Eksik etimoloji - yanlis
etimoloji
--- In
b_c_n@yahoogroups.com, Polat Kaya <tntr@...> wrote:
Sayin Ahmet Balaban,
Merhaba.
"Kültür" sözcügü hakkindaki yazim ile ilgili görüslerinizi
okudum. Belli ki
birbirine ters düsen görüslerimiz var. Bunu dogal
karsiliyorum, zira
alisilmadik bir yöntemi ilk defa hepinizin
görüslerine
arzettim. Çok olasilikla sundugun ad-olgusu (etymology)
yöntemi bir
"ilk" oldugundan ve üzerinde daha önce hiç düsünülmemis
olundugundan bir
zorluk yaratabiliyor. Üzerinde konustugum sözcükler
için yazimda yeteri
kadariyla açiklama yaptim ve söylenilmesi
gerekenleri açik
bir sekilde sizlerle paylastim ki yanlis
anlasilmasin. Buna
ragmen görüyorum ki bir takim yanlis
yorumlamalariniz
olmus.
Önce yazinizin
basligina dokunmak istiyorum: yazdiklarimi "Eksik
etimoloji - yanlis
etimoloji" seklinde tanimlamissiniz. Sayet
yazdiklarimi
dikkatlice okuyup gereken arastirmayi yaparsaniz bu
görüsünüzde ne
kadar yüzeysel ve yanilmis oldugunuzu siz de görmüs
olacaksiniz.
Basliginiz da
"etimoloji" sözcügünü kullanmissiniz. Bence bu sözcügün
yerine
"ad-olgusu" deyimi kullanilsa daha kolaylikla anlasilabilecek
bir Türkçe deyim
olurdu. Daha önce de belirttigim gibi bu sözcügün
Ingilizcedeki
sekli, "Grekçe" aslina dayanililarak, "etymology"
seklinde
verilmektedir ki ona "etym-o-logy" seklinde baktigimizda ve Y
= U degisimini
yaptigimizda sözün aslinin Türkçe "ETUM-O-OLGU"
("adum-olgu-o",
"adIm-olgu-o") anlaminda bir deyim olup "etymology"
sözcügünün anlamini
Türkçe olarak söylüyor. Bu Türkçe deyimin anlami
ile
"etymology" sözcügünün Bati sözlüklerindeki anlami aynidir.
Sayet Ingilizce ve
diger eski Bati dilleri, Grekçe ve Latince gibi,
ile Türkçe ayri
ayri ve birbirinden bagimsiz olarak gelismis diller
ise, buldugumuz bu
anlam ve yapi ortakliginin olmamasi gerekir. Bu
neticeyi
"tesadüflerle" izah edemiyecegimize göre birinin
digerinden
etkilenmis olmasi gerekir.
Dediniz ki:
>
> Size birkac
nacizane sorum olacak, bunlarin cevabini alabilirsem
> sevinirim.
Yazilarinizda ele aldiginiz kelimeler sanki o dile gokten
> zembille inmis
gibi bir yaklasim sergiliyorsunuz. Sanki bu
> sozcuklerin
herhangi bir evveliyati yokmus ve dogrudan on ya da
proto
> Turkce bir
sozcukten turemisler gibi. Aradaki gecis sozcuklerine
> ornek
verebilir misiniz?"
PK. Görüyorum ki
bir yanlis anlama içindesiniz. Yazilarimda ele
aldigim
kelimelerin gökten
zembille herhangi bir dile inmis oldugunu ima eden
bir söz
kullanmadigima göre bana atfettiginiz bu yorum sizin kendi
yanlis yorumlamaniz
oluyor. Açiklamalarimda konu ettigim yabanci
sözcüklere ayni
anlamda yahut çok yakin akraba anlamli ayni kök
sözcükleri içine
alan Türkçe deyimlerin kaynak oldugunu dile
getiriyorum. Bu tesadüflerin
neticesi olamaz. Bu yabanci sözcüklere
temel olabilecek
Türkçe deyimlerin "gökten zembille indigi" yerine
Türkçeden dogrudan
dogruya alinip degistirildigini ve yeni dile mal
edildigi
olasiligini görmek ve kabullenmek o kadar zor mu? Çok iyi
bilinir ki hiç bir
dile "gökten zembille sözcükler" inmez ve
inmemistir de.
