni üretilmis
sözcükte ayni kalmasi ancak insan eliyle ve bilinçli sekilde
yerlestirilmekle olabilir. Baska türlü dogal gelismelerle ve
tesadüflerin neticesi olarak "olasilik teorilerile" izah edilir
taraflari yoktur.

c) Herhangi bir dilin sözcükleri ait oldugu "kültürün çesitli
yönlerini ifade eden, geçmiste bir zaman kesimi içinde kültürü
tanimlayan deyimlerdir". Dili onu gelistiren kültürden ayirmak
imkânsiz gibidir. Dolayisiyle dili iyi bilmek ve anlamak için kültürü
de çok iyi bilmek gerekir.

d) Haluk Beyin deyimiyle: "Temel sozcukleri odunc alan dil kendi
telaffuzu (konusma tarzi) ile aldigi bu sozcukleri degistirecek ve
nesiller gectikce 'kok' sozcukler taninmaz hale gelecektir. Bu olgu
icin bir "conspiracy theory" (komplo teorisi) gelistirmeye gerek
yoktur. Olay kendiliginden ve uzun yillar hatta bin yillar icinde
gelismistir. Son derece dogaldir" seklindeki ifadelerine istirak
edebilirim ancak "temel sözcükler konusunda". Halbuki, örnegin,
Hint-Avrupa dillerini dogal bir sekilde gelismis diller olarak
görmüyorum. Arastirmalarimdan çikan sonuç bambaskadir. Üstelik bu
diller temel olmayan binlerce çok karisik yapida sözcüklerle doludur.
Benim görüsüm sudur ki bunlarin büyük bir çogunlugu Türkçeden, bir
terzinin herhangi bir kumastan çesit çesit elbise yaptigi gibi,
yapilmis sözcüklerdir. Ve iddia edildigi gibi bu diller pek te
"binlerce sene geriye giden" bir ömüre sahip degildirler. Gerek
Grekçe ve Latince ve gerekse diger Hint-Avrupa dilleri yapmaca diller
olup bazi kimseler bunun bilincindedirler.

e) Demir Göknel Bey kardesimle de özel olarak paylastigim su kelimeyi
örnek olarak yeniden dikkatinize sunmak isterim:

Örnek sözcük MILLENNIUM sözcügüdür. Ancyclopaedia Britannica World
Languages Dictionary (1963) bu sözcügün "New Latin" oldugunu ve
Latince "mille" = thousand + "annus" = year diye tanimliyor. Yani
"Bin Yil" lik bir süre oldugunu söylüyor. Sîmdi lütfen benim su
açiklamama bir bakalim:

MILLENNIUM: "bin yillik bir zaman süresini" tanimlayan bir addir ve
bence Türkçe bir deyimden kirilarak yeniden düzenlenmistir. Sözcük
"m-ille-n-ni-um" seklinde parçalarina ayrilip incelendiginde sunlarla
karsilasiyoruz. Sözcük iki M, iki I, iki L, iki N , bir E ve bir de U
harflerinden yapilmis MILLENNIUM seklinde bir sözcük. Kelimenin
yapisinda harflerin dizilis sirasi da verildigi gibi belli.

Bu böyle olmasina karsin, ben diyorum ki bu Latince sözün asli bir
Türkçe deyimdir. Sözcügün harflerini yeniden düzenledigimiz de söyle
bir Türkçe deyim karsimiza çikiyor: "MIN-ILLE-aN-UM". Bu çok ilginç
bir Türkçe ifadedir. Zira deyim Dogu Anadolu ve Azerbaycan
Türkçesinde olup "BIN-YILLI-ZAMAN-IM" diyor ki bu da zaten MILLENNIUM
sözünün tanimlamasidir. Bu Türkçe deyimde MIN sözü "bin" (1000), ILLE
sözü Türkçe "ILLI/YILLI" deyimi ve "AN'UM" sözü ise "ZAMANIM"
anlamindadir. Böylece bu Türkce tanimlama konu zaman süresi için "BEN
BIN YILLI ZAMANIM" diyor.

Dikkat edersek iki deyim ayni anlamda oldugu halde ve ayni harfleri
içerdigi halde kelime içindeki harflerin yerleri baska baskadir. Ilk
hamlede sunu belirtmeliyiz: "MIN-ILLE-aN-UM" Türkçe bir cümledir.
MILLENNIUM ise Latince bir sözcük oldugu söylenmektedir. Türkçe
ifadedeki harf dagilimi ile Latince sözcükteki harf dagilimi
tesadüflerin neticesi, yahut dillerin dogal gelismesi oldugu
iddiasiyla, bence, izah edilemez. Bu sebepledir ki ben MILLENNIUM
sözcügünün Türkçe "MIN ILLI AN'UM" deyiminden, Türkçeyi çok iyi bilen
birileri tarafindan bilinçli olarak onu kirip ve yeniden düzenledikten
sonra bütün sözcükleri birbirine ekleyip hiç te Türkçe olmayan bir
sözcük yapmasi neticesinde elde ettigini iddia ediyorum. Temenni
ederim ki dilciler bu dagilimi izah edebilirler.


f) Haluk Beyin "Ilginç Bir Yorum" baslikli yazisi bu bakimdan çok
ilginç. Haluk Bey söyle yazmis:

Subject: [biz_cevirmenlere_nooluyor] Ilginc bir yorum
Date: Wed, 1 May 2002 06:59:25 +0100
From: "Berkmen" <haluk@t...>
Reply-To: biz_cevirmenlere_nooluyor@y...
To: <biz_cevirmenlere_nooluyor@y...>

Sayin Uyeler,

Size Amerikan Bilim Akademisi yayini olan ve asagida bazi ilginc
paragraflarini aktardigim makaleden soz etmek istiyorum. Daha once
ozetini
yolladigim makale bir genetik arastirma. Y kromozomu (erkekte olan)
uzerinde yapilan calisma insanlarin degisik donemlerde Orta Asyadan
dunyanin dort bir yanina yayildiklarini kanitliyor. Ancak dil
guruplari ile bu sonucu bagdastirmaya kalktiklarinda yeniden kendi
tarafgir goruslerini ileri
suruyorlar. Bu kadar ciddi bir calismanin bu turden tuhaf sonuclar
cikarmasi
hayret vericidir. Yorumunu size birakiyorum.
>
>
> Proc. Natl. Acad. Sci. USA, Vol. 98, Issue 18, 10244-10249, August
28,
2001

> The Eurasian Heartland

>" The current distribution of the M17 haplotype is likely to
represent
> traces of an ancient population migration originating in southern
> Russia/Ukraine, where M17 is found at high frequency (>50%). It is
> possible that the domestication of the horse in this region around
3,000
> B.C. may have driven the migration (27). The distribution and age
of M17
> in Europe (17) and Central/Southern Asia is consistent with the
inferred
> movements of these people, who left a clear pattern of
archaeological
> remains known as the Kurgan culture, and are thought to have spoken
an
> early Indo-European language".

