Re: Aurignacian

--- In b_c_n_2003@yahoogroups.com, Polat Kaya <tntr@C...> wrote:


Sayin Haluk Berkmen,

1. Ilkin ikinci sorunuza cevap vermege çalisacagim. Yazdiniz ki:

"Goge dogru kalkmis iki elin bir yazi sembolu oldugu dogrudur. Ancak
benim bildigim bu simgenin "OG" oldugu ve KA olmadigidir. Acaba siz KA
sesine karsilik oldugunu nerede gordunuz? OG sesi ise "elleri iki yana
acilmis insan = OK" damgasinin ufak bir degisiklige ugramis seklidir.
Hem OK hem de KA ayni "K" sesini bulundurduguna gore belki de ikisinin
de koku ayni olabilir. Bu konuyu biraz tartismakta yarar vardir
saniyorum."

PK. Görüslerimizde elbetteki ayrilik olabilir. Olasilikla ayri
ayri sembolleri konusuyoruz. Sizin OG/OK diye tanimladiginiz elleri
iki yana açilmis insan sembolu benim dedigim KA sesini temsil eden
sembol degildir. Benim dedigim eski Misir yazitlarinda ve hieroglif
sembollerinde yalniz gögüste birlesmis iki koldan ibaret olan
semboldür ve dikine yazilir ki bu haliyle Tanriyi isaretler. Sembol
insan kollari olmasina ragmen insan resmi degildir. Sembolin fonetik
degeri KA diye geçer ve binlerce sene Misir yazitlarinda
kullanilmistir. Sir E. A. Wallis Budge'in "An Egyptian Hierogliphic
Dictionary" (Dover Publications, INC, New York) baslikli eserinde
bulabilirsiniz. Bence, OK ve KA iki ayri kavrami tanimlayan heceler
olup eski Türkçenin kök sözcükleridir.

Belli ki KA sözü dua ile ve Tanri ile ilgili bir söz. Iki elini göge
dogru kaldirip yalvaran yahut "dua' eden kisi elbetteki kendinden
güclü birisine yalvardiginin ve ondan medet umdugunun bilincindedir.
O kendinden güclü gördügü birisi de AKA, yani Aga, Eke, Eçe, Ata, Bey
gibi adlarla tanimladigi gök Tanridir ve ayrica kendine hükmeden ve
ülkesinin hani veya hakani olan ölümsel kisidir. Bu sebeple bir "dua"
sembolu olan yukari kalkmis iki el sembolüne "AKA" adindan "KA"
sesinin verilmis olmasi da dogaldir. Diger bir deyimle Tanriya hitap
eden, Onun yardimini dileyen ve Ona çagrisim yapan bir sözdür.
Örnegin, KADER sözcügünde geçen "KA" gibidir. Türk töresinde "kader"
Tanrinin dedigidir. Halbuki bunu Türkce "aKA DER" ("Aga der", "Tanri
der") => KADER deyiminde de görüyoruz. Eski Misir töresinde KA'nin
ikinci bir anlami ise "can" yahut "ruh" anlamindadir. Insan ölüpte
hayatini teslim ettiginde, son nefesini verdiginde, Tur/Türk töresine
göre "son nefesini verip çani çiktiginda veya ruhu uçtugunda" gövdede
artik yasayis kalmaz. Bunun anlami insana hayat veren Tanri , yani
AKA/AGA (KA, ruh) gövdeyi terk edip tekrar gök'e uçmustur. Eski
Misirlilarda da ölünün agzi açilarak "KA" uçurulurmus. Olasilikla
benim anlattigim sekilde olmasa bile, eski Misirin dini töreleriyle
ilgili pek çok kitaplarda KA ile ilgili bilgiler bulmaniz mümkün.

Bunun yaninda sayet OK damgasini illa da bir insana benzetmek
istiyorsak, o takdir de elleri göge dogru kalkmis bir insan sembolu
olarak degil de elleri yanina inmis bir insan sembolunu OK damgasi
olarak düsünmek daha uygun olabilir. Zira elleri yukari dogru kalkmis
bir insan seklindeki ok ile ne kolaylikla hedefe varilir ve ne de
hedefe islenebilinir.

