Re: " Challenge" karsiti " Çalagelen"

--- In b_c_n@yahoogroups.com, Polat Kaya <tntr@...> wrote:


Sayin Ahmet Balaban,

Merhaba. Sorunuza cevap vermeden önce kendimi size biraz tanitayim.
Ben aslen tahsilimi tamamen teknik konuda yapmis birisiyim. Elektrik
Mühendisligi ("Master of Science in Electrical Engineering") derecesi
almis ve hayata atildiktan sonra hep ayni konularda ve bilhassa
"Iletisim Mühendisligi" (Communication Engineering) ve "Iletisim
Sistem Mühendisligi" yapmis birisiyim. Bu sebeple olsa gerek ki
okudugum ve karsilastigim pek çok seyi kendime teknik yönden izah etme
yolunu ararim. Diger bir deyimle her gün kullandigimiz pek çok seyin
nasil yapilmis oldugunu ve nasil isler oldugunu bilme meraki vardir
bende. Dil de bu bilmek istediklerimin arasindadir. Sözcüklerin
nasil yapilmis oldugunu bilmek te benim için, hele emekli oldugum
zamandan beri, her günlük bir ugrasi haline geldi. Her sözcügün
yapilisina ve anlamina sebep olan bir kavram vardir. Sözcükler gelisi
güzel kendiliklerinden olmus sesler degildirler. Her birinin bir olus
sebebi olmalidir. Sözcükler yaratilan kavramlari tanimladiklarindan
onlarin her biri bir kavram adidir. Ve her biri büyük bir ustalikla,
mantikla ve gerçekcilikle yapilmistir. Dolayisiyla onlara bilimsel
olarak ve akilci yönden yaklasmakla kimliklerini görmek mümkün oluyor.
Eski Türk duunyasi bu konuda harikulede basari göstermislerdir.
Burada bilhassa uyarmak isterim ki kelimeleri gelisi güzel analiz
etmek olamaz ve bu is hafife alinamaz. Yani her kelimeyi onun ifade
ettigi anlamindan, kullanisindan, kültür ile uzlasmasindan ve adin
yapisindan izlemek zorundayiz ve bunlarin disinda analiz edemeyiz.
Yoksa yanlis neticeye variriz. Bu hususta eski Türk dünyasinin
yasamini ve kültürünü çok iyi bilmek gerekir. En azindan Anadolu
dilini ve kültürünü iyi tanimak gerekir.

Kelimelerin kökeniyle ile bu kadar yakindan ilgilenmem senelerce
öncesinden, sözde "Greek" mitoljisi ile ilgilendigim zamanda pek çok
adlarin bir Türkçelik arzettigini sezdigim zamanda baslar. Garibime
giden bu durumu daha yakindan inceledim. Baktim ki bir çok "adlarin"
anlamlari metin içinde bir nevi üstü kapali sekilde anlatilmaktadir.
Bu ilginç bulusu defalarca, pek çok Grek adlarinda ve diger Bati
dillerinde denedim. Netice ayni çikti. (Dikkat ederseniz "Grek
diyorum, "Yunan" demiyorum, çünkü "Yunan" Tur/Türk asilli, aslinda
Türkçe konusan, yani ION diye biline fakat aslinda "I-AN" daha dogrusu
"AY-HAN" adli Tur insanidir. Fakat onlar zor ve kandirmaca ile
"Helenlestirilmislerdir", "Greek" ise "Hint-Avrupali" yani
"kendilerine "ARYAN" diyenler, gerçekte Türkçe "ARUYAN" (gezen,
gezginci, Rum, Garaci, Gara-ayci) olanlardir). Bu arastirmalarimdan
buldum ki eski yazitlarda çok miktarda cinas, mecaz (ki ona ben
"IMA-SÖZ" diyorum) ve diger gerçek adini vermeden banzetme teknigi ve
karistirma kullanilmaktadir. Bilhassa "mitoloji" denen yazma seklinde,
aslinda eski Türk dünyasinin Gök-Tanri dininin üç bas kahramani olan
Gök-Ata-Tanri, Gün-Tanri ve Ay-Tanri insanlastirilmis ve onlarla
ilgili olarak Türkçe ATA, GUN, AY, AY-HAN, GÜN-HAN, MANAS, OGUS, METE,
BIR-O, BORI ve sayisiz diger adlar kirilarak taninmaz halde insanlara
ad olarak verilmis ve çok çesitli eserlerin kahramanlari haline
getirilmistir. Bu "Gilgamesh" (Bilgamesh) destaninda da böyledir,
Homerin Iliad adli eserin de de böyledir, Manas Destaninda da
böyledir, Oguz Destaninda ve hatta "Kerem ile Asli" destanimizda da
böyledir. Çünkü bu eski Tur/Türk dünyasinin "DESTAN" (< Türkçe
"DE-ISTAN" deyiminden) yazma töresidir. Okudugumuz pek çok eski eserde
sanki insanlar konusuyormus gibi ve birbiriyle iliskiye giriyorlarmis
gibi yüzeysel bir görüntü veriliyorsa da aslinda bilinen göksel ve
dinsel varliklar arasinda konusmalar, çatismalar ve iliskiler
anlatilmaktadir. Eski eserlerde kullanilmis pek çok adlar bir nevi
bilmece gibi düzenlenmisler. Ayrica Türkçenin çok önemli bir özelligi
vardir ki o da tek deyim içinde birden fazla anlamin
gizlenebilmesidir. Her tarafta Türkce konusulan eski dünyada
Türkçenin bu özelligini iyi bilen Yahudiler, Grekler, Latinler ve
baskalari ondan fazlasiyla yararlanmislardir.