Bu garip yorumlama da gösteriyor ki Avrupali Avrupada binlerce sene
yasamis yerli Tur/Türk insaninin varligini hiçe saymakta ve her tasin
altindan çikana pesinen bir "Indo-European" damgasi vurmaktadir. Sanki
baska hiçbir seçenek yokmus gibi. Iyi bilinmesi gerekir ki KURGAN
sözcügü Türkçeye ve kurgan kültürü de Türklere ait bir kültürdür.
Ölülerini kurganlara gömmek ve ölü ile beraber baska insan, at, diger
hayvanlar, ve degerli esyalar gömmek eski Tur/Türk dünyasinin
töreleridir. Bunlari dilciler, tarihciler ve arastiricilar nedense göz
ardi etmekteler? Kurgan sözü ve Kurgan kültürü Türklerin atalarina ait
olduguna göre kurganlarin içinden çikan insan kalintilarinin da yine
Tur/Türk insanina ait olmasi çok dogaldir.

g) Kamil Kartal Bey "Nostratic" sözcügünün etimolojisi ile ilgili bir
soru yönelmisti. Bu iletimde bu sözcükle ilgili yazimi bulacaksiniz.

Saygilarimla,

Polat Kaya




"NOSTRATIC" SÖZCÜGÜNÜN AD-OLGUSU (ETIM-OLOJISI) HAKKINDA


Yazan: POLAT KAYA

1. GIRIS

1.1) Bu yazi Latince NOSTRATIC sözcügünün etimolojisi ("ad-olgusu")
ile ilgilidir. Bilindigi üzere, bir grup dilciler NOSTRATIC sözcügünü
günümüzde var olan çok çesitli dillere "bir-ata" veya "bir-ana" rolu
oynayabilecek çok eski bir dile, 12,000-15,000 sene evvelinde var
oldugu sanilan bir dile, ad olarak verilmesini teklif etmektedirler.
Bunun yaninda, yine ayni maksatla fakat daha kapsamli ad olarak
verilmesi düsünülen baska bir ad da AUSTRIC sözcügüdür. Bu konuda,
açiklamalar yapan bir yaziyi Rick Mc Callister adli yazar

http://www.muw.edu/~rmccalli/NostraticFAQs.html

web adresinde vermistir.

1.2) Benim bu konuda ilk hamlede aklima gelen husus sudur: "Butün
dillere "bir-ata" olabilecek geçmisteki bir dile bu NOSTRATIC adini
seçenler acaba neye dayanarak bu adi koydular? Neden baska bir ad
degil de "Nostratic" bu konuya uygun bir ad olabiliyor mus? Yoksa
birilerinin bildigi gizli kalmis bazi bilgiler mi var ki bazi dilciler
o bilgilerin isigi altinda bu adin en uygun ad olacagini "bilimsellik"
kisvesi altinda ortaya atiyorlar? Unutulmamalidir ki GENESIS 11 "bütün
dünyada konusulan tek bir dil vardi ve gidip bu tek dili öyle bozalim
ki onu konusanlar bir daha biribirlerini anlayamasinlar" seklinde bir
açiklamada bulunuyor. Bu bazi gruplara üstü kapali verilmis bir
dinsel emir olsa gerek. Simdiye kadar da hep bu dinsel emirin
istedigi yerine getirilmistir göruuntüsü vardir. Her ne kadar bu tek
dilin kimligi açiklanmamissa da, benim arastirmalarimin isigi altinda
ve bana göre, bu tek dil Türkçden baska bir dil degildir. Zira en geç
M. Ö. birinci bin yilin sonlarina kadar dünyada eski Tur/Türk
dünyasinin evrensel bir sekilde tapilan üçlü
Gök-Ata-Tanri/Gün-Tanri-/Ay-Tanri'a dini yaninda yine ayni Tur/Türk
dünyasinin dili olan Türkçenin de çok yaygin kousulan bir dil oldugunu
gösteren pek çok deliller vardir. Burada bazi örnekler vermeyi uygun
görüyorum.

1.3) Örnegin Büyük Iskenderin harb zamaninde bindigi atinin adi
"boa/boga-kafalu" anlaminda "Bucephalus" (Grekce "boukefalos" (Bull
headed)) imis (EBWLD. 1963, Vol. 1, p. 173). Atina ad olarak Türkçe
"Buga-Kafalu" diyen bu kisinin kendisinin Türkçeyi bilmemesi
imkânsizdir. Görüldügü üzere bu ad her haliyle yüzdeyüz Türkçedir.
Üstelik "Bukephalus" seklinde Greklere maledilen bu sözcügün hiç te
Greek olmadigi ve Türkçeden alindigi da gün gibi asikardir (zaman: M.
Ö. 330 civari).

1.4) ALEXANDER

Bunun gibi ALEXANDER ve ISKENDER adlari da bu kumandani yüceltici
mahiyette Türk dilinde ve eski Tur/Türk törelerine göre düzenlenmis
unvanlardir. ALEXANDER adi "AL-EX-AN-DER" < "AL-EKuS-AN-DER" seklinde
bakildiginda, adin birden fazla anlamda oldugu izlenebiliyor:

a) "AL-EKuS-AN-DER" eski Türkçenin "AL-OKuS-AN-DER" deyimi oluyor ki
bunun günümüz Türkçesi ile anlami "Al-Okuz Gök-dur" oluyor. Bu deyim
içinde, "Al-Ekus/Okuz" günesin (kendisine tapilan Gün-TanrI) adidir.
Iskender kendini günese benzettigi gibi ayni zamanda benzetme (mecaz)
yoluyla kendisinin "AN/Gök" oldugunu da söylüyor. Gökten daha büyük
bir sey olmadigina göre kendisinin ne kadar "büyük" oldugu ifade
ediliyor. Büyük bir cografyayi alip "Grekleri" Hindustan'a kadar
tasidigina göre, "Büyük Iskender" adinin anlamini "Alexander" adinda
da tasiyor.

Eski Tur/Türk dünyasi, ki Masar/Misir buna dahildi, törelerine göre
bütün hakanlar Gök-Tanri Günesi ve onun özelliklerini kendilerine
ünvan alirlardi ve böylece kendilerini yer yüzünde Gök-Tanrinin
temsilcisi ilan ederlerdi. Büyük Iskender de ayni sekilde davranmis ve
kendisine Türkün Gök-Tanrisi OGUZ'un simgesi olan "OKUS" u ad olarak
almistir. Böylece, ALEXANDER adi aslinda "Gök-Al-Okus-dur" Türkçe
deyiminin degistirilmis ve Türkçeden uzaklastirilmis halidir.
Kendisinden sonra, bir "pagan" olan Roma Imparatoru Augustus da
"OGUS-ATA-US" (Akil-Ogus-Ata) deyimi ile adini yine Türkçeden
almistir.

b) "AL-EKuS-AN-DER" Türkçenin "AL-OKuS-hAN-DER" deyimidir ki yine bu
haliyle Alexander kendini Türk dünyasinin Gök-Tanrisinin (günesin) adi
olan AL-OGUZ-HAN adini kendine ünvan alarak aliyor ve kendini yine
Gök-Tanri, Günes, Ay seklinde ilan ediyor. AL sözü Türkçe "kirmizi"
renk anlaminda olup, Türkçe "MOR" sözü gibi, Günesin baska bir adidir.
Osmanlilar da kendilerine AL-OSMAN (AL-OGUS-MAN anlaminda) derlerdi.