Bunun bilincinde olarak bana atfettiginiz bu görüs
yanlistir.
Diyorsunuz ki:
"Sanki bu
sozcuklerin herhangi bir evveliyati yokmus ve dogrudan on ya
da proto Turkce bir
sozcukten turemisler gibi."
PK. Bir evveliyatin
var oldugunu siz bir ön var-sayim olarak kabul
ediyorsunuz. Ben
derim ki onlarin evveliyati Türkçeden alinmis "Türkçe
deyimlerdi".
Konumuz olan
sözcüklere benim
isaretledigim Türkçe deyimlerden baska bildiginiz
evveliyaltlari
varsa lütfen onlari da siz belirtin. Belki böylece
ortak bir yerlere
variriz. Ayrica, "ya da proto Turkce bir sozcukten
turemisler
gibi" deyiminiz de benim dediklerimi yansitmiyor. Zira ben
anlatislarimda,
"Türkçe deyimlerden degistirilerek türetilmislerdir"
anlaminda sözler
kullaniyorum. Türkçe deyimler ise bir veya daha
fazla Türkçe kök
süzcüklerden (ki bu kök temel sözcükler genellikle
Türkçenin "tek
heceli" sözcükleri ve/veya ekleridir) ve eklerden
ibaret, kendi
basina anlam tasiyan ve herhangi bir kavrami
tanimlayacak
nitelikte Türkçe dil kurgularidir. Onlari alip
parçalarina
ayirip, yahut
gelisi güzel kirip, çikan parçalara yer degistirerek
yeniden tanzim eden
bir sözcük yapma yönteminin varligi
bati sözlüklerinde
"anagrammatize" seklinde açikca tanimlanmis.
Çagdas iletisim
sistemlerinde bile kullanilan "gönderilen bir iletiyi
sifrelemek" ve
"alinan bir iletinin sifresini çözmek" size ayni
islemin çagrisimini
yapmiyor mu? Bu kavramin çok eskilerden beri var
oldugunu kabul
etmek zor olmasa gerek. Bütün mesele bu islemi yaparken
temel Türkçe
deyimin anlamini dolayli bile olsa yeni sözçüge de
verip korumaktir.
Nitekim bu kirma isinin ustalari bu isi pek
maharetle
yapmislar.
Kendilerine sapka çikarmamak elde degil.
Diyorsunuz ki:
> Aradaki gecis
sozcuklerine ornek verebilir misiniz?"
PK. Bu sorunuzla
"sanki arada geçis sözcükleri varmis" gibi bir
var sayim
yapiyorsunuz. Sayet
yeni sözcük türetme isi kagit üzerinde yapilip
sonra dile
aktarilmissa, "ara geçis" sözcüklerinin olmasi niye olsun
ki? Yani degisim
var olan bir dilin baska bir gelisme sekline
degismesi olmayinca
arada geçis sözcükleride pek beklenemez.
Ifadenizde
"proto" sözcügünü kullanmissiniz. Daha önce "proto"
sözcügünün Türkçe
"bir-ata" deyiminden geldigini isaretlemistim.
Neden
"proto" sözcügünü yadirgamiyorsunuz da Türkçe "pir-ata"
(bir-ata) deyimini
pek kabullenemiyorsunuz? "Proto" diyenler
bu sözcükle neyi
ifade etmege çalisiyor ki günümüz Türkçesinin "bir-
ata"
yahut
"pir-ata" deyimi ifade edilmek isteneni karsilamiyor yahut
karsilayamiyor?
Yoksa Avrupalilar "proto" dedikleri için mi o daha
kolaylikla
kabullenmeye layik? Daha önce de belirtigim gibi "proto"
Türkçenin
"Bir-Ata" deyiminden alinmis ve degistirilmistir. Benzerligi
baska türlü izah
etmek zor.
