Re: Arap Alevileri
Sayin Hayati Bessuroglu Bey,
Merhaba. Takdirkar yaziniz için teșekkür ederim. Yazilarimi okuyup izlemeniz
beni mutlu etti. Okumaya devam etmenizi dilerim. Evet Hayati Bey, șimdilerde yapildigi gibi, binlerce
seneden beri Türklügü dünyadan silmeye ugrașmișlar ve bunda da yer yer çok bașarili olmușlar. Uygulanan hirsizlik teknigi ancak șeytanin aklina gelebilir bir cinsten. Türk
dünyasinin onbinlerce sene içinde geliștirmiș oldugu diline ait sözcük ve ifadeleri
kirip çeșitli kaliplarda
yeniden șekillendirdikten
sonra kendilerine ait birer dil imiș gibi göstererek dünyaya tanitmiș olmalari hirsizlik sanatinin zirve noktasidir.
Türkçeyi așirma oyunu bir
zamanlar "belirli bir halk bile sayilmayan" bir grup
toplumlari "ulus" haline getirmiș. Bir zamanlar Türk dünyasinin dilini konușup kültürünü yașayanlar, dünya çapinda konușulan Türkçeyi kariștirma sayesinde dil sahibi olmușlar. Türklerin yalniz dilini așirlamakla kalmamișlar, ayni zamanda medeniyetini de așirmișlar. Așirdiklarini çeșitli șekillere sokup efsaneler yaratmișlar ve bu masallarla bütün dünyanin beynini
yikayip kendilerini yüceltmișler.
Her firsatta Türk dünyasinin insanlarini da çeșitli dinlerle inançlandirarak onlarin da pek
çoklarinin adlari, Türklük kimlikleri degiștirilmiș ve birbirine karși kullanilmiștir. Iște geçmiște ișlenmiș bu durumlari gördükten sonra, dillerindeki
sözcüklerde sakli kalmiș Türklükle
ve de Türkçe ile ilgili gerçekleri gün ișigina çikarmak benim için
yapilmasi gereken en önemli bir hayat ödevi oldu. Sizin gibi pek çok
degerli okuyucularimin, yazilarimi okurolmalari beni
mutlu ediyor. Hepiniz sagolun!
***
Çukurova bölgesinde yașayan
"Arap Alevileri" (Nusayriler (Nusairi) hakkinda görüșlerimi sormușsunuz.Nusayriler konusunda pek biligili
oldugumu söyleyemem. Bu itirafimla beraber, Alevi'likle ilgili bazi husususlari
sizinle paylașabilirim.
Bence, "Arap Alevileri" deyimi yanliștir. "Arapca Konușan Aleviler" denseydi daha dogru bir
tanimlama olurdu. Çünkü "Aleviler" oldum lasi
Türk'türler". Alevilik Türklere ait olup kökü binlerce sene geriye
giden Türklerin "güneș
dini" ile ilgili bir kavramdir. AL sözcügü Türkçe bir sözdür. AL adi ve
rengi güneși temsil eder.
Türkler "güneș" dini
sebebiyle kendilerine hep "AL BAŞ" (Alben,
Alban, Albeniz, Kizilbaș) demișlerdir. Güneș ve onun ișinlari dünyaya hayat veren doga gücüdür. AL
rengigüneșin, bilhassa dogușunda ve batișinda gösterdigi bir
renk olup çogu
zaman bu
renk gök yüzünü de etkileyerek onu alli, sarili, morlu renklere boyayarak eșsiz ve muhteșem görüntüler
yaratir. Zaten
büitün renkler güneșten
kaynaklanir. Geçmiște güneșe tapan toplumlar olarak, denebilir ki Türkler oldum olasi
"güneșin
çocuklaridir". Türkün
dini "Güneș Dini"
oldugu gibi dili de "Guneș Dili" olmuștur. Türkçe AL sözü Islam dininde
de "ALLAH" (AL ILAH) adinin baș hecesidir.