2) ISKENDER

ISKENDER adi da bu dediklerimizi teyid ediyor. Söyle ki: ISKENDER <
"IS-KEN-DER" seklinde incelendiginde Türkçenin "I-aS-KÜN-DÜR" ("Bir
essiz Gün'dür" anlaminda) yahut "AS-KÜN-DÜR" ("Essiz Gün'dür"
anlaminda) deyimleri oldugu görülüyor. KAN/KEN/KIN/KUN/KÜN sözcükleri
Türkçe "GÜN" sözünün degisik sekilleridir. Bu Türkçe ünvan da yine
Büyük Iskender'i "günes'e" benzetiyor, yani onu Gök-Tanriya
yüceltiyor. Görülüyor ki ALEXANDER ve ISKENDER adlarinin ikisi de
Türkçe deyimler olup Gök-Tanri Günesi iki ayri sekilde Türkçe olarak
tanimliyorlar. Kendilerini "ULU" gören bu ve bunun gibi diger kisilere
ad ve unvan yapiminda kullanilan Türkçenin bu maksatla
kullanilabilmesi için genis bir cografyada yaygin konusulan bir dil
olmasi gerekir. Diger taraftan bu kadar karisik bir Türkçe ünvani
kendine ad alan kisinin Türkçe bilmemesi de imkânsizdir.

Burada sunu da hatirlatmak yerinde olur ki Büyük Iskender ile baslayan
Asyanin elegeçirilmesi ile Greklere eski Türk dünyasinin tahrip
edilmesi firsati çikmistir. Büyük Iskender'in ölümünden sonra
Güneydogu anadoluda kurulan Grek kiralliklari Türk dilinde tanimlanmis
olan pek çok sözcügü degistirmisler ve eski Türk dünyasinin kültürünü
yagma etmislerdir.

Bu arada "CULTURE" (Latince "cultura", Greek ve Germanic "culture")
sözü de Türkçenin "KÜL-TURA/TORA/TÖRE" deyiminden kaynaklanmakta ve
böylece "culture" sözü "essiz-töre", "ünlü töre" anlamindadir. Eski
Türkçede "Kül" sözü "sanli", "söhretli", "bilinen", "taninmis"
anlamlarinda olan bir deyimdir, "Kül-Tekin" adinda oldugu gibi.


3) BUCENTAUR

Yine Greek ve Romalilarin mitolojisine göre, BUCENTAUR sözcügü ile
gövdesi "bua/boa/boga" gövdesi ve gögsü, iki kolu ve basi insan
biciminde olan garib bir yaratik tanimlanmaktadir (EBWLD, 1963, Vol.
1, p. 173). Grekce diye bilinen bu sözcük, gerçekte Türkçenin
"BUA-KEN-TUR" (BOGA KÜN-TUR) deyiminden baska bir sey olmayip eski
Tur/Türk dünyasinin dininde Gök-Tanri'yi (ATA-Tanri, Gün-Tanri,
Ay-Tanri) temsil eden OGUZ/OKUZ'u tanimlamaktadir. Oguz-Kagan'in
hayvan simgesi "OKUZ" idi ki bu ad OGUZ adiyla ayni seslidir. Böylece
Oguz-Kagan ve onunla ilgili Türk efsaneleri Grekler ve Latinlerce
bilindigi gibi Türkçe "okuz/öküz" ve "boa/boga" adlari da
biliniyordu.


4) CENTAUR

Ayrica, Grek efsanesinde CENTAUR diye, gövdesi "AT" gövdesi, ve gögsü,
kollari ve basi insan olan garib bir yaratik daha tanimlanmaktadir.
Yine bu sözcükte de Türkçenin: a) "KUN-TUR-A" (Gün ve Ata-Tanri O); b)
"KUN-TUR-A" (Kün'tur-o); c) KUN-TURA" (Gün ve Ay O); d) "KÜN-aTA-U-eR"
(Gün-Ata O ER); e) "KÜN-AT-U-eR" (GÜN At O eR) deyimleri vardir ki
Greklerin CENTAUR dedikleri hayali yaratik ta bu Türkçe deyimlerin AT
ve ATA ile ilgili olanlarin sekillendirilmis halidir, (EBWLD, 1963,
Vol. 1, p. 215). Burada da Türkçenin "at" ve "ata" sözcüklerinin
Grekler ve Romalilar tarafindan bilindigi asikardir.

Eski Türk dünyasinin efsanelerinde GÜN ve AY birer kutsal gök
atlaridir. Gün/Günes AK-AT'tir, AL-AT'tir, KOR-AT'tir ve günümüzde
sik sik kullanilan "KIR-AT'tir. Türk dünyasinin KOR/KÖR-OGLU ve onun
KIRATI ile ilgili "KÖROGLU" adli efsanevi destan eski Türk dünyasinin
Gök-Tanri hakkinda gelistirdigi ve göksel varliklari masalda
insanlastirilmis kahramanlar olarak gösteren bir Türk destanidir.
Yine eski Türk törelerinde, AY mecazi anlamda "ALA-AT'tir",
"APALACA-AT'tir" ve OGUZ-KAGAN'in "APALACA AYGIRI" dir. Bati dillerine
bu Türkçe at adi "Appaloosa" seklinde geçmistir. Greklerin Pegasus
diye adlandirdiklari "kanatli" göte uçan "ak at" eski Türkçenin
"aPe-EGAS-US" ("US Oguz-Apa" yahut "Bir/Essiz Oguz-Apa) anlaminda
Türkçe deyimden yapilmis bir at adi olup Günes Oguz'u temsil eder.


5) CERBERUS

CERBERUS Grek ve Roman mitolojisinde (EBWLD, 1963, Vol. 1, p. 217),
"cehennemin kapisini bekleyen üç basli bir köpek olarak gösterilen
garib bir yaratigi tanimlamaktadir. Bu temsili resimde, ortada ki bas
daha çok insan basini andirir bir sekilde ve bir gözü kör olarak
tanitilmaktadir. Bu sözcükte de CERBERUS Türkçenin "KOR/KÖR-BIR-US
(OGUZ)" deyiminin degistirilmis sekli olup bu sözcük ile tanimlanan
garibe eski Tur/Türk dünyasinin Gök-Tanrisidir. Grek dünyasi bu
benzetme ile, Türk dünyasinin tanrisini küçültmekten ve karalamaktan
kendisini alamamistir. Bu tanimlamada da Türkçenin "KOR", "KÖR",
"BIR", ve "US" (akil) sözcüklerinin hem Grek ve hem de diger Avrupa
bölgelerinde en inceliklerine kadar bilindigi bellidir.