Diger taraftan eski Masar/Misir yazitlarinda gösterilen bes köseli bir
yildiz ayni zamanda elleri iki yana ve yukari dogru açilmis ve ayrik
gergin bacaklar üzerine duran bir insani da temsil eder. Eski Misir
yazitlarinda bu ad "tua" olarak geçer ve "sabah ve sabah yildizi" yani
"Günes" diye ve baska bir anlaminda da "adam" diye tanimlanir.
Elbetteki günes bir yildizdir ve sabahi yaratan, günü gün eden de
odur. Gün-Tanrinin adi ise UTU idi, bir baska deyimle "UT-U", "OT-O",
"OD-O" (ates o) Türkçe deyimleri olup günesin ates oldugunu tanimlayan
deyimlerdir. Diger taraftan UTU, OTO ve ATA ses bakimindan birbirinin
yerine geçebilen Türkçe kök kelimelerdi. ATA insanin atasini
tanimladigi gibi Gök-Tanrinin da tanimidir. Böylece eski Misir
yazitlarinda adlar arasindaki ses benzerliklerinden yararlanarak
birden fazla anlam ayni sembol ile yazilabilmektedir. Fakat neyin ne
oldugunu anlamak için de hieroglifik yazinin yanina ek bilgiler de
verilmektedir. Böylece "TUA", TUAT, TU-ATA gibi adlari eski Misir
yazitlarinda sekillestiren bu sembol (yildiz isareti) ayni zamanda
Günese tapan Tur/Türk insaninin da adini tanimlar. Türklere ait olan
TUMAN, TU-KUI, TOPA, TUVA, TU-ATA, TUR, TURK, OTMAN, OTTOMAN
adlari da bunun yasayan belgeleridir.

2. Simdi asil birinci sorunuza gelmek istiyorum. Sizin daha önceki
yazinizdaki görüslerinize katilan yazima atfen yazdiniz ki:

"Altta verdigim adreslerde Aurignacian kulturu hakkinda bir hayli
bilgi veriliyor. Bu sitelerde Aurignacian adinin Fransanin guney bati
bolgesindeki Aurignac kasabasinda bulunmus cesitli kesici tas aletler
ve heykellerden dolayi verildigi soyleniyor. Bu ismin ise "Asyali Ay
Er Gun Oyler" ile hic ilgili olabilecegini sanmiyorum. Sayin Kaya
elimizde tutarli bir ipucu varken bunu inanilmasi guc benzetislerle
teredutlu insanlari sogutmanizi dogru bulmuyorum. Lutfen once bir on
arastirma yapin sonra Turkce oldugunu iddia edin."

PK. Sayin Berkmen verdiginiz bilgiler için tesekkür ederim.
Yalniz zorlayan ifadeleriniz karsisinda bir hususu da belirtmem
gerekiyor. Ben derim ki inanç ve görüslerinizde benden farkli
olmaniz dogaldir. Sizin benzetme diye gördügünüz benim yönümden
benzetme degildir. Siz onu göremiyorsaniz o da size ait bir husus.
Herkesin her seyi de ayni sekilde görüp degerlendirmesi de
beklenemez, Bununla beraber, kusura bakmazsaniz dostca ve kardesce
hatirlatmak isterim ki lütfen iki de bir bir müfettis gibi
söylediklerimi begenmediginizi, dogru bulmadiginizi veya tasvip
buyurmadiginizi söyleyip beni kendi düsunce ve görüsleriniz yönünde
kontrol etmeye ve kisitlamaya ugrasmayin. Söylediklerimi dogru da
bulsaniz egri de bulsaniz o sizin bileceginiz is ve beni
baglamaz. "Anagram" tezime de inanmadiginizin farkindayim. O da
dogal. Elbetteki inanmis olsaydiniz daha memnun olurdum. Fakat
inanmadiginiz için de size diyecek aksi bir sözüm yok. Yalniz sunu da
belirtmeliyim ki siz bu eda ile konusursaniz birbirimize bilgi iletme
hevesimiz azalir.

"Tartisma" sözü bana ters düsen bir deyim olup bana birbirini
tartaklayan kimselerin "dil kavgasini" hatirlatir. Bu sebeple
"tartisma" yerine dostca "konusmayi" tercih ederim.

Bildiginiz gibi, ben diller üzerindeki çogu kimsenin çalismalarindan
çok farkli olan çalismalarimin ortaya çikardigi durumu izah edip
gördüklerimi söylüyorum. Bunu yaparken de herkesi ikna edecegim diye
bir iddiam da yoktur. Ustelik aydinlatmak istedigimiz konu hakkinda
kimseyi sogutmak yahut isitmak için yazan birisi de degilim.
Gördügümü yaziyorum. Herkesi memnun etmek için yazmaya kalkisirsam o
takdirde hiç bir sey yazmamam gerekir. Yazmaya devam ettigim sürece
de elbetteki söylediklerime bazilari inanir, bazilari tereddutlu kalir
ve bazilari da sizin gibi inanmaz. Bu da dogaldir.