Grek sözcüklerinde gördügüm bu Türkçeden kirilma olayini diger bati
dillerinde de bulunca konuya ilgim son derece artti ve simdi artik
bulusumdan daha emin olarak konuyu konusmak ve bu bulguyu genç Türk
nesillere aktarmak istiyorum ki Türkçeye arkasini dönenlerin ne büyük
bir hata içinde olduklarini ögrenebilsinler ve kendi atalarindan,
kendi kültürlerinden güvenle ve gururla konusabilsinler.
Dünyada kimseye karsi boyunlari egri olmasin. Bazilarina göre "kurgu"
gibi görünen bu bulgularin isiginda, Türk dünyasi için çarpitilmis
geçmisi daha net okuma imkani açilmistir görüsündeyim. Türkçeyi
"kirma" ile Türkleri "bölme" birbiriyle es anlamli olsa gerek. Bu da
böyle biline.

Kelimelerin kökenlerini gösterdigim sekilde açiklama sekli bana ait
bir bulgudur. Dediklerim daha kolay anlasilsin diye kelimeyi önemli
gördügüm parçalarina ayiririm. Bu bana ait bir egitim teknigidir.
Onu baska yerde bulamazsiniz ve görmüs te degilim. Kelimelerin
ad-olgusuyla (etimolojik sözlükler) ilgili sözlüklerde verilen
bilgilerin her zaman gerçegi yansittiklari, dogruyu söyledikleri var
sayilamaz. Hele diger diller Türkçeden kirilma yoluyla (anagram)
yapilmis ise, ki bu dogrudur ve bunu yapanlar neyin ne yapilmis
oldugunu olasilikla çok iyi bilmektedirler, onlar bu gerçegi gizleme
zorunda kalmislardir. Böylece kelimelerin ad-olgusu (etimolojisi)
için söyledikleri de yari dogru ve yari egridir. Onlari oldugu gibi
kabullenemeyiz. Her verileni ayri ayri sorusturmaya tabi tutmaliyiz.
Geriye kaliyor kelimelerin anlamlari, söz içinde kullanis sekli
(context) ve yapilanmalari ve Türkçeden yapilmis olduklarini bilme.
Bunlarin isigi altinda kelimeleri analiz ettigimizde bir çogunun
Türkçe kimligi bulunabiliyor. Benim yaptigim bu islemi sistemli bir
sekilde kelimelere uygulamak. Bu arada bazi çok gizlenmemis
kelimelerin kendileri de bana çagrisim yapmaktadir.

Sunu da hatirlamakta yarar vardir ki Türkçeden kendilerine dil yapip
onu "yabanci dil" seklinde ögretenler, bilinçli olarak kelimelerin
yanlis hecelendirilmesini ve seslendirilmesini hedef etmislerdir. Dili
yeni ögrenenler, daha isin basindan itibaren sartlandirilirlar. Yani
yeni dilin sözcükleri, Türkçede oldugu gibi, yazildigi gibi okunmaz ve
selendirilmez. Böylece okuyucu bilinçli olarak yaniltilmaktadir.
Aslen Türkçe bir kelimeyi de egri seslendirirseniz onun taninmasi da
güclesir. Böylece Türkçe fonetik seslendirmenin disinda yapilan
seslendirmeler bir nevi "yaniltma" (anagram) teknigidir. Kelimelerin
seslendirilmesi egri olunca Türkçe çagrisim da zorlasir. Bu da zaten
istenilen neticeyi dogurur. Mesela, Ingilizce "I'" sözcügünü
seslendirdiginiz zaman Türkçenin "AY" sözü hic akliniza gelmez.
Halbuki, gerçek te budur.

Bu bulusun açtigi yepyeni genis bir ufuk içinde geçmiste "tarih
olarak" yazilmis bilgileri yeni bir görüs ile okumak imkani çikiyor
ortaya. Çok uzun, söylenilmesi güc, çaprasik adlarin aslinda Türkçe
birbirine eklenmis adlar oldugunu görmek onlari parçalarina bölmek ile
kolaylasiyor. Bunlarla ilgili çalismalarimi zaman zaman internetteki
sayfama koyuyorum. Hepsi bir gün kitap olacak.

Bir önceki iletinizde sorduklarinizi unutmus degilim. Onlara cevap
vermekde geciktim, zira araya baska konular girdi. Kusura bakma.
Fakat yakinda yine ayrintili sekilde cevap verecegimden emin
olabilirsiniz. E-postalarini yanitlamak benim hayli zamanimi aliyor.
O bakimdan cevap vermekte gecikiyorum.

Selam ve sevgiler,

Polat Kaya


acetesus wrote:
>
> Sayin Polat Kaya
> Kelimelerin kokenlerini bu sekilde aciklamak icin elinizde herhangi
> bir kaynak var mi yoksa herhangi bir kelimeyi gördüğünüz anda sizde
> bir cagrisim mi uyandiriyor?
>
> Ahmet Balaban
>
> Not: Daha önce size sormus oldugum sorulara yanit vermediginiz icin
> buna da yanit vermeyeceginizi dusunuyorum. Malum ya, cevirmenler
> haricten gazel okuyor.
>