Olasilikla bütün bu mitolojik tanimlamalar, eski Tur/Türk dünyasinin
gelistirilip bir dünya dini haline getirdigi
Gök-Ata-Tanri/Gün-Tanri/Ay-Tanri üçlü gök-dini kavramini karalamak,
geçersiz ve tutarsiz oldugu görüntüsünü halka asilayarak onu tahrip
etmek gayretleridir. Bütün bunlari söylememdeki maksadim M.Ö. birinci
bin yilda Avrupanin her yaninda Türkce dil konusan Tur/Türk
halklarinin var oldugunu isaretlemek içindir. Zira, NOSTRATIC ve/veya
AUSTRIC deyimleri bu Tur/Türk insanlari ile çok yakindan ilgilidir.


6. NOSTRATIC

6.1) Çagdas dilciler tarafindan o eski zamanlarda konusulan tek dilin
TÜRKÇE oldugunu söylemek yerine, o eski dile NOSTRATIC adini
vermeleri, eski dünyanin "TÜRKÇE" konustugu gerçegini iyice silmek
demektir. Böylece hem binlerce sene öncesinden gelistirilmis TUR/TURK
medeniyeti ve de onun dili olan"TUR DILI" tarihin karanliklarina daha
da gömülmüs olacak ve hem de bu eski ana/ata dilin, yani Türkçenin
yeni adi, Greek dili gibi, aslinda Türkçeden kirilarak yapilmis yapay
bir dil olan LATINCE'ye mal edilmis olacak. Bu sekilde dünyaya dil,
din ve medeniyet vermis olan eski Tur/Türk insaninin gelistirdigi
medeniyet tahrip ve talan edildigi gibi hem de TUR adi tarihten iyice
silinmis olacak. Çagdas "uygar" insanlik bir kadirsinaslik yapip
onlarin TUR adini dahi dogru olarak anmayacak. Bravo uygarliga!


6.2) NOSTRATIC sözcügünün etimolojisi hakkindaki görüsüm söyledir:
Her seyden önce, bu adi kullananlarca NOSTRATIC sözcügü ile eskiden
var olan ve halen yasamayan, tarihe karismis, dünyanin her tarafinda
yasamis ve dilini zamanimizin dillerine temel yapmis "etnik bir insan
grubu" kastedilmektedir. Nedense, bu insanlarin kimliginin Latince
"noster", "nostra", "nostrum", "nostri", "nostras", "nostratis" ve
"nostratic" gibi deyimlerle tanimlanabilinecegi görüntüsü veriliyor.
Bu Latince sözcükler hep birbirleriyle dil akrabaligi içinde
olduklarindan, bence, "nostratic" hakkinda bilgi edinebilmek için bu
sözcükleri de gözden geçirmek gerekir. Fakat onlara geçmeden önce
açiklamak istedigim konu ile ilgili bazi baska hususlara da deginmek
gerekir. Söyle ki:

6.3) Çok iyi bilinir ki eskilerdenberi Günese, Ay'a tapan yerli
halklar pek çok Avrupali ve Semitik yazarlarca "pagan" ve "heathen"
gibi adlarla tanimlanmistirlardir. Bu deyimlerin açikca anlami bu
yerli halklarin bir Gök-Tanriya, Günese ve Aya taptiklaridir. Fakat bu
açiklamayi kimse getirmez, zira o takdirde kendi dediklerini çeliskiye
düsürmüs olurlar. Zira iddia sudur ki "Gök-Tanri kavramini" insanliga
Yahudiler yani "Jehovah'ya" inananlar vermislerdir. Tabii bu arada
Tur/Türk dünyasini adi dahi söz konusu edilmez. En azindan eski
Masar/Misir Gök-Tanri dinine dahi dokunulmaz. Acaba eski "pagan"
dinine ne oldu?

6.4) "Pagan" ve "heathen" deyimleri ile tanimlananlarin "dinsiz ve
tanrisiz" olduklari, yani "atheist" olduklari iddia edilir. Halbuki
bu iddianin gerçekle hiç bir iliskisi yoktur. Gerçek sudur ki
Gök-Tanri dini tamamen Türk dünyasina aittir ve onlarin gelistirip
dünyaya verdikleri dindir. Baska dinler hep bu dinden
kaynaklanmistir. "Pagan" sözcügü, Webster's Collegiate Dictionary"
Fifth Edition, 1947, Ingilizce olarak söyle tanimliyor:

["Late Latin, "paganus" heathen, French, Latin "paganus" civilian,
also, peasant, French "pagus" village, district]. 1. Formerly, one
not of a Christian people; now, one who is neither a Christian, a
Mohammedan, nor a Jew; a heathen. 2. An irreligious person. -
adjective: 1. Of or pertaining to pagans or to their worship;
heathen, idolatrous".

Bu ve bunun gibi tanimlamalar, çok olasilikla Musevilik ve
Hiristiyanligi iyi göstermek için yerli halkin dinini karalayan
tanimlamalardir. Gerçek ile pek ilgisi olmasa gerek.

6.5) Bence, "pagan" sözcügünün ad-olgusu (etimolojisi) söyledir:
"pa-g-an" < Türkçeden "aPA-aGa-AN" ("Gök-Aga-Apa", "Gök-Aga-Ata")
anlaminda Gök-Tanriyi tanimlayan bir sözcük oluyor. Ayni sekilde,
"heathen" sözcügü de "h-eat-hen" seklinde incelendiginde yine
Türkçenin "aHa-ATE-HEN" ("Aga-Adi-HAN", "Aga-adi "aHa-AN = Gök-Aga ""
anlaminda) deyimi oluyor. Ayrica, "idolatrous" sözcügü
"ido-la-tr-ous" seklinde incelendiginde Türkçenin "ODI-AL-TUR-OUS" (O
idi Al Tur Oguz) deyimi veya "ODI-AL-TUR-OUS" (ADI Al Tur Oguz) deyimi
ortaya çikiyor ki bu da yine hem Gök-Tanri OGUZ (Gün-Tanri, Ay-Tanri)
ve Gök-Ata-Tanriyi (TUR) tanimlayan bir tanitimdir. Bütün bunlardan
görülüyor ki "pagan", "heathen" ve "idolatrous" sözcükleri ile
tanimlananlar hep eski Tur/Türk dünyasinin insanlaridir. M. Ö. ki
çaglarda bütün dünyanin inanci bu Gök-Tanri OGUZ dini idi. Elbetteki
eski Tur/Türk dünyasi kendi Gök-dinini binlerce sene yasarken,
Judeo-Christian dini diye bir kavram ortalarda yoktu bile.

6.6) Bu temel bilgilerle birlikte su hususlari da eklemek gerekir:
"OS" sözcügü gerek Latince de ve gerekse diger bati dillerinde
Türkçenin "OS" (öz, gerçek) ve OUS (Oguz, Aguz) sözcüklerine es
degerdir. Ayni zamanda, OS sözcügü Latincede Aus/Agus/Aguz (mouth)
anlamindadir ki eski Tur/Turk töresinde, OGUZ ve AGUS hem-sesli
(ayni-sesli) sözcükler olup fakat iki ayri anlamda olan sözcüklerdir.
Türk inançlarinda Evreni yaratan OGUZ'dur, fakat sözü söyleyen
"AGUZ'dur". AGUZ ise Türkçe "SÖZ'dür". Böylece, evrenin yaradilisinda
ilkin OGUZ (TANRI) ve hem de AGUZ (SÖZ) vardi. Aguz (Söz) ise insan
aklindan geçen her fikri dile getirmege yetenekli bir araç olarak
Tanriya eslik eden bir kavramdi. O sebeple ve mecazi olarak biri
digerinin yerine kullanilabilmektedir.

