Re: NEVRUZ

--- In b_c_n_2003@yahoogroups.com, Polat Kaya <tntr@C...> wrote:


Sayin Arkadaslar,

Merhaba. Sayin Adnan Atabek'in "NEVRUZ baslikli iletisindeki saygin
görüslerine katilmakla beraber, NEVRUZ sözü hakkinda biraz daha farkli
bir görüsü sizlerle paylasmak isterim.

Bilinen bilgilere göre NEV Farsca olup Türkçe "yeni" anlaminda ve
"RUZ" da Farsça Olup Türkçe "gün" anlamindadir. Böylece ikisi birden
Türkçe "yenigün" anlaminda oluyor.

Bunu böylece belirttikten sonra gelelim tekrar NEV (yeni) sözüne.
Zira bu söz zaten Türkçe "yeni" sözünün degistirilmis seklidir. Daha
önce de belirtmistim ki Hint-Avrupa dillerinde U, V ve Y harfleri
sahte kilikli, iki yüzlü, ve bilhassa "anagram" isinde sasirtma
yaratmak maksadiyla birbirlerinin yerine kullanilabilen harflerdir.
Türkçeden kirma yollu sözcük üretilirken, kaynak deyimde bulunan
herhangi bir U, V ve Y harfleri diger biri ile degistirilir ve zaten
kirilip karistirilmis suzcügün aslinin Türkçeden uzaklastirilmasi
daha da kolaylasir. Böylece, Türkçe "yeni" sözündeki "y" yerine "v'
kullandiginizda ve "i" son ünlüsünü de düsürüp sözcügü tersine
çevirdiginiz de Türkçe "yeni" sözü Farsca "nev" haline gelir ve yine
de "yeni" anlamini tasimaya devam eder. Dikkat edilmelidir ki NEW,
NEV ve NEO gibi Bati dillerine ait sözler de Türkçe "YENI" sözünden
kirma yoluyla üretilmislerdir.

Kelimenin ikinci yarisi olan "RUZ" sözü Türkçe "GÜN" anlaminda
olduguna göre ve Türkçe GÜN sözü de hem "gün" (24 saatlik süre) ve
hem de "GÜNES" olarak bilindigine göre, NEVRUZ sözü gerçekte hem "yeni
gün" (24 saatlik süre) ve hem de "YENI GÜN (Günes)" anlamina geliyor.
Halk genellikle dikkatini birincisine çektiginden bayramin "günes" ile
ilgili yönü bir nevi unutuluyor. Halbuki 21 Martta Günes yeni bir
burca girer ve kuzey yarim küresinde yeni bir mevsim baslar ki asil
sölenin kaynagi da budur.

Türkçenin "günes" sözü aslinda Türkçe "GÜN + ISI" ( dikkat: hem
"ISI", s=sh, (isik anlaminda) ve hem de "ISI" (sicaklik anlaminda)
Gün'den kaynaklanan iki ortak kavramin tek ad içinde tanimlamasini
yapan Türkçe bir sözdür. Böylece, "günes" sözü Gün'den kaynaklanan
"Gün-ISIGI" ile "Gün-ISISINI" temsil eder. Kis mevsimi bitip 21
Mart'ta "ilkbahar" mevsimi basladiginda hem günlerin "aydinlik" süresi
ve hem de günlerin "ISIMASI" artmaya baslar. Kisin sikintili
günlerinden sonra dogada yeniden dogma, yesillenme, canlanma,
çiçeklenme, kuzulama, civcivleme, vs. baslar. Bütün bunlarla beraber
kis boyunca evine kapanip kalan insan da yeniden doga ile bütünlesir.
Bu sebeplerle, Günese tapan eski Tur/Türk dünyasinda bütün bunlara
sebep olan GÜNES ilkbaharin baslamasiyla minnet ve sükranlikla
anilirdi ki bu anma ve sükran töresi günümüze kadar gelmistir.

