TR:Bir Garip Turkiye!, Emin Colasan]

Sayin Arkadaslar,

Merhaba. TURKISTAN-N de yayinlanan ve Emin Çölasan Bey'e ait bir
yazinin bir bölümü Türkçenin de geçmiste basina gelenler bakimindan
çok ilginç. Bu bölümü aynen asagida veriyorum. Diyor ki:

* İzmir'de geçtiğimiz günlerde bir tıp kongresi toplanıyor.
Sponsorlardan Alman Drager firması toplantıda bir Türkiye haritası
dağıtıyor. Ülkemize anestezi ve yoğun bakım aletleri satan bu yabancı
firmanın haritası çok ilginç! Dokuz Eylül Üniversitesi Onkoloji Bilim
öğretim üyesi Prof. Dr. Faik Sarıalioğlu yazıyor:

''Karadenizliyim. Haritada yer alan şu isimlere lütfen bakınız.
Yörede bu isimleri taşıyan ne bir levha vardır, ne de bir sembol. En
yaşlı yerliler bile bu isimleri bilmez. O halde böyle bir harita,
katılımcıların tamamı Türk olan bir bilimsel toplantıda niçin
dağıtılır? Amaç nedir? Bıktık bu ülkeye ihanetlerden, Sevr'i yeniden
önümüze süren Batılı sözde dost ve müttefikler ve onların içimizdeki
işbirlikçilerinden.''

Harita elimde. Türkçe isimlerin yanında büyük harflerle diğer isimler
yer alıyor. İşte birkaç örnek:

Akçaabat-Mermenose. Ayancık-Tetracis. Tosya-Doceia. Taşova-Chole.
Mesudiye-Sauronisena.

Haritanın tamamı, yani bütün Türkiye bu isimlerle dolu.

Alman firması Drager, bu küstahlığı başka bir ülkede yapabilir miydi? *

diye soruyor Emin Çölasan.

Dilin istenilmeyen bir milleti tarihten silmek için kullanilabilen çok
güclü bir yikma ve yok etme araci oldugunu daha önce de
isaretlemistim. Bir milletin dili, dini, adi ve ülkesinin yer adlari
degistirildiginde, o ülkede yasayanlarin kimliginden gelecek nesiller
için kalmasi gereken her sey silinmistir demektir. Sayet bu silinmeye
karsi o ülkede yasayanlarin itirazi da olmamissa, o zaman yapilan
oyunlara ülkenin asil sahibi de katilmis demektir. Hele yer adlarinda
yapilan degisiklikler bir harita üzerine islenip dünyaya
dagitildiginda, simdinin sahte dokumani gelecegin "gerçek tarih
belgesi" diye insanin karsisina çikarilabilir ve bu sahtekarligin
yaratacagi zorluklari da düzeltmek imkansiz olur. Nitekim bu gibi
oyunlar sebebiyle Türkieyenin basina bir sürü oyunlar gelmis ve
gelmektedir.

Avrupali Türkiye haritasinda yer adlarini degistirme ihtiyacini neden
duyuyor? Avrupali firmanin isi gücü kalmadi mi ki böyle bir haritayi
destekliyor, Türkiye cografyasina yeni adlar üretenlere, yeni harita
yapanlara, çok olasilikla onlari ileride kullanmak icin senaryolar
hazirlayip gelecegin tarihini simdiden hazirlayan elemenlara is
veriyor ve kimbilir daha ne gibi teskilatlari bu gibi islerin çesitli
yönleriyle ugrastiriyor? Bir baska deyimle Türkiyenin gelecegi
simdiden hazirlaniyor. Eski Türk dünyasinin tarihten silinmesi de
böyle bir aliskanligin neticesi olsa gerek. Simdi de Türkiye
haritasina uyduruk "yer adlari" yerlestirenlerin muhakkak ki gizli
emelleri olmali. Istikbalin böyle bir ortaminda Türkçenin korunmasi
da bir hayli zor olsa gerek.

Simdiye kadar yazdiklarimizda hep belirttigimiz gibi, degistirilenler
eski Tur/Türk dünyasinin yalniz yer adlari olmayip, Türkçenin
kelimeleri ve deyimleri de eskiden beri kirmalara hedef olmus ve
yeniden yapilanarak ondan yeni diller türetilmis. Eskiden bir dil
konusan dünya artik çesit çesit dilleri konusmaya baslamis,
dolayisiyle kimin kime ne dedigi de pek kolaylikla anlasilamaz
olmustur. Ilginçtir ki GENESIS 11 de zaten bunu yap diyor.

Saygilarimla,

Polat kaya
Turkistan Newsletter Wed, 5 Jun 2002 16:07:57
Turkistan Bulteni ISSN:1386-6265
Uze Tengri basmasar asra yer telinmeser, Turk bodun ilining torugin
kem artati, udaci erti. [Bilge Kagan in Orkhon inscriptions]
<<>><<>><>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<><<

Emin ÇÖLAŞAN
Bir garip Türkiye!

05.06.2002

HER tarafından gariplik fışkıran bir ülkede yaşıyoruz. Bunları bir
yabancıya
anlatsak inanmaz ve ''abartıyorsun, böyle şey olamaz'' der.

Hangisini yazmalı, neresinden başlamalı!