Diyorsunuz ki:
>
"Ingilizceye kultur olarak "yerlesen" "kul- tore"
Turkcede hangi
degisimlere
ugramistir ve kullanimdan cikmistir ve biz kultur
kelimesini ithal
etmek zorunda kalmisiz? "
PK. Ifadenizi,
"Ingilizceye "kültür" anlaminda fakat "culture"
(kul-ture) seklinde
yerlesen" Türkçeden ithal edilmis seklinde demis
olsaydiniz daha
dogru olurdu. Bu "Kul-ture" deyiminin iki Türkçe
kelimeden, yani,
"kül" ve "töre/türe" sözcüklerinden ibaret olduguna
göre,
bu sözcükler bence
Türkçede herhangi bir degisiklige ugramamislardir.
Türkçede ikisi
arasinda yapi benzerligi olan "türe" ve "töre"
sözcükleri var.
Türkçede "türetmek" fiili kullanilarak pek çok
kavramin
türetildigi, ekin ve hayvan türleri de dahil, ifade edilir
ve
"türetilen"
o kavramlarda Türklerin "töresi" olur.
Bütün bunlar da
"kültür" kavraminin Bati dillerinde yapilan
tanimlamasinin
içine girer. O halde Türkçenin gerek "türe" ve gerekse
"töre"
sözcükleri Batinin "kültür" sözcügü ile çok yakindandil
akrabaligi
içindedir. Bunu belirttikten sonra kimin kimden bu
kavrami aldiginin
belirlenmesi kaliyor. Her halde gerek "türe"
ve gerekse
"töre" sözcüklerinin öz Türkçe olduklarini kabul
edersiniz. O halde
"culture" deyimin bati dillerine Türkçeden girmis
olmalidir. Benim
görüsüm de budur. Günümüzdeki
"kültür" sözcügü
de Türk kimligini Bati dillerinde kaybettikten sonra
onlara ait bir
sözcük olarak tekrar Türkceye geri gelmis. Fakat ne
var ki bu geliste
"kültür" sözcügü Türkçe "türe" ve "töre" ile eski
akrabaligini
kaybetmistir. Bu dil akrabaligini görebilmek için
onlarin neyi temsil
ettiklerini iyi bilmek ve karsilastirmayi da ona
göre fakat çok
titizlikle yapmak gerekir. "Töre" ile "kültür"
sözcüklerinin ayri
ayri tanimini verdim ve ikisinin de ayni anlamda
oldugunu
dikkatlerinize sundum. Söylediklerimin yanlis oldugu
hususunda kesin
sonuca varmadan önce dediklerimi ve bilinenleri çok
dikkatli okumaniz
ve karsilastirmaniz gerekir.
Ayrica Türkçe
"kül" sözü benim tanimladigim anlamda pek kullanilmaz
olmus ve o sebeple
unutulmus. Benim görüsümde "kül" sözcügü
Gök-Tanrinin
vasiflarindan biridir. Böylece, ululasmis kisilerin
ünvanlarinda da,
bir "yükseltici sifat olarak, kullanilir. Her ne
kadar atesin külünü
tanimlayan Türkçe "kül" sözcügü ile yapi
bakimindan aynilik
tasiyorsa da "kül-töre" deyimindeki kullanisinda
tasvir ettigi
"töre" ve onun ne kadar bilinen, taninan, söhretli ve
sanli oldugunu
anlatiyor. Dolayisiyle bu anlaminda "kül" (ates külü)
den çok
"gül" ile daha yakin bir akrabaligi olsa gerek. Zira bu
anlaminda
"kül" süzcügü çiçek "gül'ü" tanimlayabildigi gibi benzetme
yoluyla gökte piril
piril yanan "günes'i" de tanimlamaktadir ki o eski
Türk dünyasinin
Gün-Tanrisi idi. Gün ise her kes tarafindan bilinen
bir gök varligidir.
Bu kavramlarda, eski "paganlik" devirlerinden
kalma Gök-Tanri
Oguzu tanimlayan sözcükler ve insan adlari Bati
dillerinde
devardir. Bunlar üzerinde durulmasi gereken ayri
konular.