Bilindigi gibi, NEVRUZ bir anma günüdür. Bu haliyle ve ikinci bir
anlaminda, "Nevruz" sözü Türkçe "ANARUZ" (anariz => Naruz => Nevruz)
sözünün de degistirilmis halidir. Böylece "Günese" tapan eski
Tur/Türk dünyasinin pek çok kavrama "Günes" i tanimlayan Türkçe
deyimleri ad olarak vermesi töresine uygun olarak, bu NEVRUZ adi da
hem Gün Tanriyi tanimlar ve hem de onun anilmasini
hatirlatan "anaruz" sözünü tanimlar. Bu çok eski töreye göre, kelime
içinde hem Tanrinin adi gizlenir ve hem de yüzeyde olan kavram
tanimlanir.

Yüzeysel olarak bilinenlere göre RUZ sözü Farscadir. Tüirkçe "GÜN"
anlaminda olan "RUZ" sözü "eR-UZ" (eR-US, eR-AS, eR-AZ, eR-OZ, eR-ÖZ,
eR-OS) sekilleriyle yine eski Tur/Türk dünyasinin GÖK-ATA-Tanrisini,
yani "Us Er", "Bir-Er", "Essiz Er" ve "ÖZ Er" olan OGUZ-ATA'yi
tanimlar. OGUZ adi, bir anlaminda ve "O-GÖZ" seklinde,
Gök-Ata-Tanrinin, eski inançlara göre, iki gözü olarak addedilen Gün
ve Ay tanrilarini belirtir. Görülüyor ki bu haliyle de NEV-RUZ
sözünde Tur/Türk insani yine Gök-Tanriyi bulup onu anmakta, ona sükür
etmekte ve ondan dileklerde bulunmaktadir.

Bilindigine göre NEVRUZ töresinde, genellikle günes battiktan sonra,
kümeler halinde yigilmis OT yakilir ve niyetler tutularak onun
alevlerinin üzerinden atlanir. Bu da eski Tur/Türk dünyasinin bir
töresidir. (Çocuklugumda her sene Nevruz'da ot yakip üstünden
atlardik). OT yakmak töresi yine Gün'ü, onun ISIGINI ve ISISINI,
yani "Günes'i" temsil eder. Görülüyor ki bu OT yakma senligi de yine
Gün-Tanriyi ve onun atesini temsil eden ok eski bir Türk töresidir.

Türkçe OT süzünde, burada anmamiz gereken en azindan iki anlam
vardir. Bir halinde yakilan "ot" anlamlidir; ikinci anlaminda ise,
sözcügün OT, OD, UT, UD sekilleriyle, "ates" anlamindadir. Atas
(ates) ise Gün-Tanrinin temsilidir ve ondan kaynaklanir. Yine
görülüyor ki bu haliyle de olay yine Gün'ü (Gün-Tanriyi)
sölenlestirmektedir. Yanan otun alevli atesi ise bir "OT-TUR" (UT-
TUR, OD-TUR), yani temsili bir günestir ve Gün-Tanri'dir.

Hatirlanmalidir ki Sümerlerin Günes Tanrisinin adi UTU idi ki bu da
Türkçenin "UT-U" ("OT-O", "ATAS-O") sözü olup UTU'nun, yani Günes'in
Türkçe olarak "OT, OD, ATAS" oldugunu belirtmektedir. Ayrica dikkat
edilmelidir ki Türkçe OT-TUR sözünde hem Gün-Tanrinin adi olan OT ve
hem de Gök-Ata Tanrinin adi olan TUR sözleri vardir. TUR sözü ayni
zamanda Tur/Türk milletinin milli adidir ve yine Gök-Tanrinin adindan
geldigi asikardir.

Bütün bunlardan görülen sudur ki NEVRUZ" adiyla bilinen ve olasilikla
eski Türk dünyasinin "ANARUZ" sözü olan ve Günesi temsil eden bu
töre, Türklerin Islam dinine girmelerinden sonra, daha dogrusu "Günes"
"gök-tanriligi" tahtindan insanlarin yapmaciligi ile indirilip yerine
"AY (AY-Tanri) getirildikten sonra. eskiye nazaran daha az bir ilgi
ile unutulmaya yüz tutmustur. Bu da yetmiyormus gibi, isin çok iyi
bilincinde olanlar, her firsatta bu Türk töresini Farslara ve
simdilerde de "Kürtlere" mal ederek onu Türklerden iyice koparmaya
çalismaktadirlar.

