SIMURGU ANKA yahut ZÜMRÜDÜANKA kusu

Kamil Kartal ve Degerli Arkadaslar,

Merhaba. Asagidaki iletinde sözü edilen "SIMURG ANKA" kusu ile Türkçede
ki" ZÜMRÜDÜANKA" kusu ayni olmalidir. Redhouse Türkçe Ingilizce Sözlükte
ZÜMRÜDÜANKA'nin karsiligi olarak "SIMURGI ANKA" adi veriliyor. (Fairy
tales; a mythical bird of enormous size, Redhouse Türkçe-Ingilizce
Sözlük, 1987, p. 1292). SIMURG adi Firdevs'in SHAH NAME'sinde de
geçmektedir. Bu ada paralel olarak bizim köyün Türkçesinde (Dogu
Anadolu agizi) "MURGU KUShU" diye bilinirdi.

Diger taraftan bu efsanevi kush ile efsanevi "PHOENIX" kusu da
ayni kavramin kisilestirilmis (kuslastirilmis) hali olmalidir. 
Redhouse Ingilizce-Türkçe Sözlük, (1980, s. 724) su tanimlamayi
veriyor: "Anka, ölümsüzlük sembolü olarak kabul edilen ve Arabistan
çöllerinde yasadigi farzedilen çok güzel bir kush." Phoenix için bir
anlaminda her 500-600 senede bir kendi atesinde yanip biten ve kendi
küllerinden yeniden canlanan efsanevi bir kush olarak anlatiliyor. Bu
konuda Ingilizce olarak söyle deniyor (Encyclopaedia Britannica World
Language Dictionary, 1963, Vol. 1, p. 949):

"Phoenix.. 1. In Egyptian mythology, a legendary bird of great beauty,
unique of its kind, which was supposed to live for 500 or 600 years in
the Arabian Desert and then consume itself by fire, rising again from
its ashes young and beautiful to live through another cycle: a symbol
of immortality. 2. A person of matchless beauty or excellence; a
paragon. Also spelled "phenix". [From Greek "phoinix" meaning the
phoenix".]" 

The drawing provided for this bird is captioned with the following:
"described by Herodotus 'as a golden-winged with eagle-like red
body'." 

Webster's Dictionary (1947, p. 746) adds to this by saying: "PHOENIX, In
Egyptian religion, a miraculous bird, the embodiment of the sun-god."

Bu tanimlamalar bizi yine eski Türk dünyasinin OGUZ ("O-GÖZ", Günes)
dini içinde Gün-Tanriya verilen adlara getiriyor. Bilindigi üzere
Günes çesitli yirtici kuslarin adinda temsil edilmistir. OGUZ adi ayni
zamanda "O-GUS" (o kush) adini da içeriyor. 

"SIMURGU ANKA" adi harfbeharf "MAR-GUN-KUSI-A" seklinde yeniden
düzenlendiginde, Türkçe "MOR GUN KUSI O" seklinde bir ifade çikiyor ki
bu da efsanevi anlamda Mor Günesi kusha benzetiyor. Bu tanimlama
yukarida verdigim tanimlamalara uygundur.

Ayrica ZÜMRÜDÜANKA sözü, "MÜRDÜ-KÜN-AAZ" seklinde düzenlendiginde
Türkçenin "MORDU KÜN OGUZ" (Gün Oguz Mor idi) anlamli bir ifadesi
oluyor ki bu da hem günesi ve hem OGUZ adini tanimliyor. Bu haliyle de
ad yine Türklerin Gün-Tanrisi (günes) ile temsili sekilde baglaniyor. 

Bütün bu verilerin isiginda ben derim ki bu adlar hep eski Tur/Türk
dünyasinin Gök-Tanri Oguz kavrami ile iç içedir ve tanimlamalar ilkin
Türkçede yapildiktan sonra degistirilerek pek taninmaz efsanevi bir
hale getirilmislerdir. 