Bu arada
soruyorsunuz ki ne degisiklik olmus ki "biz kultur kelimesini
ithal etmek zorunda
kalmisiz? Bunun nedenini de bana degil herhalde bu
gibi islerle ugrasan
ve Türkçeye yeni sözcükler kazandiran
sorumlulara
sormaniz daha dogru
olurdu. Zira, ben sözcüklerin geçirdigi devrimin
tarihsel not
defterini tutan birisi olmadigima göre, bu sorunuzu
cevaplandirmam da
beklenemez.
Diyorsunuz ki:
> Bahsettiginiz
> gul-tore,
evcil,
> Culture
sozcugunun etymolojisi
> F. culture, L.
cultura, fr. colere to till, cultivate
> Middle
English, cultivation, from Old French, from Latin cultura,
> from cultus,
past participle of colere
PK. Bu
yazdiklariniz sözcüklerin dis görüntüsü ve dolayisiyla
onlarin
gerçek kimligini ve
ad olgularini açiklamiyor. Onun için ben onlari
Türkçenin
"kül-türe"
/ kül-töre" deyimi ile bagdastirdim ve ad-olgularinin
kaynaklarinin bu
Türkçe deyimin oldugunu söyledim ve asillarinin
Türkçenin "türe/töre"
oldugunu isaretledim ki bu analizimde yanlis
oldugumu ve
ad-olgularini zorladigimi sanmiyorum.
Diyorsunuz ki:
>
"ATIN-IVCIL-IZO" "ADIN-EVCIL-ISA". Turkler İsa'yi ne zaman
ogrendi
> Polat Bey? Ne
zaman ogrendiler ve benimsediler ki ADIN-EVCIL-ISA
diye
> bir deyim
urettiler? ADIN-EVCIL-ISA'yi neyi tanimlamak icin
> kullandilar?
PK. Bu sorunuzdan
sözlerimi tam ve yerinde anlamadiginiz belli. Ben
Türkler Isa'yi
benimsediler diye bir sey söylemedigime göre bu
sorunuzun yeri,
anlami ve hedefi nedir? Bu sorunun dogru veya yanlis
yaniti elimizdeki
sorunun çözülmesine nasil katkida bulunabilir? Bu
sorunun hiç bir ise
yaramaz bir soru oldugunu herhalde kendiniz de
görüyorsunuz. Ben
dedim ki "Isa" sözcügü yahut adi Türkçede bilinen
ve kullanilan bir
sözdür. Dolayisiyle, o da her sözçük gibi çesitli
cümleler içinde
kullanilmistir. Bundan dogal ne olabilir. Bence, onun
Türkçedeki varligi
çok öncelerden beri, yani Türk dünyasinin eski
Gök-Tanri dininin
oldugundan beri bilinen bir sözçük olmalidir. Zira
çogu kimsenin
bildigi "ISA" kavrami ile eski Türk dünyasinin bildigi
"Isa"
kavramlari birbirinden farkli olsa gerek. Eski Türk dünyasinin
dininin yerini alan
yeni dinlerin türetilmesinden beri bu ad degisik
bir
anlam almis olmali.
Ayrica, "Isa" kelimesini bilmek baskadir, onun
yeni kavramina
inanmak baska baskadir. Kavramlari birbirine
karistirmamak
gerekir. "Isa", "Ise" ve "Iso" gibi adlar
Anadoluda
olasilikla pek çok
Türk ve
müslüman insana ad
olduguna göre bu ad çok eskilerden beri Türkçede
var
olmalidir. Ayrica
"ISA" Türkçe sözcügünü Türkler bildigi gibi ona
inanan yabancilar
da elbette ki bililer. "Isa" sözü yahut adi babasi
"Tanri"
olani tanimlar.
Diyorsunuz ki:
> "Turkler
İsa'yi ne zaman ogrendi Polat Bey? Ne zaman ogrendiler ve
benimsediler
> ki ADIN-EVCIL-ISA
diye bir deyim urettiler? ADIN-EVCIL-ISA'yi neyi
tanimlamak
> icin
kullandilar?
PK. Bu son
cümlenizde "armut" ile "elmayi" birbirine iyice
karistirmissiniz.