Kendi dillerini bile, Türkçe sözleri kirip yeniden yapilandirma
teknigi ile (anagram), Türkçeden büyük ustalikla asirip yapan kabal
ruhlu dinci-dilciler, bu taktigi özbe öz Türk olan Kürtlerin dillerine
de tatbik etmisler ve kendi dillerine biraz benzetilen bir dili
Kürtlere de asilamislardir. Dillerinde dil misyonerlerinin
gelistiridigi kirma yollu degistirmelerin sayesinde, Kürtlerin hem
dilleri Türkçeden uzaklastirilmis ve hem de kendileri Aryan (Ariyan)
kilifina sokularak Türklerden koparilmislar ve sonunda da Türklere
karsi kullanilmislardir.

Düsünün ki 12ci asirda ünlü Türk Musul Atabeyi Nurettin Zenginin
sarayinda büyütülen, Türk sosyal ve askeri töreleri ile yetistirilen,
Zenginin Kipçak ordularini (Sari Kipçak, Saricanlar => Saracenler)
Haçlilara karsi zaferden zafere götüren, Misiri alan Salahaddin
Ayyubi, sonunda velinimeti olan Nureddin Zengiye karsi çikmis ve
kendi hanedanligini ilan etmistir. Soy kimligi, "AYYUB" adina izafeten
olsa gerek ki kendisi "Aryan" birisiymis gibi sahtece "Kürt" ilan
edilmis ve o zamandan beri de bu Türk kahramani Türklükten
koparilmistir. Ne ilginçtir ki "Kürt" diye vasiflandirilan bu halkin
adi da "Türk" adinin tersidir. Görülüyor ki çok eskiden beri Türk
devletlerine tatbik edilen "ad degistirme ve yanlis bilgilendirme"
taktikleri ile Türk tarihinde büyük silmeler yaratilmistir.
Salahaddin Eyyubinin Türklükten çikarilmasi da bunlardan biridir.
Maksat "Türk" adini silip onun yerine ne olursa olsun baska bir adin
getirilmesi emelidir. Türklere karsi islenen bu gibi hileli oyunlar
tekrar edile edile büyük basari ile genel halkin hafizasina gerçek
imis gibi islenebilmektedir. Bu da sözün ne kadar güclü bir harp araçi
oldugunun en iyi belgesidir.

Sayin Adnan Atabek "NEVRUZ" sözünü iletisine konu edip bizlere
aktarirken, bir Mogol arkadastan bana su kutlama mesaji geldi ve
Ingilizce olarak söyle yazmisti:

"I wish you all the best for the Ergenekon Spring Festival. May the
year bring you happiness, prosperity, and blessing! "

Bilindigi gibi Türk kültüründe, NEVRUZ'un baska bir adi da ERGENEKON
Ilkbahar sölenidir. ERGENEKON Türklerin Turandan çikip dünyaya
yayilislarinda adi geçen çok önemli efsanemsi bir yer adidir. Bununla
beraber o Türklerin geçmisteki inanislarinin da kaynagidir.

ERGENEKON sözünde Türkçenin "ERGEN + KON" (ergen kün", "genç-gün",
"erken gün") sözlerini buluyoruz. Türkçe "ergen" sözü genç ve henüz
evlenmemis oglan ve kizi tanimlayan bir sifattir. (Türkçenin bu sözü
Ingilizceye ve diger bati dillerine "VIRGIN <= Türkçe "U IRGIN"
(ERGIN, ERGEN), v=u, deyiminden degistirilerek aktarilmistir). KON
sözü ise yine Türkçenin KÜN/GÜN sözünden baska bir sey degildir.
Böylece, ERGENEKON sözü hem "Ergen-Günesi" ve hem de "Erken-Günesi"
tanimlayan Türkçe bir deyimdir. Bu sölen Ilkbaharda (21 Mart)
yapildigina göre, o günesin kuzey yarim küresine dönüsünün en erken
zamanini isaretler ve adindan da belli oldugu gibi, bir Türk töresi
olarak yine "o dönüs gününü" ve o günde "Günesi" kutlar.