***
ALEVI sözü, bir anlaminda, "AL EVI" demektir ki bu "AL
Tanriya tapanlarin evi" yahut "AL
Tanriya tapanlar toplumu" demektir.
Bir bașka anlaminda "ALEV"
(ALOY, ATEŞ) anlamli olup güneși
temsil eder. Milyarlarca senedenberi alev alev yanmakta olan bu dev ateș 'güneș' yer
yüzünde yarattigi canlilarin hayat kaynagidir. Isisi ve ișinlari ile yer yüzündeki varliklara can vermiștir. "CAN"
sözü insanda ve bütün canlilarda hayat'in (yașamanin) simgesidir. CAN bedenden çiktiginda
o ateș (alev) de sönmüș olur. Ilginçtir ki Türkçe "GÜN"
sözü ile "CAN" ve de "KAN" sözcükleri birbirine çok
benzerler. Üçü de hayat verir, can verir, yașami saglar. Kan'in rengi de
"AL" rengindedir. Bu benzerlikler tesadüflerin neticesi degildir.
Bence, bilinçli bir tanimlamanin neticesidir. Denebilir ki, atalarimiz
"güneș" ile
"insani", birbirine benzeterek aralarinda Türkçe dil ile bir baglanti
kurmușlardir. Güneș, gökte etrafini aydinlatan bir
"AL TEPE" (Altin Tepe, Kizil Tepe, Al Alma, Kizil Alma, Tepegöz) gibi
tanimamalarla insanin kolayca taniyabilecegi ve anlayabilecegi kavramlara
benzetilmiștir. O yaraticidir
ve hayat vericidir. Insanin bași da, ürettigi bilgilerle, insanliga yenilikler
yaratan ve türettigi bilgiler sayesinde insanligi aydinlatan,
bir "AL TEPE" (AL BAŞ) dir. Böylece, "Al Tepe'ye"
inanan Türkler inançlarini "Albaș, Kizilbaș" gibi adlarla tamimlayarak kendilerini güneșe yüceltmișlerdir. Son zamanlarda gelișen dinler bu çok eski Turan dinini karalamișlar ve politik maksadlar sebebiyle insanlarca
inanilmamasina sebep olmușlardir.
Böylece onu ișlemez bir
din haline getirmișlerdir. Eski
Turan dünyasinin bu "Gök-Tanri, Gün-Tanri ve Ay-Tanri"li dinini
öldürenler onu bir "PAGAN" dini, bașka degimle, ilkel bir din șeklinde tanitmișlar ve karalamișlardir. Halbuki, kendilerinin sonradan
türettikleri dinlerin hepsi bu eski Turan dininden kaynaklanir.
Alevi'ler Mevlevi olarak bilinirler. "MEVLEVI" sözcügü de
"ALEVI" sözcügü gibidir. Sözde MEVLA, MEVLEVI, MEVLANA gibi sözler
hep "Arapca" sözler olarak tanitilir. Bilindigi gibi,
MEVLA "Tanri" demektir. Ilginçtir ki MEVLA sözcügü
"ALEVM" șeklinde
dizildiginde bu adin Türkçe "ALEVIM" sözü oldugunu görürüz.
"Alev" anlamli bu sözcügün "Tanri" anlamli
olabilmesi için MEVLA sözcügünün en azindan "güneși" temsil etmesi gerekir. Ayrica,
MEVLA sözcügü "AL-EVM"
șeklinde dizildiginde, Türkçe "AL
EVIM" deyimi olup "Alevi" inanç toplumunu tanimlar.
Bunun gibi, "MEVLEVI" sözcügü de "MEVL-EVI" șeklinde incelendiginde "MEVLA EVI" yani
"Tanri Evi" anlamlidir ki bu da bir gerçektir. Ayrica, MEVLEVI sözcügü "ELEVIM"
eklinde yeniden dizildiginde adin Türkçe "ALEV'IM" sözü oldugu
görülüyor ki yine burada "alevden, ateșten" ve dolayisiyle "güneșten" oldugunu kapali bir șekilde söylüyor.