Belli ki dediklerimi ya tamamen yanlis anlamissiniz
veya yanlis bir
yoruma çekmeye çalisiyorsunuz. "ADIN-EVCIL-ISA"
deyimi üç Türkçe
sözcügü içeren bir Türkçe deyimdir. Türkçeyi
bilen, Türk olsun
veya olmasin, herkes bu deyimi üretebilir.
"Civilization"
sözcügünü türetenler olasilikla Türkçeyi çok iyi bilen,
Isa'ya inanan fakat
çok olasilikla Türk olmayan kimselerdi.
Dolayisiyle bu
Türkçe deyimi onlar söylemisler ve kendi maksatlari
için kullanmis
olabilirler. Bunda sasilacak bir taraf yok. Bu
deyimin
Türkler tarafindan
üretilmis oldugunu varsaymaniz konuya ve
dediklerime yanlis
baktiginizin isaretidir. Siz Türkçeden gayri
bildiginiz dillerde
"fikirlerinizi" istediginiz sekilde dile
getirebildiginize
göre, Türkceyi bilip kendilerine sözcükler arayisi
içinde bulunanlarin
da diledikleri kavrami Türkçe olarak ifade
etmeleri dogaldir.
Böylece bu türetimin Türkler tarafindan yapilmis
oldugunu
varsaymaniz yanlistir.
Diyorsunuz ki:
> CIVILIZATION
kelimesini tumuyle carpıtıp, civil'deki
> civis,
vatandas anlamını yok etmissiniz. Lafi daha fazla uzatmaya
> gerek duymuyorum.
Bunlar tamamen desteksiz kaynaksiz zorlama
> etimoloji
sinifina giriyor bana gore."
PK. Görüyorum ki bu
son ifadenizde de yine sapi samana
karistirmissiniz.
Zira, lütfen dikkat etmelisiniz ki "civil" olmak
baska seydir
"civis" ("civic" yahut "civicus" (vatandas))
olmak baska
seydir. Bir dilci
olarak tanimlamalarinizda çok dikkatli olmaniz
gerekir. Nice
"civic" yahut "civis" (vatandas) olanlar vardir ki
onlar
"civil" tanimlamasina giremezler bile. Çünkü "civil"
olanlar,
bir yerin vatandasi
olsun veya olmasin, belirli töre kurallarini
izleyen
kimselerdir, "civic" yahut "civis" olan insan ise her hangi
bir sehir
idaresinin hudutlari icinde vatandas olarak yasiyan
kimsedir.
"Civilization" sözcügü ise "vatandas" kavramini içine
almayan, fakat
vatandas olsun veya olmasin, yerli veya yabanci, her
kes için gecerli
bir kavramdir. O, kisiler arasinda hiç bir fark
gözetmez, ayrilik
gayrilik tanimaz, kendisini her kes için esit
sergiler. Kisilerin
"civil" yahut "evcil" (terbiye edilmis) oluslari
da kendi davranislari
ile orantili olsa gerek. Böylece, kavramlar
arasindaki farki
dikkate almadan "bunlar tamamen desteksiz kaynaksiz
zorlama etimoloji
sinifina giriyor bana gore" diyerek benim
dediklerimi
çürütmege çalisiyorsunuz. Halbuki yanlis
varsayimlarinizdan
dolayi zorlanan ve yanlis neticeye varan sizsiniz.
Çesitli kavramlari
lütfen birbirlerine karistirmayin.
Diyorsunuz ki:
> Diyelim ki tum
dillerin kokeni Turkce, ara diller, gecis dilleri
> nerede?
Swahili ve Bantu dilleri de Turkce'den mi turedi? Tum
> dillerin
Turkce'den turedigi iddiasini savunuyorsaniz ortada dar bir
> cografyadan
tum dunyaya yayilmis bir medeniyet sozkonusu olmalı.
Buna
> dair herhangi
bir kanit varmi?