6.7) Avrupanin Türkçeden kirilmis dillerinde varolan eklerden birisi,
Ingilizcede oldugu gibi, "IC" seklinde yazilip "IK" seklinde okunan
ektir. Örnegin: ASIATIC (Türkçe "Asya-cidi", "Asya-lidi"
anlamlarinda) sözcügünde ki "IC" eki, Türkçenin CI, Ci, CU, CÜ
eklerinin tek bir ek halinde gösterilen fakat degistirilmis
("anagrammatize") halidir. Bu eki NOSTRATIC ve AUSTRIC sözcüklerinde
de görüyoruz.


7) NOSTRATIC

Bu açiklamalari yaptiktan sonra, simdi Nostratic ile ilgili
sözcüklerin etimolojisine bakalim:

Cassell' "Latin - English Dictionary", Macmillian Publishing Company,
1987, p. 148) söyle tanimlama yapiyor:

7.1) Ingilizce olarak, NOSTER, NOSTRA ve NOSTRUM sözcükleri "our"
(bizim), "ours" (bizimkiler); "of us" (biz hakkinda , hakkimizda), "to
us" (bize), "for us" (bizim için); m. plural "nostri" "our people"
(halkimiz) seklinde tanimlaniyor. Ayrica, "NOSTRAS", "nostratis"
sifat olarak "of our country" (ülkemiz hakkinda) ve "native" (yerli
halk) seklinde tanimlaniyor. Böylece gürülüyor ki bu "Latince"
sözcükler Türkçe karsiligi olarak: "bizim", "bizimkiler", "halkimiz",
ülkemiz" ve "yerli halkimiz" kavramlarini tanimliyor. Baska bir
deyimle denebilir ki Roma Imparatorluguna "Latin" dilini hazirlayanlar
bu sözcüklerle kendilerinden önce Avrupada bir "yerli halkin" oldugunu
dolayli sekilde anlatiyorlar.

7.2) NOSTER < "N-OS-TER" seklinde incelendiginde, bu sözcük Türkçenin
"aN-OS'TUR" ("Gök-Ogus'tur") yahut "haN-OS'TUR" ("Han-Ogus'tur)
anlamlarinda bir deyimi oldugu görülüyor ki bu hem Türklerin
Gök-Tanrisini isaretliyor ve hem de Ogus Tur/Türk halklarini
isaretliyor. TER eki Türkçenin TIR/DIR/TUR/DUR/TR/DR eklerinin ayni
oldugu gibi, ayni zamanda Türklerin Gök-Ata-Tanrisinin adi olan TUR
adini da gösteriyor. Böylece NOSTER sözcügü tamamen eski Tur/Türk dil
törelerine göre yapilmis bir sözcüktür.

7.3) NOSTER sözcügü "NOS-TER" seklinde ayrilip "TER-NOS" seklinde
incelendiginde, bu sözcük Türkçenin "TURaNUZ" (Turanluyuz) deyimi ile
ayni olup Tur/Türk halklarinin "TURAN" anayurdundan olduklarini
isaretliyor ki yine yerli halklarin Turanli olduklarini gösteriyor.
Belki bu hususta pek yabana atilir bir husus degildir.

7.4) NOSTRA < "N-OS-TR-A" seklinde incelendiginde, bu sözcük Türkçenin
"aN-OS'TUR-O" ("Gök-Ogus'tur-O"), yahut "haN-OS'TUR-O"
("Han-Ogus'tur-O") anlamlarinda bir deyim oldugu görülüyor ki yine hem
Türklerin Gök-Tanrisini isaretliyor ve hem de Ogus Tur/Türk halklarini
isaretliyor.

7.5) TUR sözcügü Tür/Türk halklarinin genel adidir. Sahis adi olarak
TUR erkek adidir. TRA/TURA ise kendi basina "Tur-kadini" anlamindadir
(Nuri/Nuriye, Ali/Aliye, Zeki/Zekiye, vs adlarinda oldugu gibi).
TURA ayni zamanda AY'in baska bir adi olup Gök-Ata-Tanri TUR'un Öyü
anlamindadir. Tarihte TROY diye bilinen sehir adi Tur/Türk insanina
ait olup Türkçenin "TUR-OY/ÖY" (Tur-evi) deyimidir. Nitekim "TROY'un
Fransizca karsiligi olan TRUVA adi da bunun dogrulugunu
isbatlamaktadir; zira, TRUVA < "TR-UVA" Türkçenin "TUR-ÖVÜ" deyiminin
degistirilmis bir halidir. TURA Türk dünyasinin hakanlarinin
damgasidir (mühür). Dolayisiyle, AY da mecazi olarak Tur hakanlarinin
gökteki kutsal damgasidir. TURA ayni zamanda eski Türk dünyasinin
"TORA'si/TÖRE'sidir. Böylece, NOSTRA sözcügündeki "TRA" eki Türk
dünyasi için çok önemli bir sözcüktür.


7.6) NOSTRUM sözcügü "N-OS-TRUM" seklinde incelendiginde, bu sözcük
Türkçenin "aN-OS-TUR-UM" ("Gök-Ogus Tur'um"), yahut "haN-OS-TUR-UM"
("Han-Ogus Tur'um") anlamlarinda bir deyim oldugu görülüyor ki yine
hem Türklerin Gök-Tanrisini isaretliyor ve hem de Ogus Tur/Türk
halklarini isaretliyor. Sözcügün sonundaki -UM eki Türkçede "benim"
anlamindaki ektir.

Türkçe "benim" sözünün çogulu ise "biziz" oluyor. Latince sözlük bu
sözcükleri tanimlarken, Ingilizce karsiligi olarak "our" (bizim),
"ours" (bizimkiler); "of us" (biz hakkinda , hakkimizda), "to us"
(bize), "for us" (bizim için); ve "nostri" karsiligi olarak "our
people" (halkimiz) tanimlamalarini verdigine göre, burada iki
etimoloji arasinda anlam birligini de buluyoruz.

7.7) NOSTRAS ("Cassell's Latin-Eng. Dictionary, 148) sözcügü için "our
country" (ülkemz), "our countrymen" (ülke halkimiz) ve "our native
people" (Yerli halkimiz) tanimlamalari yapiliyor. NOSTRAS sözcügünü
"N-OS-TRAS" seklinde inceledigimizde Türkçenin "aN-OS-TURAZ"
(Gök-Oguz-Turuz), yahut "haN-OS-TURAZ" ("Han-Oguz-Turuz")
anlamlarinda, çogul eki ile birlikte "Biz-Gök-Oguz-Turuz" (Biz-Oguz
Gök-Türküz" deyiminde oldugu gibi)) deyimi ile karsilasiyoruz.
Görülüyor ki bu sözcük te NOSTRATIC sözcügüne konu edilen yerli
halklarin OGUZ'a inanan, Türkçe konusan TUR halklari oldugunu açikca
belirtiyor.