Ergenekon ayni zamanda eski Türk Dünyasinda "Yeni-Yilin baslangicidir
ve bu yeni yil geleçek Mart 21 e kadar devam eder. Kuzey yarim
küresinde yasayan eski Türk dünyasi için Yeni-Yil Ilkbaharda baslar
idi ki o hayatin yeniden dogusunun müjdesidir. Yeni yilin Mart 21 de
baslamasi, kutlanmasi ve inanisi gerçekte çok ussal bir anlayistir.
Zira bu andan itibaren kuzey yarim küresinde kendini daha etken bir
sekilde gösteren günesle birlikte yeni bir hayat baslamaktadir. Bu
yenilik, ilkbahar ve yaz mevsimlerinde tepe noktasina ulasir ve
harmanlarin bitmesiyle seneye ait çok canli hayatin sonu gelir.
Sonbaharda günes güney yarim küresine ayni firsatlari vermege baslar.
Sonbahardan sonra gelen kis mevsimi ise kuzey yarim küresinde hayatin
durakladigi, uykuya daldigi ve insanlar yönünden zor günlerin
basladigi ve sürdügü bir devirdir. Böylece, kuzey yarim küresi için
yeni yilin Aralik ayinin sonunda yapilmasi pek te akilli bir adet
olmasa gerek. Çünkü o sirada olan her hangi bir yenilik yoktur. O
sebeple olsa gerek ki eski Türk dünyasi bu isi Ilkbaharda ve Martin 21
inde kutlamaktadir ki en dogrusu da budur. Çünkü, kuzey yarim
küresinde yeni hayat ancak Mart ayindan itibaren baslar ve devam eder.
Yeni yilin Aralik ayinin sonuna degistirilmesi eski Türk dünyasinin
törelerine ters düsen törelerle çalisan yeni dinlerin icad edilisi ile
ilgili olmalidir. Zira bu dinler eski Tur/Türk dünyasinin dinini,
dilini ve törelerini yikma, karistirma ve yok etme amaçli dinlerdir.
Inanilmayacak gibi görünüyorsa da bir nevi Türklerin AK-Han dini
inancina (Guunes dini) karsi bazi gruplarin izledigi Kara-Han dini
inanci meselesi oluyor.

TURKÇENIN GÜNES DILI OLUSU

Bütün bunlardan görülüyor ki eski Türk dünyasinin dünyaya hayat veren
Günese tapmasi hem çok mantikli ve hem de Tur/Türk insaninin
yasayisini her yönünden derin sekilde etkileyen bir inançti. Bu
sebeple, her haliyle Günesi kutlayan, onu ululastiran, onu dilinde her
sözde yasatan eski Tur/Türk insani elbette ki diline de yine onun
adini vermis ve, yeni-nesil Türklerin pek bilmemesine ragmen, Günes
dini evrensel din oldugu gibi, onun yayilmasini temin eden dil de
Türkçe olmustur. Böylece, büyük olasilikla Türkçe eski çaglardan beri
bir GÜNES DILI olarak biline gelmistir. Bu gerçek halk tarafindan
bilinmese dahi, kendi politik ve parasal çikarlari yüzünden din
konusuyla çok yakindan ilgilenen dinciler tarafindan olasilikla
bilinmekteydi fakat gîzli tutulmaktaydi.