PK. 1) Türkceyi
"ara dili" veya "geçis dili" olarak kabul
ettiginizde
sorunuz
kendiliginden cevaplanmis olur. Sayet Türkçe "ara" dili
olmasaydi
ad-olgularini verdigim bunca yabanci dil sözcügünün
yapisinda onu
bulamazdik. O sebeple Türkçe hem "ara" dildir ve hem
"ana"
yahut "ata" dildir. Bu inkar edilemeyecek kadar açik. Sayet
siz bunu
görmüyorsaniz, ya ögretilenlerden çok koyu etkilenmissinizdir
ve bu sebeple her
hangi baska açiklamayi kabullenemiyorsunuz, yahut ta
bilinçli olarak
yeni bir görüse karsi çikiyorsunuz. Bundaki tercih te
size ait.
2) Diger taraftan,
"ara" veya "geçis" dillerinin olmasi
gerektigini
siz
"var-sayiyorsunuz". Sayet bir dilin sözcükleri bir digerinden
kagit
üzerinde yapilip
okullarda yeni okumaya baslayanlara tanitilmissa
elbette ki arada
bir "geçis" dili kolay kolay bulunamaz. Zira olay
dogal bir evrim
degisikligi içinde bir dilin yeni bir ulasim seviyesi
olmayip kagit
üzerinde gelistirilen sözcüklerin kontrollu sekilde
yeni nesillere
aktarilmasidir. Üstelik dili degistirenlerin hedefi
eski dili yok etmek
ise, eski dil daha da ciddi bir temizleme ve
degistirme islemine
tabi tutulur ve ondan kalan ne varsa temizleyip
atilir.
3) Swahili ve Bantu
dillerini incelemis degilim. Dolayisiyle
size yanit
veremem. Belki
kendiniz incelemekle aradiginiz yaniti
bulabilirsiniz.
4) "Kanit
Varmi?" sorunuza gelince, cevabim "evet" tir. Hem de
pek çok
kanit var. Hele
bilhassa dil ve din konularinda. Fakat, ne var ki
onlarin görülüp,
incelemeye alinip yeniden ayiklanmasi ve dolambaçli
dil kullanilmadan,
halka kolaylikla anlayacagi bir dille anlatilmasi
gerekiyor. Eminim ki
bunlar zamanla görülecek ve ayiklanacak ve genel
halkar da bilmege
hakki olan gerçegi ögrenmis olacaklar. Yine eminim
ki dünyada her
yerde gerçegi oldugu gibi bilmek ve ögrenmek isteyen
milyonlarca kimse
vardir. Elbetteki onlar layik olduklari gerçegi ya
kendileri bulacak
veya bulanlardan zaman içinde ögrenmis olacaklardir.
Diyorsunuz ki:
> Ingilizce
olsun, arapca olsun sozcuklerin etimolojilerine bakarken o
> kelimeler
kendi dillerine gore parcalarına ayrılır, Turkce'ye ya da
> baska bir dile
gore degil.
PK. Bu dediginiz
olasilikla simdiye kadar hepimize ögretilenlerin
neticesi olsa
gerek. Elbetteki size dilini ögreten en basta o
kurallari
söyleyecek ki dilini baska türlü yorumlamaya
kalkismayasiniz.
Böylece tanitilan dil de kimligini korumus olur.
Ayrica, bu
dediginizin gerçegi temsil edip veya etmedigi de
sorguya açiktir.
Insanlarin "dogru" diye bildikleri pek çok hususlar
bazi kimseler
tarafindan yeniden incelenmis ve söylenilenlerin dogru
olmadiklari ortaya
çikarilmistir. Bu isaretlediginiz görüsün gerçek
"gerçek"
olduguna nasil emin olacagiz? Üstelik dilini sizin
dilinizden
bilinçli olarak
yapmis olan birisi yeni sözcüklerin hecelenmesini
elbetteki yepyeni
bir sekilde tanimlar. Maksat kaynagin taninmamasi
olduguna göre, bu
isi yapanlarin yarattiklari yeni dilin ona kaynak
olan dili bilenler
tarafindan rahatlikla anlasilmasini
saglayacaklarini
sanmak yanlis bir
varsayim olur. Zira birisi kendisine, var olan bir
kaynak dilden dil
yapmissa, yani kendisini bir "millet" olarak
gösterebiliyorsa,
bununla elde edecegi sosyal ve tarihsel görüntü ve
ondan edindigi
politik ve economik avantaj çok büyüktür. Konunun
bu boyutlarini
unutmamak gerekir.