7.8) "NOSTRATIS" sifat olarak, Ingilizce "of our country" (ülkemiz
hakkinda) ve "native" (yerli halk) seklinde tanimlaniyor. NOSTRATIS
sözcügü "N-OS-TR-ATIS" seklinde incelendiginde Türkçenin
"aN-OS-TuR-ATIS" ("Gök-Oguz'tur adimiz") yahut ("Han-Oguz'tur adimiz")
anlamlarinda bir deyim görülüyor. Burada "ATIS" sözcügünü Türkcenin
(Azerbaycan Türkçesinde) "ATIZ/ADIZ" yahut "ADIMIZ" anlaminda
alabiliyoruz.

7.9) Nihayet, NOSTRATIC sözcügü de Ingilizce "our native people", "our
countryman" anlamlarinda olup Türkçe "yerli halkimiz", "ülkenin yerli
halklari" anlamini tasiyan bir sözcük oluyor. Bu sözcük te
"N-OS-TR-AT-IC" seklinde incelendiginde Türkçenin su deyimleri ile
karsilasiyoruz:

a) "N-OS-TR-AT-IC" Türkçenin 'aN-OS-TuR-ATa-CI'
("Gök-Ogus-Tur-Ata'ci", Gök-Ogus-Tur-Ata'ya inananlar yahut
"Han-Oguz-Tur-Ata'ya inananlar) anlaminda bir Türkçe deyimle
karsilasiyoruz ki bununla da yerli halkin Tur/Türk halki oldugu
açikca belirtiliyor.

b) "N-OS-TR-ATIC" Türkçenin 'aN-OS-TuR-CATI' ("Gök-Ogus-Tur'cudu",
"Gök-Ogus-Tur'a inananlardi" yahut "Han-Oguz-Tur'cudu") anlaminda bir
Türkçe deyimle karsilasiyoruz ki bununla da yine ülkenin yerli
halkinin Tur/Türk halki oldugu açikca belirtiliyor.

c) "N-OS-TR-ATIC" Türkçenin 'OS-TuR-aN-CATI' ("Ogus-Turan'cudu",
"Gök-Tanri Ogus-Han'a inanan Turanludu") anlaminda bir Türkçe
deyimlerle karsilasiyoruz ki bunlar da yine ülkenin yerli halkinin
Tur/Türk halki oldugunu açikca belirtiyor.

7.10) Bu açiklamalardan anlasiliyor ki bütün dünya dillerine "BIR-ATA"
(PROTO) rolu oynayacak ve kendisine NOSTRATIC adinin verilmesi
istenilen bu çok eski dünya dili gerçekte Gök-Tanri OGUZ-ATA'ya inanan
ve TURAN'dan kopup dünyanin dört bir yanina yayilmis olan eski
Tur/Türk dünyasinin TÜRKÇE dilidir.

7.11) Ayrica, bu adi ileri süren Avrupalilar olasilikla gerek
Türkçenin ve gerekse Türkçeden kirma yoluyla gelistirilmis olduguna
katiyetle inandigim Hint-Avrupa dilleri ile ve Semitik dillerin,
olasilikla diger dünya dillerinin de Türkçe olarak, BIR GUNES-DILI,
OGUZ-HAN-DILI, TUR-DILI ve TANRI-DILI oldugunu ve eski Tur/Türk
dünyasinin töresi geregince Türklerin hemen hemen her önemli kavrama
ad verirken KOR-KUT-ATA'yi (KUTSAL KOR ATAyi yani Gök-Kor-Ata-Tanriyi
ve Gün-Tanriyi), diger bir deyimle "KUTSAL KÖR-ATAYI" yani
Gök-Kör-Ata-Tanriyi ve Ay-Tanriyi) ad-vermeye çagirdiklarini bilmis
olmalilar ki ayni töreyi bu konuda da tekrar etmekteler. Fakat bunu
yaparken de bir "bilimsellik" görüntüsü altinda Türkçenin geçmisini
tamamen silmek ugrasisi içinde olduklari hissedilmektedir.

Her ne kadar Avrupalilar kendi kültürlerinin Grek ve Roman
kültürlerinden kaynaklandigini iddia ediyorlarsa da bunda ki gerçeklik
payi gerçekte Tur/Türk dünyasindan aldiklarinin yaninda çok azdir.
Ne var ki Avrupali bu isi yaparken Tur/Türk konusunda gizli ve suskun
kalmayi tercih etmistir. Çok olasilikla bu durumlari bilenler idareci
ve dinci gruplar olup sokaktaki halkin bilgisi disindadir.

***

8. AUSTRIC

8.1) Burada NOSTRATIC adiyla bir nevi es olan diger bir adi da
hatirlamak gerekir. O da AUSTRIC adidir. Bu ad grubunun içine giren
Nostratic diller arasinda Malayo-Polynesian, Tai-Kadai ve diger
güneydogu Asya dilleri de giriyor. Dilcilere göre AUSTR sözcügü
Latince "australis" (meaning "southern") ("güney") sözcügünden
gelmektedir ve o da "güney" anlamindadir. Türkçe, dört yöne verilen
adlar Dogu, Bati, Kuzey, Güney seklindedir. "Dogu" "Gün'ün/Günes'in"
dogdugu yön, "Bati" "Gün'ün/Günes'in" battigi yön, "Kuzey"
"KUZ/OGUZ-ÖY" yani "Gök-Tanri OGUZ'un öyü" anlamindadir. Eski Türk
dini inançlarina göre "Gök-Tanri" Kuzey Kutup Yildizinda oturur. Bu
sebepledir ki bütün evren hep onun etrafinda döner. Eski Türklerin bu
inanci, günümüzde Islam dünyasinin Hac dini ödevlerini yerine
getirirken Mekke'de "Kâbe" nin etrafinda dönmelerinde temsil edilmekte
olsa gerek. Eski Türkler kutsal yerleri ziyaretlerinde de yine
"ziyaretin" etrafinda dönerlerdi. Türkçe "Güney" yön adi ise "GÜN-ÖY"
deyiminden gelir, zira Güney "gün enerjisini bol alan, günesli yani
bol gün-isili yöndür".