Görüldügü gibi, bütün bu kavramlar hep Türk dünyasinin derin görüșleridir ve TÜRKÇE bütün bu görüșlerin dili olmuștur. Diger taraftan, Arap diline aitmiș gibi tanitilan bu sözcüklerin Türkçe ifadelerden
yapilmiș oldugu da inkar
edilemez bir gerçektir. Böylece, bütün "Sami" diller gibi, Arap dili
de Türkçeden yapilmiș bir
dildir.
Eski Turan dünyasinda Türkler, "Gök-Tanri, Gün-Tanri ve
Ay-Tanri"li dine büyük saygi duyduklarindan ve hayatlarini bu dinden
aldiklari ilhamlarla yönlendirdiklerinden, Tanri simgesi olan
kavramlari bașlarinda ve
gögüslerinde tașimișlardir. AL rengi de bu simgelerin bașinda gelen bir simgedir. Osmanlilar giydikleri
"al renkli Fes" ile "Albașli" idiler. Günümüzde dahi Islam dini
hocalarinin bașlarina
giydikleri AK renkli bașligin tepesi
"AL" rengindedir. Bir Turan dünyasi olan Eski MISIR Devletinin Türkçe
dilinde bu tac Türkçe olarak "AG TAC" (AK TAC) ve "AL TAC"
olarak bilinirdi, Ayrica, eski Türk dünyasi insaninin giydigi
"konik" külah ta böyle bir simgedir. Bir "TEPE" șeklinde olan bu simge gerek kainati yarattigina
inanilan "Gök Tanriyi" ve gerekse içinde bulundugumuz uzay köșesini aydinlatan ve dünyada canlilari yaratan
"Gün-Tanriyi" temsil eder. Ayrica bütün bu kavramlari
yaratan "Insan Tepesini" simgeler. Insan "tepesi" de
bir yaratici tanridir. Dönen Mevlevi Dervișlerinin bașlarina giydikleri ucu kesilmiș konik bașlik bile "AL" renklidir ve bir "Al
Tepe" (Albaș)
simgesidir. Türkçede
insan bașina "tepe"
denilmesi bir tesadüf neticesi degildir. Çünkü, baș "ER" (insan) denen dagin
"tepe'sidir".
***
Yukarida da belirttigim gibi, Nusayriler hakkinda pek bilgim yoktur.
Ancak, benim yönümden, Internette bazi baglantilarda bilgi bulmak mümkün. Şu
baglantida, Ingilizce
olarak, [http://girlsoloinarabia.typepad.com/girl_solo_in_arabia/2006/11/persecution_and.html],
așagida ki ilginç
bilgiler verilmektedir.
"The Jebel Ansariye is a mountain range of remote
valleys and sheer escarpments that runs parallel to the coast and has sheltered
religious minorites for centuries including the afore-mentioned Assassins, the
Druze and the major group still here, the Nusairi or Alawites -
a schismatic Shi’ite sect who in the 10th century followed Muhammed
ibn Busair who
claimed to be a disciple of the tenth Imam. (Syrian first family, the
Assads, are Alawite but had to convert to Sunni Islam when Hafez Assad became
president.)"
Verilen bu bilgilerin ișiginda,
kendilerinin Muhammed
ibn Busair adinda
birisinin idaresinde "Jebeli Ansariye'ye" geldikleri
söyleniyor. Kendilerinin "SHI'a" (ŞII) inancinda olduklari
bildiriliyor. Bu çok önemli bir bilgidir. Bence,
"SHII" (ŞII) sözcügü aslinda Türkçe "IŞI" sözüdür ki
bu da kendilerine "ALEVI" diyenleri "ATEŞ" (GÜNEŞ) kavrami
ile birleștirir. Bilindigi
üzere, Iran AZERI Türkleri de "ŞII" olarak bilinir ki bu da onlarin
eski dininin Güneș dini ve
onun "IŞI'si" ile birleștirir. Ayrica Azerbaycan
"Ateșler ülkesi"
olarak bilinir. Dünyada
son zamanlarda gelișen dinlerin
baskisi ve karalamasi neticesi eski Turan'in bu Güneș din kavrami yozlaștirilmiș ve gerçek kimligi unutturulmuștur. Hatta öyle ki Güneșin "IŞITAN" yetenegi bile
"ŞEYTAN" olarak tanimlanmiș ve karalanmiștir.