Diyorsunuz ki:
> Almanca
BILDUNG BILD ve isim tureten ve
> yuzlerce
sozcukte kullanılan UNG'dan turetilmistir.
>
"Bilden-ingilizcedeki build de yapmak, inşa etmek anlamindadir.
> Bu hic
saglikli ve akilci bir yaklasim degildir. Lutfen yapmayin."
> Saygilar
> Ahmet Balaban
>
PK. Kusura bakmayin
amma burada da yine yalnis ve yüzeysel bir
yorum
içindesiniz. Dikkat
etmelisiniz ki "BILDUNG" sözcügünü ben "culture"
(kültür) karsiligi
olarak aldim. Dolayisiyle, bu sözcügü bu anlam
içinde görerek
dedigim karsilastirmayi yapmalisiniz. Aksi takdir de
elbetteki yine elma
ile portakali karistirmis oluruz ve o sebeple
netice de
yalnis olur. Sayet
Almanca BILDUNG sözcügünü "culture" karsiligi
olarak kullaniyorsa
ki bu kaynagini verdigim sözlükte öyle
belirtiliyor, o
takdir de bu Almanca sözcük Türkcenin "BILDiUNG" /
"BILDiGUN"
deyimleri ile büyük dil akrabaligi içindedir. Bu yakinligi
kelimenin
etimolojisine girdiginiz zaman
görebilirsiniz.
Yoksa, kelimeye sizin baktiginiz sekilde tek boyutla
bakarsaniz
onun yapisindan
"kültür" anlamina nasil varildigini çikarmaniz
bir hayli zorlasir.
Hele BILD (Ingilizce BUILD) sözcügünü yalniz "insa
etmek"
anlaminda alirsaniz hem "kültür" kavramindan bir hayli
uzaklasmis
olursunuz ve hem de bu sözlere çok yüzeysel bakmis
olursunuz.
"Yapmak, insa
etmek" anlaminda tanimladiginiz bu iki sözcük, bence,
aslinda Türkçenin
"BILDi" (Almanca BILD) ve "BILDU" (Ing. BUILD)
deyimleri olup
günümüz Türkçesi ile "bil-idi" ve "bil-idu"
degimlerinin veya
"bilgi-idi" ve "bilgi-idu" deyimlerinin
degistirilmis
halidirler.
Bu iki yabanci
sözcükleri Türkçenin "bilgi" anlamindaki deyimleri ile
neden
bagdastirdigimi izah edeyim. Çünkü, neyi "yapmak" veya "insa
etmek"
isterseninz onun nasil yapildigini "bilmeniz" gerekir. Ev
yapmak istiyorsaniz
bu konuda gereken bilgileri bilmeniz gerekir,
yoksa yapamazsiniz.
Köprü yapmak için, piramit yapmak, kutu yapmak
için, gemi teknesi
yapmak ve hatta çorap örmek için, dikis dikmek
için, igne yapmak
için hep birbirinden fakli "bilgilere" ihtiyaciniz
vardir.
"BILGI" yani "BIL" olmadan, diger bir degimle
"BILmeden" hiç
bir seyi
yapamazsiniz. BIL sözünün Türkçe oldugunu da bilirsiniz. O
halde herhangi bir
seyi "yapmak" isi "bilgiye" dayanir.
BIL / BILGI /
BIL'DI / BIL'DU birikimleri
ise
"TÖREdir", "KÜLTÜRdür",
"TÜREtmektir"
ve yapilan her sey de birbirinden farkli oldugu için,
hem
"essiz-tür" dür yani yaratilan baska türlerden farklidir ve hem
de
eski Türkçenin
degimi ile "kül-türe/töre"dir yani "essiz töredir"
(degerli, ünlü,
söhretli, taninan, bilinen anlamlarinda). Türk
dünyasinin binlerce
senelerden beri gelistirdikleri "töreler" ise
onlarin, yasamanin
gerektirdigi çesitli konularda gelistirip
biriktirdikleri
"bilgilerinin" bir toplamidir. Böylece TÖRE/TÜRE, TÜR,
TÜRETMEK
ile "BIL /
BILGI", "BILDIGUN" birbirini ile es anlamlidir ve iç
içedir.