Bu verilerin isiginda PHOENIX (PHOINIX) adinin aciklanmasini görelim:
PHOENIX adinda ki X sahte harfini KS eisiti ile degistirdigimizde ad
"PHOENIKS" seklini aliyor. "PHOENIKS" adi harfbeharf "P-HEN-KOSI"
seklinde yeniden düzenlendiginde su Türkçe ifadelerle karsilasiyoruz:

a) "APA HAN KOSI" yani "Apa Han KÖZÜ" yahut "Han Babanin (Tanrinin)
Ateshi" ki bu "Günesi" tanimlar.

b) "APA HAN KOSI" yani "Apa Han GÖZÜ" ki bu haliyle "Han Babanin
(Tanrinin) Gözü" olarak yine Günesi tanimlar.

c) "APA HAN KOSI" yani "Apa Han Kusu" ki bu haliyle "Han Babanin
(Tanrinin) Gusu" olarak yine Günesi tanimlar.

d) dikkat edilmelidir ki bu ifadelerde geçen Türkçe KÖZÜ (atesi),
GÖZÜ, GUSU, KOÇU, OKUZ, GUZU, AGUZ gibi sözlerin hepsi OGUZ adinin
etrafina islenmis adlardir. Yine dikkat edilmelidir ki bu adlarin çogu
eski Türk dünyasinin ana gelirini saglayan evcil hayvanlarin da
adlaridir. 

Ayrica eski Türk dünyasinin her Oguz boyu dogan, sungur, shahin,
kartal, vs. gibi bir yirtici kus ile temsil edilirdi. 

Phoenix kusuna "a paragon" (kusursuzluk örnegi yahut ölçegi) denmesi
bu kusun bir Tanri kavramini temsil ettiginin isaretidir. Zira
"kusursuzluk" Tanriya ait bir sifattir ki bu Türkçede yaygin sekilde
bilinen bir töredir. Gök-Tanri, Gün-Tanri ve Ay-Tanri kusursuzlugun ve
ölümsüzlügün timsalidiler. 

Demek oluyor ki bir eski Tur/Türk dünyasi olan Masar (Misir, Egypt)
efsanelerinde bu kusun Gün-Tanriyi (Sun-God) temsil etmesi gerçek
anlaminda çok eskilerdenberi ola gelen bir Türk töresidir. Bu efsanevi
kusa verilen adlar bunun sahitleridirler. Ayni zamanda Eski Masar
(Misir) dilinin de Türkçe oldugunun baska bir sahididir. Ayrica Greek
dilinin de Türkçeden kirilarak yapilmis bir dil oldugunun baska bir
görgü sahididir. Dogaldir ki bu gibi eski adlarin gerçek kimligini
bilmeyenler pek çok dünya dillerinin Türkçeden kaynaklandigini
tanimakta ister istemez zorluk çekerler. 

Gün Tanri son ikibin seneden beri Tur/Türk dünyasinin Tanriligindan
düsürülmüstür. Dünyaya ve içinde bulundugumuz günes sistemine hayat
veren bu göksel varligin tekrar Gök-Tanri OGUZ rolünde bilinmesi ve
görünmesi beklenilir bir haldir. Bu efsanevi kusun 500-600 sene içinde
kendi küllerinden yeniden dirilmesi bu olagelen durumun bir ifadesi olmalidir.

Hepinize en iyi dileklerimle.

Kalin saglicakla,

Polat Kaya

10/10/2004

================

Kamil KARTAL wrote:
 

> 
> Anka Kuşu ( Yazar : Bilinmiyor )
> 
> Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi
> Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...
> 
> Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş.
> Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler
> dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır
> olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
> 
> Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından
> bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar
> toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım
> istemeye karar vermişler.
> 
> Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf
> Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak
> gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar.
> Yorulanlar ve düşenler olmuş.
> 
> Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;
> 
> papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden
> kafese kapatılırmış);
> 
> Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;
> 
> baykuş yıkıntılarını özlemiş,
> 
> balıkçıl kuşu bataklığını.
> 
> Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.
> 
> Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı
> Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar
> umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş
> kalmış.
> 
> Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki;
> 
> "SİMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş.
> 
> Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. Simurg Anka'yı
> beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan
> sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden
> doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg
> olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve
> kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.
> 
> Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...
> 
> http://www.sevginehri.net/hikayeoku.asp?konu=normal&hikaye=157
> 
> ÖNCEKİ SAYFAYA DÖN