***
Dikkat edilmelidir ki "NUSAYRI" adi ile "ANSARIYE" adlari
da dilcilik bakinindan akraba sözcüklerdir. ANSARIYE sözcügü,
"AN-AS-RI-YE" șeklinde
ayrilip Türkçe olarak okundugunda Türkçe "AN ASERI ÖYÜ"
(GÖK AZ ERI EVI, Eșsiz Gök Eri
Evi) anlamli bir söz oluyor ki bir anlaminda "Gök Tanri'nin evi"
anlamindadir. Bu ifade bir diger anlaminda ise, "HAN AZERI
EVI" anlamlidir ki bu da "Jebeli
Ansariye" adliyere bu adi verenlerin Azeri Türkleri oldugunun kanitidir.
Böylece, Muhammed
ibn Busair idaresinde "Jebeli
Ansariye'ye" gelenlerin Türk asilli oldugu anlașiliyor. Benzer șekilde, NUSAYRI sözcügü de
"AN-S-R-UYI" șeklinde
dizilip Türkçe olarak okundugunda, yine Türkçe "AN ASERI ÖYÜ"
ifadesini buluyoruz.
Eski Türkçede "AS ER" (BIR ER, AZER) anlamli olup Tanriyi tanimlayan
bir Türkçe sözdür. Bu Türkçe ad "AZER" ve "AZERI" șeklinde hem "Azeri" Türklerinin
kimliginde, hem de "Azerbaycan" adinda ebedileștirilmiștir. "AN" sözü "Gök"
demektir. "ANU" yaratici Gök-Tanri'nin bașka bir adi olup eski Türkçe ve Sümerce bir
sözdür. Türkçe HAN-O sözü de yine bu sözden kaynaklanir. Hatta, gerek
"VAN" șehrinin ve
gerekse "ANI" (ANU) harabelerinin adi dahi bu eski Türkçe ve Sümerce
sözden kaynaklanir. Dogu Anadolu'da ilk Hristiyan dinine
çevrilenler arasinda KIPÇAK Türkleri olmuștur. Dogu Anadoluda bulunan eski dini
harabeler çogunlukla Hristiyan "Kipçak" Türklerinden kalmiș eserlerdir. Bilinçsizlik içinde bu
eserler, aslinda kendilerine "HAY" diyen sözde "Ermenilere"
mal edilir ki bu büyük bir yanilgidir.
***
Bu arada, hoș göreceginiz
umudu ile, șunu da belirtmek
gerekir ki, olasilikla, kendi
soyadiniz olan "BESSUROGLU" adindaki "BESSUR" adi dahi
kaynakta verilen "Busair"
adi ile dil akrabaligi gösteriyor. Olasilikla, "BUSAIR" ve
"BESSUR" adlari Türkçe "BAŞER" (BEŞIR, BEŞUR) sözlerinin
kaymiș șeklidir. Bilindigi gibi, Suriye Cumhurbașkani da ayni adi tașimaktadir ve ad "Arapca"
degildir. Bu ișaretler
bile, Çukurova'da yașayan sözde
"Arap Alevi'lerin" (Nusayriler) gerçekte Türk
olduklarinin birer kanitidir.
Geçmiș çaglarda, dünyada
dinci geçinen bazi gruplar,
gerek dini kurulușlarin
yönlendirmesiyle ve gerekse sözde "dinci misyonerler" araciligi ile, Türklerin adlarini, dillerini
ve de dinlerini degiștirmek
yoluyla, Türkleri Türklüklerinden bilinçli șekide uzaklaștirmișlardir. Gizlice ve sinsice oynanan bu 'Türklere
kimlik degiștirme' oyunu
binlerce senedenberi yapila gelmiștir. Bu oyun halen de devam etmektedir.