8.2) Simdi, "güney" anlaminda olan "australis" adinin ad-olgusuna
(etimolojisine) bakalim: Sözcük "aus-tr-al-i-s" seklinde
incelendiginde Türkçenin "AUS-TuR-AL-I-aS" ("Oguz'tur I(bir)-AL-aZ",
"Oguz'tur I(bir) essiz AL") anlaminda bir deyim olup eski Türk
dünyasinin Gün-Tanrisi Al-Gün Oguz'u tanimlamaktadir. Böylece, bu
"australis" seklindeki güney'i tanimlayan Latin sözcügün de yine
Türkçe bir deyimden yapilmis oldugu görülüyor. Diger taraftan
"australis" sözcügünü "austr-alis" seklinde ayirip tersinden Türkçe
"ALIS-TUR-USA" seklinde okudugumuzda Azerbaycan Türkçesinde
"ALUShTURUCU" (tutusturucu, yakici) anlaminda Türkçe bir deyimi
buluyoruz. Elbetteki güneyde Günes "yakicidir ("alusturucu" dur).
[Türklerin eski Türk törelerine uygun olarak yazdiklari "Kerem ile
Asli" destaninda Asli Kerem'e der ki: "ALUSh KEREM TUTUSh KEREM YAN
KEREM" / "ASLI DA SANA KURBAN CAN KEREM" seklinde deyip Keremin
yanmasini "alush/alish", "tutush" "yan" (yanmaktan) sözcükleri ile
önerir. Bu Türk destaninda da "KEREM" adi mecazi anlamda Günesi
(Gün'ü), Türkçe "KOR'AM" (ateshem, odam) deyiminden, ve ASLI da
"essiz-YELI" temsil etmektedir.]

8.3) Ayrica, tekrar tekrar üzerinde durdugum ve ister "Günes Dil
Teorisi" deyin ister benim dedigim gibi Oguz-Han Dili deyin, Türkce ve
Türkçeden yapilmis diger diller önemli kavramlara hep Oguz'un adini
vermislertir. Bu bakimdan da güney'i Latincede tanimlayan "australis"
sözcügünün "AUS-TUR" (Ogus'Tur) damgasini tasimasi dogaldir. Nitekim
"AUSTRALIA" adi da pek gelisi güzel verilmis bir ad olmasa gerek.
Belki "Güney-topragi" anlaminda bir ad oldugu iddia edilebilinirse de,
aslinda "OGUS-TUR-AL-ÖY" Türkçe deyiminden yapildigi ve Günesin adini
tasidigi inkar edilemez kadar açiktir.

8.4) Bunlarin isigi altinda AUSTRIC sözcügü "AUS-TRIC" analiz
edildiginde, onun da etimolojisinin (ad-olgusunun) Türkçe "AUS-TIRK"
(OGUZ-TÜRK) gibi degistirilmis bir deyiminden kaynaklandigi görülüyor.
Ayrica, "AUS-TR-IC" seklinde incelendiginde Türkçenin "AUS-TuR-CU"
(Ogus-Turcu) anlaminda degistirilmis bir deyimi oldugu görülüyor.
Oguz-Turcularin ise Türkler oldugundan kimse süphe edemez.

8.5) Bunlarin isigi altinda, gerek NOSTRATIC ve gerekse AUSTRIC
adlarinin eski Tur/Turk dünyasinin OGUZ-TUR yerli insanlari ile ilgili
oldugunu ve her dile "Bir-Ata-dil" (proto-dil) olabilecek eski bir
dilin Oguz-Tur insaninin dili olan Türkçe oldugunu göstermis oluyoruz.
Bazilari, "ilimcilik" kisvesi altinda bu dediklerimizi pek
kabullenemezler ise de bu ancak onlarin kendi sorunlaridir. Türkçeyi
bilmeyen, bilse de iyi bilmeyen, iyi bilse de Türk kültürünü hiç
bilmeyen çagdas Avrupali veya baska bir yerli dil arastiricisi
sözcüklerin etimolojisini (ad-olgularini) iyi bilmedikce, ne kadar iyi
niyetli ve samimi olursa olsun isinde zorluk çekme durumundadir.
Halbuki, bence, NOSTRATIC ve AUSTRIC adlarini teklif edenler, geçmis
dünyaya ait oldugunu bildikleri fakat aciklamadiklari bazi bilgilere
sahip olduklarini dolayli sekilde gösteriyorlar. Son ikibin yil
içinde Avrupalilarin, Avrupanin yerli TUR/TÜRK insanini nasil yok
ettikleri halen belleklerinde olmalidir ki eski Tur dünyasi ile ilgili
bu adlari teklif ediyorlar. Bu adlarin seçilisi tesadüflerle izah
edilemez.


9. NOSTRADAMUS

9.1) NOSTRATIC adina benzer baska bir ad daha vardir ki o da
NOSTRADAMUS adidir. Ancyclopaedia Britannica verilen bilgiye göre, bu
adi takinan adam "1503-1566 yillari arasinda yasamiz Yahudi asilli bir
Fransiz astrologu olup güya gelecegi görebilen ve önceden
söyledikleriyle halen hatirlanan birisidir. Söylediklerine Avrupali
çok önem verir. Onun asil adi Michel de Notredame veya Nostredame idi;
felsefe (philosophy) ve tIb okuduktan sonra gelecekle ilgili kitaplar
yazmis. [(philosophy < "phil-o-sophy" < Türkçe "BIL-O-SOFU" ("O
Sofu-bilgisi" anlaminda bir Türkce deyim)].

9.2) "N-OS-TR-ADAMUS" adi Türkçe bir deyimden yapilmis bir ad
göruuntüsünü vermekte olup, ad sahibini yükseltici ve sahibine seref
veren bir addir. Söyle ki:

a) NOSTRADAMUS adi "N-OS-TR-ADAMUS" seklinde incelendiginde Türkçenin
"aN-OuS-TUR-ADAMUZ" ("Gök-Oguz TUR adamuz"), yahut
"haN-OuS-TUR-ADAMUZ" ("biz Gök Oguz Tur adamiyiz") anlaminda bir deyim
oldugu görülüyor. Görülüyor ki Yahudi asilli oldugu söylenen bu adam
kendisini bir Tur/Türk insani olarak tanitiyor. Ayni zamanda
"Gök-Tanri TUR VE OGUZ'A INANan" kimseleriz, yani bizim Törelerimiz
OGUZ-TUR töresidir diyerek törelerini de belirliyor. Bence, bunu
ancak bir Tur/Türk asilli söyleyebilir. Yahudi asillilar kendi
kimliklerine pek düskündürler. Çok olasidir ki Avrupanin eski Tur
asilli insanlari izlenip yok edildiklerinden bu adam da kendi Tur/Türk
kimligini kapatmak için kendisini "Yahudi asilli" olarak tanitmis
olabilir.

NOSTRADAMUS hakkinda hazirlanmis bir TV programinda onun kitaplarinin
kolay kolay anlasilamadigi, kullandigi dili kirmis oldugu ve Alman
arastiricilarinin onun eserlerini anlayabilmek için büyük bir gayret
içinde olduklari anlatiliyordu. Benim görüsümde NOSTRADAMUS'un
kitaplarinin Türk dilcileri tarafindan da, baskalarinin etkisi altinda
kalmadan, incelenmesi Avrupada konusulan eski Türkçenin anlasilmasi
bakimindan essiz açiklamalar getirebilir.

b) Denebilir ki adamin adi zaten "Michel de Notredame veya Nostredame"
idi ve dolayisiyle NOSTRADAMUS adi da bu addan geliyor. Bilindigi
üzere NOTREDAME veya NOSTREDAME adi Paris'te ünlü bir kilisenin adidir
ve iddiaya göre "BIZIM HANUM (Our Lady) anlaminda Isa'nin anasi Mary'e
atfedilen bir kilisedir. Elbetteki bu kilise bir tapinak yeridir
(Tanri-öyüdür) ve adin içinde en azindan Türkce "DAM" (ev) ve "ADAM"
sözcükleri vardir. Simdi "Notredame" ve "Nostredame" adlarinin
ad-olgusuna (etimolojisine) bakalim.