Alanya'da dört yabancı turiste tecavüz edip ikisini öldüren bir sapık,
tam yedi yıl sonra Rahşan affıyla serbest bırakılıyor. Adam elini
kolunu sallaya sallaya çıkıyor, bu kez de Hollandalı televizyon
muhabirini tokatlıyor. Sonra birileri ''aaaa, biz yanlış yapmışız''
diyerek sapığı yeniden içeri alıyor.

Yahu bu ne rezalettir, ne utanmazlıktır.

Dünyanın neresinde böyle bir suç işlemiş biri yedi yıl yattıktan sonra
tahliye edilir? Bu adamı kim, hangi mahkeme, hangi savcı tahliye
etmiştir? Bu işte ''yanlışlık'' olur mu? Eğer varsa,
bu ''yanlışlığı'' yapanlar hakkında ne gibi bir işlem yapılacaktır?

* * *

Türkiye'de yüz binlerce insanın içtiği, dışarıya da ihraç edilen
Niksar Ayvaz suyunda kanser yapıcı ve yüksek oranda arsenik çıktığı
Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanıyor. Açıklamada ayrıca, bu suyun
toplatıldığı belirtiliyor. Çok sayıda bakkal ve markete sordum,
toplatılmadı. Bu su halen satılıyor.

Firma, suyunun temiz olduğunu iddia ediyor.

Sağlık Bakanlığı şimdi niçin susuyor? Niksar suyu ile ilgili gerçekler
nedir? Arsenik var mıdır, yok mudur, su temiz midir, zararlı mıdır?

Açıklanan sonuçlar doğru mudur, yanlış mıdır?

Piyasada satılan diğer şişe sularının durumu nedir?

Bu suyu oteller satıyor, turizm mevsiminde bizimle birlikte yabancılar
da içiyor.

Ülkelerin ''uygarlığı'' işte böyle durumlarda ortaya çıkar. Bir suda
arsenik çıkarsa kıyamet kopar ve bunun üretimine bugüne kadar nasıl
izin verildiği sorulur. Trilyonluk davalar açılır.

Sağlık Bakanlığı yapmış açıklamasını ve sütre gerisine çekilmiş. İşin
üzerine giden, doğruyu araştıran hiçbir makam, hiçbir kuruluş yok.

* * *

Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan ilginç şeyler söylüyor. Bir bakan bir
başka ülkede bunları kendi bakanlığı için söylese, yine kıyametler
kopar.

Hırsızlık, yolsuzluk, soygun, vurgun.

Okuyan bunları ''Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu'' diye
açıklıyor...

Ve erken emekli edilenler, 30 yaşında emekli olanlar, hak etmediği
halde SSK ve Bağ-Kur tarafından maaşa bağlanmış on binlerce üçkáğıtçı.

Dahası var, dahası! Prim ödemeyen sahtekárlar, işçinin sırtından prim
vurgunu yapan işverenler ve çoktan batmış bir sosyal güvenlik sistemi.

Bu iş nereye gidiyor? Birkaç yıl sonra ne olacak? Sistem çökecek mi?

Kimse bir şey bilmiyor, kimse ilgilenmiyor. İşin başındaki kişi
yırtınıyor, feryat ediyor, bütün kulaklar tıkalı.

* * *

İzmir'de geçtiğimiz günlerde bir tıp kongresi toplanıyor.
Sponsorlardan Alman Drager firması toplantıda bir Türkiye haritası
dağıtıyor. Ülkemize anestezi ve yoğun bakım aletleri satan bu yabancı
firmanın haritası çok ilginç! Dokuz Eylül Üniversitesi Onkoloji Bilim
öğretim üyesi Prof. Dr. Faik Sarıalioğlu yazıyor:

''Karadenizliyim. Haritada yer alan şu isimlere lütfen bakınız. Yörede
bu isimleri taşıyan ne bir levha vardır, ne de bir sembol. En yaşlı
yerliler bile bu isimleri bilmez. O halde böyle bir harita,
katılımcıların tamamı Türk olan bir bilimsel toplantıda niçin
dağıtılır? Amaç nedir? Bıktık bu ülkeye ihanetlerden, Sevr'i yeniden
önümüze süren Batılı sözde dost ve müttefikler ve onların içimizdeki
işbirlikçilerinden.''

Harita elimde. Türkçe isimlerin yanında büyük harflerle diğer isimler
yer alıyor. İşte birkaç örnek:

Akçaabat-Mermenose. Ayancık-Tetracis. Tosya-Doceia. Taşova-Chole.
Mesudiye-Sauronisena.

Haritanın tamamı, yani bütün Türkiye bu isimlerle dolu.

Alman firması Drager, bu küstahlığı başka bir ülkede yapabilir miydi?

* * *

Devlet Bakanı Fikret Ünlü'ye burada birkaç kez sordum. Milli Takım'a
lacivert giydiren sponsor firmalar, Kore için kaç para vermişti? Ses
gelmiyor! Demek ki bunu toplumdan gizliyorlar. Acaba neden?

Cumhurbaşkanı önümüzdeki cuma günü Çankaya'da çok önemli bir AB
zirvesi toplayacak... Ve bu toplantıya Dışişleri Bakanı İsmail Cem'i
çağırmayacağını söylüyor! Dışişleri Bakanı olmadan toplanacak AB
zirvesi! Çok ilginç!

Bir garip Türkiye olduk. Duyarsız, sessiz, tepkisiz, yanlışlarla dolu!

Gazeteci olarak ne yazacağımı şaşırıyorum, olup biteni izledikçe
hayretten donakalıyorum.