Şimdilerde, kendilerini "Kürt" sanip "Aryan"
diye bilen, aslinda özbe öz Türk olan ve Türk'e karși kullanilan bazi kimseler de bu oyunun
kurbanlari arasindadir. Bilinmez ve takdir edilmez ki "KÜRT" adi dahi
"TÜRK" adinin tersi olan ve "Türk" sözünden yapilmiș bir addir. Bu gibi ad degiștirme oyunlariyla Türk'ü içinden bölmek
ve çökertmek sinsi ve gizli çalișan gruplarin ezelden beri yaptiklari oyunlardir. Şimdilerde, çeșitli uyduruk bahanelerle, Alevi Türkleri bile bu
oyunun hedefi haline getirilmege çalișilmaktadir.
***
Alevi'lere Yavuz Sultan Selim döneminde yapilan baski, hem çok eski olan
Alevi inanci ile yeni bașlamiș olan Sunni Islam inanci arasindaki inanç
farklari yüzünden, hem de biri Anadolu'da ve digeri eski Türk ülkesi olan
Iran'da hükümran olan iki Türk Sultani arasindaki politik
nedenlerle yapilmiș olan bir
baskidir görüșündeyim.
Elbetteki bu durum Alevileri hem sindirmiș hem de küstürmüș olabilir ki bu durumdan olasilikla Araplar
yararlanmișlar ve Arapca konușmaya bașlamiș bazi Alevi gruplari "Arap Alevileri"
olarak tanimlamișlardir.
Bence, Türk Alevi dünyasina yapilan en zorlu baski, çok daha önce M. Ö.
birinci bin yilda bașlayarak
yayilan Rum ve Roman Imparatorluklari ve onlarin geliștirdikleri Hristiyan dininin yayilmasiyla
Avrupada yapilmiștir.
Aryanlardan önce gerek Avrupa gerekse Kuzey Afrika bile, bilinenlerin
tersine, baștan bașa binlerce yil Turan dünyasi idi.
***
Hayati Bey, șimdilik bu
konu hakkinda yazacagim bunlardir. Şayet zamanim olursa, belki
ileride bu konu ile ilgili bașka
bir yazi yazma imkani dogar. Sizin iletinize bir yanit olarak
hazirladigim bu yaziyi konuyla ilgilenen çok degerli diger okuyucularimla
da paylașmak maksadi ile bazi
diger adreslere de yolluyorum.
Bu arada șu linklerdeki
yazilarimi da görmenizi öneririm. Umarim onlari görmeye
zamaniniz olur.
http://www.polatkaya.net/
http://tech.groups.yahoo.com/group/Polat_Kaya/
http://www.storm.ca/~cm-tntr/
Selam ve sevgi ile,
Polat Kaya
25/03/2010
akdeniz_1977 wrote:
Sayin Polat bey,
Ilk once butun dunyayi yazilarinizla aydinlattiginiz icin size tesekkur etmek istiyorum.Sayenizde, tarihten silinmeye calisilan Turk Milleti ve kulturunun gercek tarihini ogreniyoruz.Karanlikla mucadele edenlerin Gunes'i oldunuz.Makalelerinizi ilgiyle takip ediyorum.
Size yazmamin nedeni; genellikle Cukurova bolgesinde yasayan Arap Alevileri(Nusayriler)hakkinda ne dusundugunuzu ogrenmek istememdir.Kokenleri Turk'mudur?Arapca konusmalari Yavuz Sultan Selim donemindeki baskilarin sonucu olabilirmi?Tarihcilerimizin kanitladigi gibi Dogu ve Guneydogu Anadolu'da zamanla Kurt'lesen Turkmen boylariyla benzerlikleri varmidir?
Zamaninizin cok kisitli ve degerli oldugunu biliyorum ama bu konuda bir yazi yazarsaniz cok sevinirim.
Saygilarimla,
Hayati Bessuroglu