Günes kavrami TURÇA (TÜRKÇE) sözünün TUR kökünde gizlidir. -ÇA ve -ÇE
ekleri ise yine Türkçenin EÇE (hem erkek ve hem disiler için
kullanilan bir Türkçe deyim olup "büyük ata/apa/baba" ve "büyük ana"
anlamlarindadir). Zira, "TUR" sözü "uTU-eR" (UTU-ER) sekliyle
Gün-Tanriyi, "oTU-Re/Ra" sekliyle yine Gün-Tanriyi (RE/RA eski
MISIR'in Gün-Tanrisi) ve "aTa-U-eR" sekliyle hem Gök ATA-Tanriyi ve
hem de Gün-Tanriyi, ve nihayet TURa sekliyle de AY-Tanriyi
tanimlamaktadir. Böylece, eski Türk dünyasinin üçlü Gök-tanrisi bir
sözcük içinde gizli bir sekilde gösterilmistir. Bunun yaninda Türkçe
de yapilan bütün tanimlamalarin sonunda "-TUR" son eki gelir ki bu da
Türkçenin "TANRI" kavramina dayanan bir dil oldugunun inkar edilemez
belgesidir. Anlasilan sudur ki eski Türk dünyasinda sözcüklere
fazlasiyla önem verilmekte ve tek Türkçe sözde birden fazla anlam
anlatilabilmekteydi. Bu da Türkçenin çok önemli ve essiz
özelliklerinden biridir.

TURÇA (Türkçe) Tur dilini tanimladigi gibi ayni zamanda "TUR-AÇA"
anlamiyla yine Gök-Ata-Tanriyi yahut Gök-Ana-Tanriyi tanimlar. Eski
Türk dünyasinda "Tanri" iki yönlüdür ve O hem BIR-ATA-TUR ve hem de
BIR-ANA-TUR olabiliyor. Tanrinin erkek mi yoksa disi mi oldugu
bilinmez.

Son olarak sunu da belirtmeliyim: Eski Sümer dilinde "DINGIR" sözü
"Tanri" anlaminda olup Türkçenin "TENGIR" (Tengri, Tanri) sözüne
denktir. DINGIR sözü ise yeniden yapilanma ile Türkçe "GINGIR"
(GÜNDÜR) olabiliyor. Ayni sekilde Türkçe TENGIR sözü de yeniden
yapilandirildiginda yine Türkçe "GENTIR" (GÜNTÜR) süzünü gün isigina
çikarmaktadir. Bu durum gerek eski Sümerlerde ve gerekse eski TUR
dünyasinda yaratici Tanrinin "GÜNES" oldugunun süphe götürmez
kanitidir. Görülüyor ki "Tanri" kavramini tanimlayan bu çok eski
sözcükler hem GÜN ve hem de TUR Tanri adlarini bünyelerinde gizlemis
ve günümüze kadar getirmislerdir. Elbette ki bu sözler ve töreler
Sumer dili ile Türkçenin kardes dil olduklarini gösterdigi gibi
Sumerlerle Turlarin da ayni dili, dini ve kültürü paylasan çok eski
kardes milletler olduklarinin kanitidir. Bu da TUR milletini, TUR
dilini ve Tur törelerini Sümerler kadar eski yapar. Sümer töresinde
DINGIR sözü "sekiz" köseli bir yildiz ile ve yazisinda da birbirini
keserek bir "yildiz" yapan dört çizgi ile gösterilirdi. Sümer
yildizi aynen Pazirik halisina islenmistir.

Evet Sayin Atabek, dilin sözcükleri çok güclü birer belgedirler. Ve
onlar sizin de isaretlediginiz gibi güclü bombalardan daha
güclüdürler. Karistirilip yozlastirilmis Türkçe sözleri desifre
ettikce onlarin özbe öz Türkçe olduklari hiç beklenmedik bir sekilde
gün isigina çikmaktadir. Zira geçmiste büyük bir ustalikla
Türkçeden asirilip yabancilastirilmis olan bir sürü sözcüklerin
gerçek Türkçe kimligi aydinlaninca dünyada ne o inanilmaz oyunlarin
oynanmis oldugu da gün isigina çikmis olacaktir. Bu da tarihi
yeniden yazmaya gerek gösterecektir.

Saygilarimla,

Polat Kaya