Benim yönümden elimizdeki en saglam ip ucu arkaeolojik buluntular
oldugu gibi, ayni zamanda bati dillerinin "sözcükleridir". Zira sayisi
binleri asan bu sözcükler Türkçeden kirilarak yapilmis sözcükler olup
Türkçenin geçmisine isik tutacak niteliktedirler. Yeter ki onlari
yetenekli bir sekilde desifre edelim. Elbetteki bu pek kolay bir is
degildir. Fakat ne var ki yol açilmistir. Artik onun önünü kesmek
imkansizdir. Bu dillerin yaraticilarinca sözcüklerin hiç bir zaman
taninmayacagi sanilmistir. Fakat bunca seneden sonra onlarin
taninmasi mümkün olmustur. Bu sözcüklerden toplu bir liste ortaya
çikarildiginda duruma daha da açiklik getirilmis olacak. Ümid
ediyorum ki zaman içinde bu mümkün olacaktir.

Daha önceleri de hep belirtmisim: gördügüm sudur ki dünya esi
görülmemis bir kandirmaca, sasirtmaca devresinden geçmis ve halen de
geçmektedir. Bu olay içinde tarihten silinen de Tur/Türk dünyasinin
geçmisteki çok muhtesem medeniyeti olmus. O medeniyetin adi ve kimligi
silindikten sonra da Tur/Tuurk dünyasindan uzaklastirilmistir.

Çesitli Bati dillerindeki adlarin ve kelimelerin verilen tanimlamalari
ile çogu zaman gerçegi dogrudan dogruya temsil ettiklerine
inanmiyorum. Tanimlamalar çok dolayli sekilde ve sanki bir bilmecenin
çözümüne ip ucu verir gibi tanimlanmaktadir. Bu sebeple çogu adlarin
ve kelimelerni yapisini kusku ile karsilarim. Bence, örnegin, "proto"
ve "Nostratic" adlari gibi ki onlar gibi daha pek çok baskalari da
var, "Aurignacian" adi da alti baska üstü baska olan adlardan biri
gibi görünür bana. Avrupali Asyanin göbeginde buldugu buluntulara bile
Avrupa dillerinde adlar vermektedir. Böylece bunlarin kasitli
olmadiklarina nasil bilecegiz? Avrupa dillerine temel teskil ettigi
söylenen dillerin aslinda Türkçeden kirilarak yapilmis olduklarini
gösteren pek çok örnekleri bu ortam içinde pek çok defalar
vermisimdir. Bu çerçeve içinde benim gördüklerim sizinkinden
farklidir. Siz söylediklerime inanmiyorsaniz o da sizin bileceginiz
istir.

Gün, AY, Er, BIR, MEN, AS, OS, US ATA. OT, UT gibi Gök-Tanri ile
ilgili pek çok tanimlamalar eski Türk dünyasinin hayatinda derin izler
yaratmistir ve dilini etkilemistir. Benim arastirmalarimda edindigim
görüntü bazi Avrupali düsünürlerin bu gerçegi çok iyi bildigidir.
Bazilari bu durumu dolayli sekilde ve ima edercesine yazmaktadirlar.
Gerçegi dogrudan dogruya izah etmek ise sistemin gizliligine aykiri
olsa gerek.

Sayet bizler Türk dilini bir Günes dili kavrami içinde gelismis
oldugunu görmek ve göstermek istiyorsak, önce eski Türk dünyasinin
insanlarini günese tapan ve günesi hayatlarinin her yönünde en önde
gören ve onun adini, çesitli sekillerde, dillerine isleyen insanlar
olarak görüp bilmemiz gerekir. Bu yasanmis bir hayat görüsü. Günümüz
insaninin düsünüs tarzina uymayabilir. Buna ragmen yine de binlerce
sene yasanmis bir inanis. Türkçe bu yönden hiç bir zaman
incelenmemistir. Ayrica Türkçe yalniz Orta Asyada konusulmus olan bir
dil imiymis gibi yalnis bir görüntü verilmektedir. Bu da dikkatlerin
yalniz Orta Asya Türkçesine teksif edilmesini ve diger taraflarin göz
ardi edilmesini saglamis ve sagliyor. Halbuki evrensel olan Günes
göksel dini Tur insaninin her gittigi yerde devam ettirilmis ve onun
yaninda Türkçe de bazi degisimlerden geçerek biraz daha farkli sekilde
gelismistir. Bu eski Tur/Türk dünyasinin günes dini Tur Sümerlerde
yasandigi gibi eski Tur Masar/Misir devletinde ve de Avrupanin yerli
halki olan Tur halki tarafindan da binlerce sene yasanmis. Baskalari
o kültürü enine boyuna incelerken Tur insanina herhangi bir atifta
bulunulmadiklari gibi Turlardan da pek ilgilenenler olmamis. Ve bu
arada
hep baskalarinin dedigi ile yetinilmis. Aynen eski Latince ve Grek
dillerinde oldugu gibi.


Polat Kaya