Bu durum her yerde
ve her ulus için aynidir. Yani her yerde is
yapmak
için
"BILGIye" bilgiye ihtiyaç vardir. Almanlar da bunu böyle görmüs
olmalilar ki
"kültür" karsiligi "BIL" ve "BIL'DI" ile ilgili
olarak
"BILDUNG"
demisler.
Bütün bu
açiklamalardan görmelisiniz ki yaptiklarimla herhangi bir
seyi çarpittigim,
sapittigim yahut zorladigim yok, yalniz sizden
farkli olarak
olayli "tek yönlü görme" yerine "çok boyutlu olarak"
inceliyorum ve
sizin göremediklerinizi görebiliyorum. Olasilikla çok
uzun zamandan beri
konuyla içli disli ugrasmakta oldugum için bazi
hususlari sizden
daha farkli görebiliyorum.
Bütün bunlari bu
sekilde açikladiktan sonra en son sözünüz olan
"Lütfen
yapmayin" deyiminize de dokunmak istiyorum. Buraya kadar
elestirlinizi
memnuniyetle karsiladim. Fakat "Lütfen yapmayin"
sözünüzü
yadirgadim. Bu ifadenizle sanki hos olamayan bir davranis
içindeymisim gibi
bir imâniz var ve "Lütfen yapmayin" demekle beni
"karalamaya"
ve/veya "düzeltmege" çalisiyorsunuz. Bu gereksiz ve
yersiz bir ifade.
Bu önerinizi pek kabullenmiyecegimi belirtmek
isterim.
Sayet dillerin
olusumu ile ilgilenen birisi iseniz ve bu konuda
gerçegi bulmaya,
yani birilerinin "proto-dil" dedigi ve benim
"bir-ata-dil"
dedigim eski bir dili bulmaya çalisiyorsaniz, o zaman
Polat Kaya'nin
dediklerini pek yabana atamazsiniz taki onun
dediklerinin
"yanlis" oldugunu kesin bir sekilde isbatlamis olasiniz.
Onu yaptiginiz
takdirde zaten konu kendiliginden düser ve sizin
"Lütfen
yapmayin" demenize de gerek kalmaz. Bu isbatlama, simdilik
ne sizin
tarafinizdan ve ne
de baskalari tarafindan henüz yapilmis degil. Daha
yeni konusulmaya
baslanmis bir kavrami ve bilhassa onu anlamakta ve
tatbik etmekte
zorluk çektiginiz halde, hemen önlemeye çalismak
gericilik olmaz
ni?. Ümid edilirdi ki bu konu üzerine biraz daha
enine boyuna
düsüneydiniz ve
"acaba Polat Kaya'nin dediklerinde bir gerçek payi
olabilir mi"
diyerek ona da bir
sans vereydiniz.
Dediklerimin
potensiyeli o kadar büyük ki onu ancak ona inandiginiz
zaman
görebileceksiniz. Ben çesitli yazilarimla geçmis Türk dünyasi
ve onun dili olan
Türkçe hakkinda yol almak isteyenlerin yoluna bir
isik
tuttum. O yolu
yürümek isteyenler olabilir ve istemeyenler olabilir.
Bu herkesin kendi
seçenegi ve o sebeple kimseyi zorlama niyetinde
deyilim. Bununla
beraber, aydinlattigim yolda yürümek isteyenlerin
de
o yolda daha
ilerilere varabilecegine de inaniyorum. Siz "Lütfen
yapmayin"
demekle, hem
yetkisizlik ve hem de yeteneksislik içinde oldugunuzu
gösteren isaretler
vermenize ragmen, bir çogumuzun yolunu kesmege
çalisiyorsunuz.
Simdi bu durum karsisinda istemiyerek ben de
derim ki: Lütfen
gölge etmeyin.
Size ve tüm grup
üyelerine
saglik ve esenlik
dilegim ile,
Polat Kaya
Mayis 23, 2002