c) NOTREDAME adi "N-OT-RE-DAME" seklinde incelendiginde Türkçenin
"aN-OT-ER-DAMI" yani "GÖK-OD-Eri-Dami (evi)", diger bir degimle
"Gök-Tanri Gün'ün Dami (evi)" anlaminda bir tapinak yeri oldugunu
tanitiyor ki bu tanitimla bu ünlü kilisenin bir Gün-Tanri tapinak yeri
oldugunu ögreniyoruz. Notredame de Paris adini tasiyan yerin ise bir
tapinak yeri oldugu inkar edilemez. Bunun baska bir anlami Museviligi
ve Hiristiyanligi kuranlarin eski Türk dünyasina ait "Günes'e tapma
dinini" öldürmüs olmalarina ragmen, Avrupalilarin halen Günes adina
tapinak yaptigi görüntüsüdür. Bütün bu dediklerim "tesadüflerin"
neticesi olamaz. Görülüyor ki bir takim olaylar kendi kendilerini izah
edemez durumdadirlar.


d) Bunun gibi, NOSTREDAME sözcügünü "N-OS-TRE-DAME" seklinde
inceledigimizde Türkçenin "aN-OuS-TUR-DAMI" ("Gök-Oguz Tur-Dami
(evi)"), yahut "haN-OuS-TUR-DAMI" (Oguz-Han Tur Dami") anlaminda
deyimler oldugu görulüyor ki bununla da Notredame kilisesinin
Gök-Tanri "Oguz-Han ve TUR-Han adina yapilmis oldugu neticesi çikiyor.
Bu neticeyi de tesadüflerle izah edemeyiz.

e) Ve yine NOSTREDAME sözcügünü "N-OS-TR-EDAME" seklinde
inceledigimizde Türkçenin "aN-OuS-TuR-ADAMI" ("Gök-Oguz Tur-Adami"),
yahut "haN-OuS-TUR-ADAMI" (Oguz-Han Tur Adami") anlaminda deyimler
oldugu görulüyor ki bununla da burada Gök-Tanri Oguz-Han'a ve
TUR-Han'a tapanlarin oldugu anlasiliyor ki bu netice de tesadüflerle
izah edilemez..

f) NOSTRADAMUS adi ile kendisine "haN-OS-TUR-ADAMUZ" ("Oguz-Han
Tur-adamuyuz") diyen Yahudi asilli bu adam kendisinin de "Oguz-Han
Tur-adami" oldugunu Türkçenin birinci sahis çogul zamiri ("biz-uz"
gibi) eki ile söylüyor.

g) Ve nihayet, NOSTRADAMUS adi ile kendisine "haN-OS-TUR-ADAM-US"
yani "Oguz-Han-US-Tur-Adami" (akilli Oguz-Han Tur adami anlaminda)
deyimi ile kendisini tasvir ediyor ki bu haliyle de adam kendisinin
hayli ermis birisinin oldugunu söylüyor. Bu adama akilli uslu
peygamber oldugu gözüyle bakilmasi da bu özelliginden olsa gerek.
Burada yine akla gelen sudur ki, söylentilere göre geçmisteki
peygamberlerin çogu "Yahudilerden çikmis" oldugu görüntüsü verildigine
göre NOSTRADAMUS denen kisinin de "Yahudi" olmasi beklenir. Elbetteki
bu gibi konularda "TUR'un" yeri olamaz ön yargisi her zaman için
vardir. Buna ragmen, garip olan sudur ki Avrupanin yerli halklari
olan Turlar eski dinlerinden zorla dündürülürken, "Katolik" dinine
zorlaniyorlardi. Zaten Notredame kilisesi de bir Katolik kilisesidir.
Yahudi asilli birisinin bu kilisenin adi ile kendisini tanimlamasi
insani süpheye düsürüyor. Belki durumu arastiricilar daha iyi
açiklayabilirler.

h) Bütün bu açiklamalardan, NOSTRAS, NOSTRATIC, AUSTRIC ve NOSTRADAMUS
deyimlerinin kesinlikle eski Tur/Türk dünyasinin Türkçe konusan yerli
halklarini tanimladigidir. Bunu inkâr etmek biraz zor olsa gerek.
Bu adlari teklif eden dilcilerin, eger bütün gayretlerini "gerçegi"
bulmak için harciyorlarsa, o takdir de bu dediklerimizi göz ardi
edemezler. Zira bunlarin hiç birisi tesadüflerin neticesi degildir.


10. SONUÇ

Bütün bunlardan anlasilan sudur ki günümüz Avrupalilari arasinda bazi
gruplar bu günkü Avrupalilardan önce gerek Avrupada ve gerekse
dünyanin baska yerlerinde çok ilerlemis bir Tur/Türk medeniyetinin
oldugunu ve eski dünyanin Tur dili (Türkçe) konustugunu bildikleridir.
Bunu bildikleri içindir ki bu halklari dolayli sekilde NOSTRATIC,
AUSTRIC gibi Ogus-Tur halklarini tanimlayan fakat görüntü bakimindan
Tur/Türk halklariyla ilgisi olmayan sözcükler kullanip bu insanlari
iyice belirsiz hale getirme cabalari içindeler. Bunun belki en iyi
yapilis tarzi da "dilcilik ilmi" kisvesi altinda yapilmasidir. Hedef
Türklügü karistirmak ve yok etmek olduguna göre, kullanilan araç ne
olursa olsun, netice aynidir.

Bilinir ki gerek Roma Imparatorlugu devrinde ve gerekse Hiristiyanlik
Avrupaya yayilmaya basladigi zaman, Avrupalilar hep "pagan" dedikleri
halklarla cedellestiler. Pagan denilen gruplar da zaten Avrupanin ve
Asyanin yerli halklari olan ve Türkçe konusan Tur halklari idi. Ne
var ki Avrupaya Hiristiyanligi zorla yayayanlar, bu degisime direnen
Avrupanin yerli Tur insanlarini hem öldürdüler ve hem de geride
kalanlarin dillerini, dinlerini ve Turluk/Türklük kimliklerini
eriterek kendilerine bagimli ettiler. Bu oyun Avrasyada Türklere
devamli sekilde her firsatta tatbik edilen bir oyundur. Eski Tur/Türk
dünyasinin üçlü Gök-ATA-Tanri/Gün-Tanri/Ay-Tanri göksel dinini
karalamalarla yikip yerine AY kaynakli din kurucu ve yayicilari bu
oyunun bas oyunculari olsa gerek.

Geriye dogru bakildiginda dilleriyle, dinleriyle ve kültürleriyle
kaybolmus medeniyetlerin çogu "TUR" insaninin medeniyeti oldugunu
görüyoruz. Bazi belirli gruplar ise hep kimliklerini devam
ettirmektedirler.

Saygilarimla,

Polat Kaya

Mayis 1, 2002